banner564

Sel sorunu 

Son zamanlarda orta şiddetli yağışlarda bile yerleşim yerlerinde, hatta kırsal alanlarda sık sık sel felaketi ortaya çıkması, sürpriz bir gelişme değildir. Çünkü sorumsuzca yapılaşmanın ve yağmur sularının doğal akış kanallarının bozulmasının sonuçlarının bedelinin ağır olacağı biliniyordu.
Nitekim 14 yıl önce yayınladığım makalede, hatalı uygulamalardan vazgeçilmemesi halinde, yakın geçmişte sık sık sel felaketi ile karşılaşacağımızı belirterek siyasi yetkilileri uyarmaya çalıştım. 
    1990’lı yıllardan beri iklim değişikliğinin yakın bir gelecekte tüm dünyada, su baskınları ve fırtına gibi uç meteorolojik olaylara sebep olacağının sık sık vurgulanmasına rağmen, ilgililer maalesef, bu uyarılara gereken duyarlılığı göstermiyor. Dolayısı ile bugün dünyanın birçok ülkesinde ve anavatanda su baskınları oluyor. 
Bugün karşılaştığımız kötü hava koşulları, kısa süre içinde aşırı derecede yağış düşmesi ve sert rüzgar gibi olağan dışı meteorolojik olaylar, başta fosil yakıtları olmak üzere atmosfere verdiğimiz çeşitli kirletici-zararlı gazların yaptığı doğal tahribatın beklenen bir sonucudur. Bu nedenle fosil yakıtları kullanımında kısıtlamaya gidilmelidir.
     Doğaya ve doğal dengeye yapılan en küçük bir değişiklik ve tahribat karşılığında, insanların çok ağır bedeller ödemek zorunda kalacağı açıkça bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, yaşanan dönemdeki felaketlerin ortaya çıkmasından, doğaya zarar veren insanlar sorumludur. 
    Örneğin, son yıllarda anavatanda ortaya çıkan ve büyük zararlara sebep olan su baskınları, doğal felaketten çok insanların sebep olduğu bir felakettir. Çünkü ilk çağlardan beri, yağmur sularının doğal akış kanallarına müdahale edilemeyeceği akarsu yataklarına ev yapılmasının tehlikeli olduğu bilinmektedir. Hal böyle iken, çeşitli nedenlerle dere yataklarına evler yapılmasına göz yumulmuş ve böylece felakete davetiye çıkarılmıştır.
    Ülkemizde de son yıllarda arsa fiyatlarındaki yükseliş ve dere yataklarının nispeten daha ucuz olması nedeniyle, dere yataklarına çok yaygın bir şekilde evler ve siteler yapıldığı görülmektedir. Bu güne kadar yaşanan gerçekler ve konu üzerinde ortaya atılan uyarılara, hatta mevcut yasaya rağmen, hala daha dere yataklara başkentimizde bile ev yapılmasına izin verilmektedir.
    İşin daha çarpıcı ve üzücü yanı, Anavatanda dere yataklarındaki hatalı yapılaşma kaçak ve gece kondu şeklinde, bizde resmi izin ile olmaktadır.
    Tespitlerime göre ülkemizdeki bazı devlet görevlileri; ‘topraklandırma ve iskan’ uygulamalarında, dere yataklarına tapu (koçan) verdiğine göre, herkesin kendi arazisine ev yapabileceğini ve böyle yerlerin mal sahibi tarafından istenildiği gibi kullanılabileceği görüşündedir. Bu görüş nedeni ile de afetlere davetiye çıkarırcasına mevcut yasanın da çiğnenmesi pahasına, dere yataklarına inşaat izni verilmektedir.
    Bugün gelinen noktada, hiç olmazsa karşımızdaki olaylardan ders alınmalı ve dere yataklarına izin verilmemesi yanında, şimdiye kadar dere yataklarına yapılan tüm evler ile sitelerin teker teker saptanmalı ve gerekli afet önleyici önlemlerin mutlaka alınmalıdır.
    Bugünkü durumda sel felaketinin önlenmesi için tek seçenek; kapatılan yağmur sularının doğal akış yatakları yerine, yeni ve uygun akış kanalları açılmasıdır. Gerçi tüm kapatılan dere yatakları yanına yeni akış kanalları yapılması hem zor hem de çok pahalıdır. Ancak, bizim yapmamamız halinde zaten 20-30 yılda bir olsa da, ani gelecek olan ‘sağanak yağışlar’ yağmur sularının akması için mutlaka yeni kanallar açacaktır.Bu durumda da, ortaya çıkacak olan büyük acı ve zararlar yanında, bugün alınacak önlemler için harcanması gereken paralar devede kulak kalacaktır.’
    14 yıl önce yaptığım yapıcı uyarıların dikkate alınmaması nedeniyle, şimdi sorunun çözümünün maliyeti daha acı ve ağır olacak. 

YORUM EKLE

banner471

banner473