Özelde sel felaketi, genelde ise ülkemizdeki tüm sorunların, hesap sorma mekanizmasının işletilmemesi ve hatalı yönetim anlayışından kaynaklandığı görüşündeyim.
KKTC’de devlette ve Belediyelerde görev yapan ve yetkilerini kötüye kullanan, yükümlülüklerini yerine getirmeyen kişilerden, bu güne kadar hesap sorulduğu hiç görülmedi.
Oysa çağdaş ülkelerde görevini ihmal eden, yasalara aykırı işlem yapan, sorumluluklarını doğru kullanmayanlardan, mutlaka yaptıklarının hesabı sorulur.
Çünkü her sorun, bir sebepten kaynaklanır ve çözümlenmediğine göre ortada mutlaka başarısızlık ve ihmal vardır.
Basında çıkan bir habere göre, Anavatan’da bir hastanedeki kalorifer sisteminin arızalanıp çalışmaması nedeniyle, teknik işler müdürü ile hastane genel müdürü geçici olarak görevlerinden alınıp haklarında, yasal soruşturma başlatıldı.
Bizde ise, birçok devlet kuruluşunun onayı alınarak, Belediyeler tarafından verilen inşaat ruhsatları ile hala daha dere yataklarına inşaat yapılıyor.
Arsa açmak ve inşaat ruhsatı, 5-6 devlet kuruluşunun görüşü alınarak, çok uzun sürede verilir. Buna rağmen ruhsat verilen arazinin riskli olup olmadığı dikkate alınmıyor.
Kimse de dere yataklarına pervasızca inşaat izni veren görevli ve yetkililerden hesap sorulması gerektiğini aklının ucundan bile geçirmiyor.
Bu hatalı yönetim anlayışı nedeniyle, Devlette en üstten en alta kadar kimse görev ve sorumluluklarını yerine getirmiyor.
Aksine nemelazımcılık, ciddiyetsizlik, pervasızlık, basiretsizlik, popülizm, keyfi karar verme, kayırmacılık, particilik, siyasi yatırım sürdürülüyor.
Kuşkusuz bu hatalı zihniyet değişmedikçe, ne su baskınları, ne de diğer önemli hiçbir sorunun çözümü mümkün olamaz.
Sel; deprem, fırtına gibi doğal felaket değildir. İnsanların hatalı faaliyetleri ve uygulamaları sonucu ortaya çıkan, insan kaynaklı bir olaydır. Bu nedenle, insanlar tarafından ortaya çıktığı gibi, insanlar tarafından önlenmesi de olasıdır.
Son yıllarda sık sık sel felaketleri ortaya çıkmasına rağmen, yetkililer, belki de ‘her yıl ülkemizde su baskınına sebep olabilecek kadar bol yağış olmayacağı’ hesabı ile radikal önlemler alınmasını gereksiz görüyor.
Ancak ülkemiz iklim bozulmasından öncelikli olarak ve en fazla etkilenen bölge içindedir. Bu nedenle uzmanlara göre bundan sonra yağışlar, daha da düzensiz ve sağanak şeklinde düşecek. Geçmişte 1 yılda 250 mm yağış alan bölgelerimize, şimdi birkaç saatte 170 mm yağmur düşmesi bu görüşü doğrulamaktadır.
Bu nedenle sel felaketinin ciddiye alınmaması durumunda, her yıl şiddeti artacak, yaşamımızın bir parçası olacak. Mal ve can kayıplarına sebep olacak.
Sel felaketinin daha da şiddetlenerek her yıl karşımıza çıkması istenmiyorsa,
1.Bundan sonra, uygunsuz ve riskli alanlara arsa açma ve inşaat izni verilmemeli;
2.Yağmur sularının doğal akış alanlarını engelleyebilen arazilerde, halen yapımı henüz tamamlanmamış inşaatlar saptamalı ve iptal edilmeli;
3 Hatalı inşaat izinleri sonucu bozulan dere yatakları, eski durumuna getirilmeli;
4.Hiç olmazsa bundan sonra, sel felaketine sebep olabilecek arazilere arsa açma ve inşaat izni verenler hakkında yasal işlem yapılmalı.