Güney Kıbrıs’ın gündeminde ağırlıklı olarak iki konu vardır...
Birincisi ekonomik sorunlar...
İşsizliği azaltacak, piyasayı rahatlatacak önlemler üzerinde çalışıyorlar...
Avrupa fonlarından sağladıkları milyarlarca Euro’luk yardımlara karşın, sıkıntıları atlatamadıkları için, Milli Piyango dâhil her şeyi özelleştiriyorlar...
Ekonomik önlemler devam ederken, bankalardaki mevduatların yarısını kaybeden, bu yüzden büyük acı yaşayan Rum halkını sakinleştirmek için de yoğun çaba harcıyorlar...
Kilisenin, fakirler için başlatmış olduğu yardım kampanyaları artarak devam ediyor...
Güneydeki ekonomik çöküntünün başlıca nedeni Yunanistan olmakla birlikte, Rum halkının ‘Anaya saygısı ve birlikte mücadele ruhu’ için müthiş yöntemler uygulanıyor...
İster sağ, ister sol; Rum siyasi parti liderleri sürekli Atina’yı ziyaret ediyor, Yunanlı liderler ise Kıbrıs’a gelerek, halka moral vermeye çalışıyor...
En sonuncusuna gelelim...
Rum Savunma Bakanı Fokaidis, 25 Mart Yunan ayaklanmasının yıldönümü münasebetiyle Atina’ya giderek, Yunanistan’ın şöven, ırkçı Savunma Bakanı Kammenos ile görüştü...
Kammenos; göreve başladığı ilk gün Kardak adasının yanından geçerek oraya çelenk bırakmış, Türkiye’ye karşı küstahça bir harekette bulunmuştu...
Bu kez, Rum Savunma Bakanı ile görüşmesinde ‘ortak savunmanın güçlenmesinden’ ve 2016’nın 25 Mart günü ‘şükür ayinini’ Apostolos Andreas Manastırı’nda yapma hayalini dile getirdi...
Ayinler zaten serbest
Yunanistan Savunma Bakanı isterse bugün de kuzeye geçmek suretiyle Apostolos Andreas’ta dini ayin yapabilir...
İçinden istediğine şükür, istediğine küfür yağdırabilir...
Ancak; onun hayali bu değildir...
Yani, her şeyin 1974 öncesine döneceği bir gelişmeden söz ediyor...
Hâlbuki Kıbrıslı Türkler, adanın yeniden bütünleşmesine ve tüm bölgelerde hem camilerin hem de kiliselerin kullanılabileceği bir düzenin sağlanmasına tam destek verdi...
Bunu reddeden ise Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar oldu...
Öyleyse; Apostolos Andreas’ta ayin için, öncelikle Kıbrıslı Türklerin bu adadaki varlığı kabul edilmeli ve kalıcı bir anlaşma için çalışılmalıdır...
Rum tarafı ve Yunanistan bunu yapıyor mu?..
Kesinlikle hayır!..
Hala, 1974 öncesine dönüşten söz ediyorlar...
Bir yandan Türkiye’yi, Kıbrıs’ın bir bölümünü ‘Türkleştirmekle’ suçluyorlar, diğer yandan adanın güneyini Yunan bayraklarıyla donatıyorlar...
Stadyumların, kiliselerin, hastanelerin, hemen her yerin Yunan bayraklarıyla donatıldığını gözlerimizle görüyoruz...
Milli günlerde 3 tane Kıbrıs bayrağının yanında 300 tane Yunan bayrağı taşıyorlar...
İnsan, diğer tarafı suçlarken bari bunu yapmaz...
Her fırsatta Yunan bayrağını ve ENOSİS hayallerini gözümüzün içine sokmaz...
Bizimkiler uyanmalı
Rum lideri Anastasiadis de 25 Mart’ın yıldönümünde Rum halkına ‘birlik ve mücadele’ çağrısı yaptı...
Bu ne demek oluyor?..
İflas etsek bile, birlik ve beraberliği bozmayalım, hedefe ilerlemek için mücadele edelim...
Bizdekilerin, özellikle de Cumhurbaşkanlığı için yarışanların bundan ders çıkarması gerekiyor...
Her ne pahasına olursa olsun bir çözümden yana olmadığımızı tüm adaylar açık ve net bir şekilde ortaya koymalıdır...
Rum tarafına ve Yunanistan’a ‘ENOSIS hayalinden’ vazgeçme çağrısı yapılmalıdır...
Hatta bunu AB nezdinde deklare etmesi talep edilmelidir...
Kıbrıs sorununa ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyon’ çerçevesinde bir çözüm bulunacağını ve Türkiye’nin garantisinden vazgeçilmeyeceği açık bir şekilde ortaya konmalı, bu konuda halka söz verilmelidir...
Çözüm olmaması halinde, KKTC’nin güçlendirilmesi, halkın mutluluğu ve refahı için çalışılacağı konusunda taahhütler verilmelidir...
Evet, çözüm istiyoruz...
Adaya kalıcı bir barış getirmek için bazı tavizlere de hazırız...
Ama, kendi boynumuza ip geçirecek bir adım atmayacağımızın da bilinmesi gerekiyor...