İsveçli atlet Duplantis, 26 yıl sonra, Sergey Bubka’ya ait açıkta yüksek atlama Dünya Rekorunu kırdı. Emek, bilimsel çalışma ve disiplinle birleşince olmaz denilen, 26 sene sonra oldu.
Bizde de pek çok rekor kırılıyor! Fakat bunlarla kimse heyecanlanmıyor. Her gün TV’lerde, gazetelerde yeni rekor olayları gerçekleştiğini okuyor veya dinliyoruz. “Bugün Dolar, Euro, Sterlin; TL karşısında tarihi rekor kırdı.” Ha, bundan az sayıda olmakla birlikte sevinen de var. Bankada mevduatı döviz cinsinden olan seviniyor. Ama borcu döviz üzerinden olan ve fiyatların döviz üzerinden oluştuğunu bilen büyük bir çoğunluk ise kahroluyor. Aynı şekilde ev, dükkan kirası, döviz üzerinden olan derdin dibine batıyor. Ev, dükkan kirasını döviz üzerinden alıp, bunun borcunu, döviz üzerinden ödeyen de dertleniyor. Çünkü yarın öbür gün geliri TL üzerinden olan kiracısının böyle giderse tıkanacağını ve sorunlar yaşayabileceğini görüyor.
Geçici ve kalıcı olarak kapanan iş yeri sayısı da rekor kırdı. Resmi verilere göre 8 bini aştı. Çekle ilgili sorunlar, geri dönenler, borç alacak davaları rekor üzerine rekora koşuyor. Aynı şekilde fiyatlar da rekor üstüne rekor kırıyor. Çarşı pazarda siftah yapmayan esnaf sayısı da rekorda. Hotellerin doluluk oranlarının düşmesi de rekor kırdı. Üniversite öğrencilerinin gelmemesi de rekor kırdı. “Kalabalık” olmayı dert etmiştik. Şimdi “tenhalık” olmanın rekorunu, her geçen ayla birlikte ahla vahla kırıyoruz.
Ama bunları dert edinip de çare aramak devinimi içine girmeme konusunda da yeni ve çok önemli bir rekoru yaşıyoruz. Sanki bu gelişmeler bizim dışımızda imiş ve çıkış yolunu da kendi aklımızı, diğerinin aklı ile buluşturup, ortak bir enerji üreterek bu dertleri aşmak ve çıkış yolu döşemek görevimiz değilmiş gibi, başımız kuma sokulu gün geçirmekte de rekorlar kırıyoruz. Üstelik Sosyal Medyada öteki gördüğümüz kurum ve kişileri, yerin dibine batırma ve itibarsızlaştırma gayretinde de rekor üstüne rekor kırıyoruz. Kurumların, “hukuk yoluna başvuracağım” açıklamaları da rekor kırıyor.
Aynı şekilde adamızın etrafı, tarihin gördüğü en büyük gerilimi yaşarken, duyarsızlık konusunda tarihi rekor kırıyoruz. Baksanıza, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu sorunla ilgili olarak BM platformundan; tüm dünyaya, Doğu Akdeniz Krizinin aşılması ile ilgili olarak kıyıdaş ülkelerle, ilgili tarafların; Kıbrıslı Türklerinde içinde yer alacağı bir Konferans yapması önerisi yaptı. Ama bizden Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı kelam etmiyor. Herkes kendi bestesini, yalnızca kendinin dinleyeceği şekilde söylemekle meşgul.
Bu hal gerçekte Sayın Erdoğan’ın bu önerisini de olumsuz olarak etkiliyor. Çünkü kendi olmayan veya olamayana kimse önem vermez. Bu nedenle bu hal, yalnız Kıbrıs Türk Toplumuna değil, ama aynı zamanda Türkiye’ye de zarar verir. Kimliksiz, edilgen bir Kıbrıs Türk Toplumu ve yalnızca, “Sadık Bendelerin” sessizliğinin veya şak şakının yer aldığı bir ortamın; ne bize, ne Türkiye’ye yararı olmaz.
Bu yüzden eskiden var olan farklı fikirlerin tartışılmasının yaratığı devinimi; şimdi daha etkin ve kör döğüşünü de aşarak, yeni rekorlara taşımalıyız. Ama aynı zamanda farklılıkların demokratik birliğini de beslemeliyiz. Türkiye’de, “Sadık Bendelerin“ cazibesi ile değil; bu topraklarda yaşayan ve Kuzey Kıbrıs’ta var olmaya çalışan her kesimden insanın, renk ve ses çeşitliğinin zenginliğinden süzülen ortak değerlerle, bölgede etkinin artacağını değerlendirmelidir. “Sadık Bendeler”, hiçbir gücü yüceltmedi.
İrademizi, düşünsel üretkenliğimizi; özgürlük temelinde, farklılıkların farklarını saygı ile koruduğu ama demokratik birlik bağını da pekiştirdiği, ortak sentez yaratma zenginliğinin rekorunu kıralım.
Rekorlar kırılıyor ve “Sadık Bendelerle” olmaz
- 24 Eylül 2020, 10:15
- 170
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi