banner564

Özne ve virgül

Yanı başımızda,  Gazze ve Lübnan’daki savaş tüm acımasızlığı ile devam ederken, biz içte inanılmaz bir vurdum duymazlık  yaşıyoruz. Bu hal,  savaşın vahşetine, Filistin ve Lübnan halklarının yaşadığı acılara dönük duyarsızlık hali değildir. Bu, kendimize dairdir.  Böylece kendimize ve başta bölgemiz  olmak üzere tüm gelişmelere dönük, özne olmaktan uzaklaşıyoruz. Bunun ne denli önemli olduğu;  İsrail, Hamas, Hizbullah ile Güney Kıbrıs’ın iç ve dış konumunda ortaya çıkmıştır. Alın İsrail’i. Evet, ABD ve batının ekonomik, siyasi desteği varlıkları için önemlidir. Ama esas olan nokta; kendi ekonomik, siyasi ve demokratik yaşamlarında sahip oldukları değerdir. Savaş içindedirler. Ama savaş içinde yüz binlerce İsrail vatandaşı,  her şeye rağmen, yollara sokaklara dökülerek, ateş kes antlaşması yapılması için demokratik haklarını kullanarak gösteri yapıyor. Peki bu İsrail’i güçsüz mü kıldı? Kılmadığı çok açık. Ayrıca,  İsrail’in saldırgan, faşist  hükümetinin başı Netenyahu, BM Kürsüsüne elinde haritalarla çıktı.  Bu haritalardan  biri, kendine göre huzuru, öteki cehennemi gösteriyordu. Huzur alanı olarak;  Suudi Arabistan’dan ve Körfez ülkelerinden Mısır’a, Lübnan, Ürdün’e kadar olan tüm coğrafyayı işaret ediyordu. Bu coğrafya Arap ve Müslüman denizidir. Yani kendini Arap ve Müslüman dünyanın da huzur getirecek meleği olarak ilan etti. Cehennem  haritası ne idi?  İran merkezli, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemeni içine alan harita idi. Bunu  yaparken cesaret aldığı temellerden biri de yüzlerce yıldır Arap ve Müslüman dünyanın içinde var olan ciddi mezhepçilik derdidir. Çünkü;  Sünni, Şii, Alevi  ayrımı. Diğer mezhep ve tarikat yapıları;  dini inançların ötesinde, toplumsal yaşamın ekonomik, demokratik,  kültürel, sosyal alanlarda  belirleyicidir. İşte bu  zafiyete dayandı. Çünkü bu coğrafyada  demokratik hukuk devleti ve demokratik kurumsallaşma gelişmedi, Hala daha  kadının saçı, başı, giyimi, toplum içindeki konumu akıl almaz kurallarla düzenleniyor. Yani  insanın yarısı, diğer yarının kontrolünde olacak.. Peki İsrail’de kadın? Askeri alandan tutun, yaşamın tüm alanlarında etkin. Yani  İsrail saldırganlığını yalnızca  dış desteğe değil;   ekonomik, teknolojik ve demokratik yapısına dayandırıyor. 
Güney Kıbrıs’a bakalım.  Crans Montana’ da  çözümün çökmesinin önemli sorumlularından biri olan   Sayın Hristodulidis, bir demeç verdi. Şunu söyledi. “ Yunanistan’ın samimiyetine inanmıyorum”.  Güneyin sağcıları ile Federal Çözüm karşıtlarının desteklediği, Ortodoks  Kilisesinin mavi boncuğunu elinde tutan,  siyasi liderin söylediğine bakın. Eğer bunu bizde bırakın bir siyasi lideri, sıradan bir insan Türkiye ile ilgili söylese hali ne olur?. Peki bu, Güneyi güçsüz mü kılıyor? Yoksa onları kendi içlerindeki öz güvene ve ekonomik olarak güçlü konumları yanı sıra, demokratik kurumsallaşmaları ile birlikte kendilerine ve  dünyaya dönük özne mi yapıyor? Alın bizdeki durumu. New York ziyareti öncesi CB Sayın Tatar, New York’a gidecek olan Ana Muhalefet Partisi Başkanı Sayın Tufan Erhüman’ı ve CTP’yi “ Paralel” diye tanımladı. Anadolu Ajansına verdiği demeçte de  farklı her görüşü  bölünme olarak lanse etti. Peki kim kendine ve dünyaya karşı özne olur? Sayın Hristodulidis, Yunanistan’ın samimiyetini sorguladı diye Yunanistan- Kıbrıs ilişkisi sona mı erdi? Yoksa bu ilişki karşılıklı saygı temelinde devam mı ediyor? Üstelik dünya siyaset alanında, iki Elen Karakterli devletin, her ikisinin de kendine ve dışa dönük özne olma zemini  dikkate alınan bir  değer mi oluyor? 
Kısacası; ekonomisi, demokratik kurumsallaşması yerinde ise bir toplum güçlüdür.  Dıştan aldığı yardım, güçlü olsun. Bu,  tek başına kendine ve  dışa dönük özne olmasını sağlamaz. İşte bizim Kuzey Kıbrıs’ta en büyük eksiğimiz budur. Eğer biz kendimize dair TL’nin değer kaybetmesinin tetiklediği enflasyonu ve bunu nasıl dizginleyeceğimizi  tartışmaktan ürküyorsak, dış ilişkilerde de özne olamayız.


 

YORUM EKLE

banner471

banner474