Geçen makalemde “bir akıl ya yaza, ya kışa” diyen atasözü ile yazıya başlamıştım. Ama gerçekten bu ülkeyi yöneten siyasi erkin aklını tarif edecek bir söz bulamadım.
Çünkü bu ekip, Afganistan meselesi gündeme girip, bütün dünya ne olacak diye tartışma içinde iken bizde yönettiğini iddia edenlerden tık çıkmadı. Geçen hafta ekonomik örgütler vergilerini ve sosyal sigorta primlerini ödememek hedefi ile sivil direniş ortaya koydu. Yine aynı vurdumduymaz halde idiler. Elektrik, yakıt konusu da gündeme geldiğinde aynı umursamazlık halinde idiler.
Ama bir konuda bülbül kesildiler. Hükümet ortağı Sayın Arıklı, UBP Milletvekili Sayın İzlem Gürçağ Altuğra’ya verip, veriştirmekte çok hevesli oldu. Aynı hevesi YDP Genel Sekreteri Sayın Öztürk, “hükümetin devamı halk için kayıptır” diyerek, keskin sözle gösterdi. Arkasından UBP’de Başkanlığa aday olanlar, Sayın Arıklı’ya ve Sayın Öztürk’e verip veriştiren açıklamalar yaptılar.
Bunun arkasından Pazar günkü Diyalog, iyi bir gazetecilik örneği vererek, UBP Kurultayında aday olan Sayın Taçoy, Sayın Sucuoğlu ve Sayın Töre ile yaptığı söyleşileri, “Ortak Görüş” başlığı ile manşete taşıdı. Erken seçimin Kurultay sonrası olması ve seçim sonrası mevcut hükümet ile değil diğer partilerle görüşülerek hükümet kurulması; görüş ortak oldu. Hiçbiri YDP ile devamdan yana konuşmadı. Bu söyleşiden çıkan sonuç Sayın Saner dışında kimse YDP’den memnun değil. Düşünün, Ekim ayında Kurultaya gidecek partinin üç başkan adayı vur abalıya Sayın Arıklı ile YDP’ye vuruyor. Aynı zamanda mevcut hükümetin oluşmasına katkı ve destek veren HP’den istifa eden eski 3 HP vekiline dair tek kelam etmiyor. Bu UBP tabanın ruh halini gösteren en büyük işarettir. Çünkü bu havayı almasalar Başkan adayları; Sayın Arıklı’ya vurup, eski HP’li üç vekili yok sayarlar mıydı?
Bu nedenle Sayın Arıklı’yı ve 3 eski HP’li vekili Sayın Saner de savunamaz. Bu yüzden olayı, ‘sessiz tayyare’ gibi izliyor. Kıb-Tek konusunda olduğu gibi UBP’lilerden oluşan komite kurarak, güya Sayın Arıklı’yı kontrol ediyor. Melandra’da bir Cezar dayı vardı. Topraktan kitapsız öğrenenlerdendi. Bana “Bak be Ferdi, ovada kesildin, şiddetli yağmur geldi. Ortalık gök gürültüsünden, yağmur sesinden inliyor. Ama sen eğer dere varsa, kulağını; o gürültüler içinde dereye vereceksin. Çünkü sel gelecek, ama dere gelmeden gürültüsünü duyman gerekir, ona göre davranasın” derdi.
Seçim olmadan, UBP Kurultayı öncesi hükümet ortakları arasında oluşan bu çekişme, işte bu yüzdendir. Sayın Arıklı, toplumdan ve UBP tabanından yükselen memnuniyetsiz sesleri duydu. UBP yetkilileri de kendi tabanlarından ve toplumdan gelen tepki seslerini duydular. Gürül gürül akacak derenin akış öncesi sesini işittiler. Bu nedenle sorumluluğu bir birlerine atarak, kendilerini sağlama almaya çalışıyorlar. Fatura Sayın Saner’e, Sayın Arıklı’ya ve eski HP’li üç vekile kesilmek isteniyor.
Ama onlar da fatura ödememek için direnişe geçtiler. Peki faturayı kim ödüyor? Bu yönetememe nedeni ile halk, ekonomi, demokrasi ve hukuk devleti ödüyor. Yani ortaklık yok. Halkı ortada bırakmak var. Varsa yoksa Kurultay ve ben ile ekibimin geleceği, ikbali ne olacak? Dert budur. Vatan, millet, devlet, halk, Türkiye, bölge, Avrupa, dünya! Bunlar yalnız nutuklarda.
Ortaklık mı? Ortada kalmak mı?
- 23 Ağustos 2021, 09:52
- 183
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
50 yıldır kafa eş dost akraba siyasetiyle kktc yi yağmalamak olduğu için değişen birşey olmaz