banner564

Ortaklaşmak

Kıbrıs sorunu ve iç sıkıntılarımızdaki "kadim" sorunlar devam ediyor.
Rahmetli Çetin Altan'ı; o dönemin demokrasi, hukuk devleti ve ekonomik sorunları ile ilgili olarak köşesinde yazdığı yazılarla ilgi ile okurdunuz.
Ama sonra verdiği bilgi ile o yazının, güncel olarak düşündüğünüz sorunlara dair, 20- 30 yıl önce yazıldığını öğrenirdiniz.
Bu kezde bitmeyen ayni meseleler diyerek, "biz adam olmayız" hayıflanması eşliğinde karamsarlık içine girerdiniz. 
Ama karamsarlıktan yine onun yazdığı "Enseyi Karartmayın" ifadesiyle de çıkardınız.
Evet, eğer toplumsak, halksak, esas olan "enseyi karartmamaktır". 
Çünkü daha yaşanabilir ülke ve dünya hedefine ulaşmak, eksilmeyen bir enerji ister.
Bu yüzden ekonomik, demokratik gelişme, barış mücadelesi nesillerle sınırlı değildir.
Bu nesilden nesile geçen ve bir sarmal gibi ilerleyip yükselen bir enerji ister. 
Aksi halde yaşam süresi sınırlı olan insanın, insanlık olarak; yontma taş devrinden, uzay çağına geçmesi olanaksız olurdu.
Bu nedenle ileri adımlarla bir sorunu aşsanızda; yeni başlayan, başka sorunlar üretir.
Ayrıca bu yeni gelişme size daha ileriye gitmek için bir başka yeni zemin sağlar. 
Bu yüzden hem yeni sorunları aşmak hemde ulaşılan yeni zemine basarak daha ileriye gitmek arayışı başlar. Kısacası iyiye ulaşma çabası kesintisiz devam eder.

Kompozisyon ödevi
Ancak bunca yaşanmışlıktan sonra bu çabayı; kopuşsuz, cepheleşmeden uzak bir halle sürdürmeyi başarmak gerekir.
Bunun için cepheleşme ve çatışma yerine ortaklaşma esas olmalı.
Çatışma yerine ortaklaşmanın öne çıkması içinde, yaşamın her alanında; gücü elinde tutanın, "kompozisyon ödevi" verir gibi saptadığı konu başlıkları üzerinden konuşma, düşünce üretme ve yazma noktasını aşmak gerekir. 
Bu ise farklı olanın kendi eşiti olduğu anlayışını hazmetmekle oluşur.
Ama ne acıdır ki en kadim sorunlarımızı aşmak için bunları ele alırken dahi bu önemli zenginliği kendi elimizle itiyoruz. Bıraktım siyasi partiler arası ilişkiyi.
Alın "Sosyal Medyayı". 
Yani tek tek bireylerin en önemli etkinlik alanını.
İsviçre Zirvesi tıkanınca, "enseyi karartmışlar" ortalığı sardı.
Bir kısım, Federal çözümü düşünenleri; "İşte Rum’u tanımadınız, biz haklı idik, bundan sonra bunu savunan Rumcudur" diye tanımlamaya başladı.
Diğer kesimde, "Bak gördünüz mü? Maksimalist isteklerle Kıbrıs Türk Tarafı ve Türkiye işi çıkmaza soktu" deyip bunları çözüm karşıtı olarak tanımlamaya başladı. 
Sonra bu iki ayrı "mahalle sakinleri" birbirine verip veriştirmeye başladı.

Geleceğimiz ve zor olan
Eğer toplumun önemli kesimleri; karşı "mahallelerin" birbirine dönük olarak iddia ettiği gibi Rumcu yada Türkiye ile bağlanmacı ise, bu halkın bir geleceği olabilir mi? 
Eğer böyle isek; adada, siyasi eşitlik içinde bir ortaklık devleti kurmak ve ayni zamanda kendi iç sorunlarımızı çözmek enerjisi üretebilir miyiz? Mümkün değil..
Bu yüzden, " kendi Mahallesinin en güçlü horozu " olmak için hangi sorun olursa olsun, mahallenin hakim anlayışına göre, "kompozisyon ödevini" yapar gibi düşünmek, yazmak ve konuşmaktan uzak kalmalıyız. Farklılıkları duymak ve kesişme noktası yakalamak çabasını öne almalıyız. Zor olan budur.
Çünkü, hem "mahalleli" tarafından hemde karşı "mahallenin" insanları tarafından da aşağılanmayı ve başınıza taş atılmasını göze almanız gerekir.
Ama gelişme, ilerleme dediğiniz unsur da işte bu dinamikten ürer. 
Eğer, mahallenin hakim anlayışı içine sıkışırsanız, o zamanda "enseyi karartmaktan" ve "kadim sorunların bayatlamış" tekrarı ile uğraşmaktan kurtulamazsınız. 
"Bayatlaşmış" herşeyden de mikroplar, virüsler ve haşereler ürer.
Bunlarda sınır tanımadığı için, o göz bebeğiniz gibi koruduğunuz mahallenizi de karşı olduğunuz diğer mahalleyi de bu maf eder.
Böylece o farklı "mahallerden" oluşmuş olan toplum, halk ve ülke erozyona uğrar.

Hayıflanış ortaktır
Bakın bakalım, farklı "mahallerden" birbirine taş atıp duranların, günümüzde birbirine vururken ortak olan hayıflanışları yok mu?
"Eski özelliklerimiz kayboldu, sevgi, dayanışma, yardımlaşma yok oldu" saptaması, bu birbirine karşı olan "mahallelerin" ortak hayıflanışıdır. 
Çünkü kadim sorunları aşacak ortak enerji ve düşünce yakınlaşması üretemedik. 
Bayatlaşan kadim sorunlar; kural tanımazlık, bananecilik ve uyuşturucudan, hırsızlığa, cinayete, trafikte felakete, çevre bozulmasına, sağlık, eğitim çıkmazına ve nihayetinde insanın bozulmasına yol açan zararlıların daha da üremesine yol açtı.
Yoksa çıkmazların üzerine basarak, onlardan beslenerek erke gelmek veya erki bunların üzerinden korumak gayreti içinde olmakla hiç bir şeyi çözemezsiniz. 
Bayatlaşan Kadim sorunlardan üreyen "zararlılarla" kendinizi de zehirlersiniz.
Esas olan ortak noktaları farklılıklar içinde üretebilmek becerisidir.
YORUM EKLE

banner608

banner474