“Dünyanın güzel olduğunu ama insanların çoğunun bunu görmediğini düşünüyorum. Dünya hem güzeldir hem çılgındır. Çılgın olan insanlardır. Bunun pek fazla değişeceğini sanmıyorum.”
Vanity Fair Dergisi’nde okuduğum söyleşisinde böyle diyordu, yaşayan belki de en büyük ressam olan David Hockney. Konu neden birçok ressamın çirkin şeyler yaparken onun başta doğa olmak üzere güzel şeyleri resmettiği idi.
Hockney altmış yılı aşan kariyeri boyunca hep birçoğu ikona hâline gelen “güzel” şeyler resmetti ise de son zamanlardaki resimleri yeni bir ilhamdan kaynaklanıyor.
Üç yıldan bu yana, uzun zamandan beri partneri olan Jean-Pierre (JP) Gonçalves de Lima ile birlikte, Fransa’nın Normandiya bölgesinin ücra bir köşesinde On Yedinci Yüzyıl’dan kalma bir kır evinde yaşıyor.
Anlattığına göre onu buraya yeşillik ve çevrenin güzelliği çekmiş. Covid dönemini burada atlatan milyoner ressam, evi 2018 yılında Normandiya’yı dolaşırken görmüş ve o kadar çok sevmiş ki anında satın alma girişiminde bulunmuş.
Bölgenin ıssızlığını ve ona bahşettiği izolasyonu, kendisine daha çok çalışma fırsatı verdiği için seviyor.
Güneşli Kaliforniya’da geçirdiği 35 yıldan sonra mevsimlerin dramatik bir biçimde değiştiği Normandiya, ona yeni esinler vermiş. Evinin 16 dönümlük bahçesindeki ağaçların mevsimlerin geçişiyle oluşan değişikliklerini resmetmeye koyulmuş. Daha önce böyle bir dizi resmi doğduğu yer olan Yorkshire’da yapmıştı.
Normandiya’daki seriye kış sona erdiğinde meyve ve kavak ağaçlarının kuru dallarından çıkan tomurcuklar ve çiçekleri çizmekle başlamış.
Her mevsimi temsil eden iPad resimleri bir süre önce Paris’taki Paris’s Musée de L’Orangerie‘de sergilenmişti. Yakında Oxford Üniversitesi’nde bir başka sergisi açacak.
Hockney, Londra’daki Kraliyet Sanat Akademisi’nden ünlü bir ressam olarak mezun oldu. Genç yaşta resimleri ona büyük paralar getirdi. Bunun sağladığı özgürlüğü piyasanın değil, canının istediği resimleri yapmak için kullandı.
Değişik tarzları denedi: yağlı boya, sulu boya, baskı ve kolaj ve iPad hatta iPhone ekranı kullanarak resimler yaptı.
Bir eleştirmenin görüşü, bu onun “çevresindeki dünyayı temsil etmek için değişik yöntemler aramasıdır.”
Hockney seksen dört yaşında artık ayakta durarak resim yapamıyor, tekerlekli bir sandalye kullanıyor ama yeni tarzlar denemeye devam ediyor.
Bu da aklıma yıllar önce resimlerinin koleksiyoncularından biri olduğum orta yaşlı, ünlü bir Türk ressamı ile yaptığım bir konuşmayı getirdi. Bu ressam hep aynı boyaları ve tekniği kullanarak aynı şeyi resmediyordu. Değişen tek şey resimlerinin boyu idi ki o da pek fazla değişmiyordu. Bir gün İstanbul’daki evimde verdiğim bir yemekte ona neden değişik şeyler denemediğini sordum ve bir kitaptan Hockney’in resimlerini gösterdim.
“Ben mükemmelliği yakaladım,” dedi. “Neden değişik bir şey deneyeyim?”
Bypass ameliyatı geçirmiş olmasına rağmen sigara ve içkiden tasarruf etmeyen Hockney kendi tarifine göre “Zengin bohemler gibi” yaşıyor. “Beni hayatta tutan şeyin ne olduğunu biliyorum,” diyor: “Çalışmak.”
Biraz sonra ekliyor: “Ve merak.”
24 Şubat Perşembe 2022
Yazıyı okurken David Hockney ile benzerliğinizi düşündüm. Kıbrıs’ın Ozanköy bölgesinde bahçeli taş bir evin içinde yaşadınız ve eserler ürettiniz. Sadece David Hockney dünyada iz bırakmadı siz de bıraktınız. Keşke biraz daha kalsaydınız.