banner564

Onlar ne yapıyor?

  Rum medyası ve siyasileri; Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılan her şeyden haberdar oluyor...
  Mükemmel işleyen bir istihbarat, paylaşım ve strateji belirleme teşkilatları vardır...
  Tapu dairemizde bir metrekarelik arazi devrinden haberdar olduklarını, eski İçişleri Bakanı Andreas Hristu’dan öğrenmiştik...
  Rum Tapu Dairesi’nin; arşiv, kayıt ve güvenirlik açısından dünya genelinde ilk 5 ülke arasında olduğunu da söylemişti...
  Tapu meselesi sadece tesadüfen öğrendiğimiz bir durumdur...
  Bunun dışında siyasilerimizin demeçleri, gazetelerimizde yazılanlar ve TV’lerde söylenenler inceleniyor, yararlanmaları gerekenleri değerlendirirken, diğerlerini arşivliyorlar...
  Kuzey Kıbrıs’a İsrail’den, Lübnan’dan ve diğer ülkelerden turist geldiğine ilişkin haberler sonrasında, bunu önlemek için en etkin girişimleri başlatıyorlar...
  Kıbrıslı Türklerle temas gereği duyulduğu zaman, bunu kimlerle ve ne şekilde yapacaklarını planlayıp, gerekli kişileri ve kurumları görevlendiriyorlar...
  Onlarda Enformasyon Dairesi çok iyi çalışıyor...
  Bizde Enformasyon’a ilaveten bir de Tanıtma Dairesi olduğu halde, başarılı faaliyetler yapılamıyor...
  Bunun ana nedeni siyasetin ciddiyetsizliği, ilgisizliği, yetenek eksikliği ve amatörlüğüdür...
  Bir başka nedeni ülke sorunlarının önemsenmemesidir...
  Sorumsuzluk ve umursamazlıktır...

‘Devletime ihanet edemem’
 
  Güney Kıbrıs’tan alış-veriş yapanlar bilecekler...
  Bir adet çöp kovası veya elektrikli bıçkı mı aldınız...
  “Ben bunu kuzeye götüreceğim fatura gerekmez” deseniz de size mutlaka fatura keserler...
  Israr ederseniz “Ben devletimi kazıklayamam” derler...
  O faturada yüzde 16, hatta bazılarında yüzde 18 KDV vardır...
  Ayrıca Rum Milli Muhafız Ordusu Fonu vardır...
  Bir de kendimize bakalım...
  Faturasız mal almaya ve KDV’den kurtulmaya bayılıyoruz...
  Kazancımız iyi olursa, 20 yaşındaki çocuğumuza BMW, Mersedes, ya da Jeep hediye etmek isteriz...
  Nereden baksanız 40 ile 100 bin Euro arasında bir serveti harcayabiliyoruz...
  Sıra devlete vergi ödemeye gelince yılda 10 bin TL veriyoruz...
  İktidarda olanlarla ilişkiler iyi ise ‘zarar beyan’ ediyoruz...
  Ondan sonra TV ekranlarında, Meclis’te veya halk toplantılarında yolsuzluk-suistimal olaylarından ve günü geldiği zaman hesap sormaktan söz ediyoruz...
  Sorabilir miyiz?..
  Kimler sorabilir?..
  Listeye baktıkça, maaşlı bir yönetici olarak kendimizi de ‘enayi sınıfında’ görmenin üzüntüsünü yaşıyoruz...
  Yazık, günah değil mi?..
  Rumların caddelerini, alış-veriş merkezlerini kıskanıyoruz da, devlete karşı sorumluluklarından, dayanışma anlayışlarından neden dersler çıkarmıyoruz?..

Vatandaşlık meselesi
 
  İki gün önce güneyde Bakanlar Kurulu kararı ile yabancılara verilen vatandaşlıklar açıklandı...
  Yatırım yapan bin yüz kişiye, eşleri ve çocukları dahil olmak üzere AB vatandaşlığı verildiği duyuruldu...
  Bunu duyuran gazeteler, Rum Hükümetini ‘vatana veya Kıbrıslı kimliğine ihanetle’ suçlamadı...
  Tam tersi, son 4 yıl içinde bu uygulama sayesinde ülkeye 4 milyar Euro’nun girmesini büyük bir başarıyla takdim ettiler...
  Vatandaşlık dışında herhangi bir bankaya 300 bin Euro yatıranlara devamlı oturma izni verildiğini de itiraf ettiler...
  Malta’nın benzeri uygulamayı 350 bin Euro karşılığında yaptığını belirterek, Güney Kıbrıs’ın daha cazip bir rakam belirlediğine dikkat çektiler...
  Bizde benzeri uygulamalar neden yapılmıyor?..
  Neden vatandaşlık konusu sadece seçim dönemlerinde gündeme getiriliyor...
  Bir ülkenin bu konuda kalıcı yasalara ihtiyacı vardır...
  Beş milyon Euro’luk yatırım yapanlara otomatikmen vatandaşlık verirsek, Kıbrıslı kimliğimiz yok mu oluyor?..
  Bu ne saçma bir düşünce...
  İngiltere’de yaşayan 300 bin civarında Kıbrıslı Türk, İngiliz vatandaşlığı isteme hakkına sahip oluyor ve bu talep insan haklarının gereği sayılıyor da; tanınmayan KKTC’ye 5 milyon ile 200 milyon Euro arasında yatırım yapanlara vatandaşlık verildiği zaman insan hakları çiğnenmiş mi oluyor?..
  Ne kadar dayanaksız bir söylem üzerinde yürüdüğümüzü ne yazık ki siyasilerin önemli bir kısmı da görmüyor...
  Ayrıca vatandaş sayısını bir yerde sınırlamak gerekirse onu da yasa ile belirlemeliyiz...
  Devamlı oturma izni için de belirli kurallar getirmeliyiz...
  Ancak kalıcı bir sisteme ihtiyaç vardır...
  Gelmiş, geçmiş hükümetler bunu yapamadı...
  Yeni dönemde ‘inşallah’ yaparlar...
YORUM EKLE

banner471

banner474