Rum Hükümet Sözcüsü Hristodulidis; Türk vatandaşlarına 4 özgürlüğün sağlanmasına neden karşı çıktıklarını 7 başlık altında sıraladı...
Kuşkusuz; onların gerekçeleri, Türk tarafının haklı taleplerini ortadan kaldıramaz...
Yunanistan, AB üyesi olduğu gerekçesiyle bu adada istediği gibi dolaşım, yerleşim, mülkiyet ve ticaret hakkı elde edebiliyorsa; bir diğer garantör ülke olan Türkiye’nin de aynı haklardan yararlanması şarttır...
Böylesi bir hakkı, diplomatik oyunlarla ortadan kaldırmak mümkün değildir...
Ne KKTC’de; ne de Türkiye’de ‘hiçbir iktidar’ Türk vatandaşlarının uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarını ortadan kaldıramaz, bertaraf edemez...
Rum tarafı bu konudaki ısrarını sürdürdüğü sürece, zaten başka sorunları konuşmanın ve zaman harcamanın hiçbir gereği ve mantığı yoktur...
İkinci saçmalığa geçelim...
Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis, Rum tarafının müzakerelerde cömert davrandığını iddia ederek, başarısızlığın sorumluluğunu Türkiye’nin üzerine yıkan talihsiz bir açıklama yaptı...
Burada KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya yönelik ağır bir suçlaması yok...
Ancak, Türkiye’yi suçlu sandalyesine oturtuyor...
Halbuki; başından beri ‘siyasi eşitlik’ üzerinde ısrar eden ve ‘Dönüşümlü Başkanlığın’ kırmızı çizgi olduğunu söyleyen Akıncı değil miydi?..
Siz Rum tarafı olarak bugüne kadar Dönüşümlü Başkanlığı kabul ettiniz mi?..
Etmediğinize göre; Türkiye’den daha fazla ne bekliyorsunuz?..
İkinci şok itiraf
Rum tarafında seçim propagandasının başlamasıyla birlikte ‘şok itiraflar’ da gelmeye başladı...
Özellikle AKEL Lideri Andros Kiprianu, Kıbrıslı Türkleri ‘uyandırması gereken’ itiraflarda bulundu...
Birincisi; Rum Lideri Anastasiadis’in aslında ELAM terör örgütünün gölgesinde hareket etmesi...
İkincisi de Rum tarafında gelmiş, geçmiş tüm Eğitim Bakanları’nın, Kilisenin onayı ile atanması...
Sadece bu 2 önemli ifşaatın, 7’den 70’e herkesi uyandırması gerekiyor...
Kilise Rum tarafındaki siyaseti yöneten büyük bir güçtür...
Kilisenin ana siyaseti ise ENOSİS’tir...
Kıbrıs Türk liderliğinin artık bu gerçekleri görmesi, özellikle de doğal gaz konusunda yeni adımların atılması karşısında Ankara ile birlikte sert uyarıları gündeme getirmesi gerekiyor...
Bunu yapmak yerine “olumlu gelişmeler olabilir, bazı işaretler vardır” denilerek, Rum tarafının Türkiye’ye yönelik saldırı siyasetini cesaretlendirmek ve halkımızı endişelendirmek doğru değildir...
Siyasette karşı tarafın adımlarını yakın takibe almak ve atılması gereken karşı adımları gününde atmak önemlidir...
Bunun hatası veya aksatılması kabul edilemez...
Mükemmel bir yorum Kutlarım.