Devletin maaş ödemeleri ve diğer yükümlükleri bir görevdir. Bu görevi yerine getiren Başbakan Sayın Sucuoğlu “1 milyar 280 milyon TL ödedik ve ödeyeceğiz” diye övünme yaptı.
Ödemeler bir gerçek. Ancak bunun bir başka boyutu daha var. 2018-2019 yıllarında Devlet İç Borçlanma yapmadı. Ancak 2020’de Devlet 267 milyon TL ve 2021’in Ekim ayına kadar da 637 milyon TL İç Borçlanma yaptı. Ekimden günümüze oluşan ortamla ilgili şu an elimde veri yok. Ayrıca Devlet şimdiden, 2022 yılında gerçekleşecek KKTC Merkez Bankası gelirinden Hazineye gidecek paydan, 258 milyon TL Avans alarak, gelecek senenin gelirine de el koydu. Tabi bütün bunların birde faiz yükü var.
Bunun yanı sıra KIB-TEK’in 400 milyon TL iç borcu var. Üstelik KIB-TEK Yönetim Kurulu Başkanın ifadesi ile KIB-TEK her ay 50 milyon zarar ediyor. Bu zarar nedeni ile yakıt ve AKSA, parça ve personel ödemeleri için ne yapacak? TÜK’ün, Belediyelerin ve diğer kamu kurumlarının borçları? Yani kamunun borç yükü katmerlendi. Bu borcu ve faizini kim ödeyecek? Halk. Yani bir müddet sonra bu fiyatlara, vergilere ve hizmet almamaya yansıyacak… Yani, İç Borçlanma ile devletin maaş ve diğer yükümlülüklerini ödemenin faturasını halk ödeyecek. Halk ayrıca devletin sağlık, eğitim, kültürel ve tarım, sanayi, turizm vs. gibi alanlarda sosyal ve üretimi destekleyecek faaliyetlerinden kaynak yokluğu nedeni ile daha az yararlanacak.
Peki bu 1 milyar 280 milyonluk devlet ödemesinin piyasaya ciddi bir hareket sağlaması da beklenir. Peki bu koşullarda bu ne kadar etkili olacak? Bir kere kredisini döviz üstünden alanların aylık gelirlerinin önemli bir kısmını bu borç taksitleri çoktan yuttu. Sanki bu “mübarek” döviz de sezer hırıltıyı da aybaşı gelince %3-5 hemencecik artar! Dolayısı ile borç taksitleri, kira giderleri haricinde kalan harcanabilir geliri de pahalılık yediği için insanlar, ödemelere karşın ay başı ödenme mutluluğu değil yaşamı ite kaka yürütme derdini yaşar.
Elbette ki Devletin ödemeleri ve yükümlülüklerini yerine getirmesi bir değerdir. Ancak bu görevin nasıl yerine getirildiği de ödeme kadar önemlidir. Eğer bu iç borçlanma ile oluyorsa, yani bu ekonominin hareketlenmesi ve gelişmesinin devlet gelirlerine getirdiği katkı ile olmuyor ve iç borçlanma ile oluyorsa; halkın üstüne yağan para, bereket getiren yağmur olmaz. Bu yağan yağmur, bereketi darbeleyecek Asit Yağmuru olur. Kısacası, devlet borçlu, KIB-TEK, TÜK gibi kurumlar ve işletmeler, vatandaş borç yükü altında ise orada huzur kalmaz.
Bu bakımdan devletin görevlerini yerine getirmesi esastır. Ama bunun nasıl yerine geldiği bunun kadar değerlidir. Bu nedenle 2022’ye bu yükle giriyoruz. Yani 2022’de 2021’den aktarılan borç yükü ile giriyoruz. Bu gelecek yılı da daha zorlu kılacak. Dolayısı ile gün, o anı kurtarmak temelinde yapılan işlerle övünme günü değildir. Aksine gerçekleri konuşma günüdür.
George Orweel’in; “Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder” sözünü çok severim. Bu bakımdan ne kadar zor olsa da gerçekleri konuşmak, insanı ve yurdunu seven herkes için görev olmalıdır. Varsın sizden nefret etsinler, ama gerçekleri konuşmaktan ve bu gerçekler zemininde çıkış yolu aramaktan yılmayalım.
Ne kadar kızsalar, nefret etseler
- 30 Aralık 2021, 10:36
- 161
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
Turkish piwer - 3 yıl Önce
Nedir gerçekler 50 yıldır TC desteğiyle entel bohem hayatı yaşamak mi
Hocam bırakın bu işleri 50 yıldır ülkene ne verdin ne urettin beleş mesai parası maaş 13.maas dışında ne yaptın maaş hop TC yol hop TC hastane hop TC yarım gün mesai cepte pasaport üniversitelere haybeden giriş vs vs sizin hiç konuşmaya şikayet etmeye hakkınız yok boş lakirtidan vazgeçip icraata palavra teoriden pratiğe geçiniz