Garip günlerden geçiyoruz aslında… Gerek KKTC’de, gerekse Türkiye’de “garip bir muhalefet çıkmazı” içinde debelenip duruyoruz.
Başbakan Yardımcısı Fikri Ataoğlu’nun alçak orman arazilerini devralarak turizm yatırımcılarına vereceğine ilişkin açıklamasına gösterilen tepkilere bakın isterseniz… Özersay, “memleket babanızın çiftliği değil” demişti… Erhürman, “laubaliliğin yanına cüret de eklendi” diye ilave etti… Peki, bu işin sonu nereye varacak diye düşündünüz mü? Sizce Ataoğlu istediğini yapamayacak mı?
Ercan’ın açılışı tam iddia edilenler gibi oldu. İlgili bakan da doğruladı zaten… Şimdi eski pisti kullanmaya başladık… Onca tantananın gösterişten ibaret olduğu netleşti… Ne olacak? Bütün bu anlamsızlıktan siyasal bir sonuç çıkacak mı?
Cumhurbaşkanı Tatar, açık sözlü bir davranış sergiledi ve “iki devletli çözüm çabasının uluslararası toplumda istediği yankıyı yaratmadığını” söyledi… Kime söyledi? Kıbrıs Rum tarafının resmi haber ajansı olan Kıbrıs Haber Ajansı’na söyledi… Bunun üzerine fırtınalar koptu mu? İki devletli çözüm yanlıları, “sen bunu nasıl söylersin” diye feveran etti mi? Etmedi!
Girne’de eski limanın restorasyonunun aldığı hal tam bir skandaldır. Öyle bir skandal ki kıyısında köşesinde duranları da iflasa sürüklüyor. Girne’de turizm diye bir şey kalmadı, hala daha “turizm başkenti” diye övgüler alıyor!
Türkiye’de yaşananlardan da örnekler verebiliriz. Akbelen’de ormanı yok edebilsinler diye genç yaşlı demeden insanlara zülüm ettiler; basınçlı su sıktıkları genç kadınları çember olup seyrettiler. Sokakları bırakın, insanların kendi dükkanları bile güvenli değil. Ekonominin yeni dönemde de doğru dürüst yönetilmeyeceği iki ayda ortaya çıktı.
Bu örnekleri uzatmaya kalksak kitap yazmak gerekir. Gerçekten garip günlerden geçiyoruz. Kimsenin kimseyi dinlediği yoktur… Birbirimizi duyduğumuzdan da emin değilim doğrusu…
İsteyen istediğini söylüyor… Elinde yetki olanlar istedikleri şeyi, istedikleri gibi yapıyor.
Buna “muhalefet çıkmazı” diyorum ama muhalefetin çıkmazını da anlayabiliyor. Ne deseler, gürültüde kayboluyor! Ne yapsalar, bir sonraki günün skandalları yaptıklarını alıp götürüyor.
Daha önce yazmıştım ama tekrar etmek gerekiyor: Bu “çaresizlik durumunu” ortadan kaldırmak da yine muhalefete düşüyor aslında… Hiçbir muhalif, “ben vazifemi yaptım” rahatlığı ile hareket etmesin! Ortada bunca sorun varken, muhalefet etkili olamıyorsa demek ki en ciddi sorun muhalefetin kendisidir. Muhalefetin ilk çözmesi gereken sorun da işte budur!
Muhalefetin “biz vazifemizi yapıyoruz” rahatlığından kurtulup, muhalefetlerinin neden etkili olmadığının nedenlerini bulup “yeni muhalefet yöntemleri” geliştirmeleri gerekiyor…