MM’nin vedası ile birlikte pek övündüğüm düzenli gece uykularım da gitti. Gecenin bir yarısı uyandığımda MM’li rüyalarımı unutmamak için not almaya başladım. Ancak yeniden uykuya dalmak bir işkence. O anlarda, onun salık verdiği sözleri tekrar tekrar söylemeye çalışıyorum.
Aşağıdaki yazısında bahsettiği mantrayı bana söylediği zamanları hatırlamaya çalıştım geçenlerde. Sonra aynı mantranın geçtiği yazısını buldum.
Yazısını şöyle bir cümle ile gönderdi MM: “Tam bitti mi emin değilim ama bir bak bakalım Espasito.”
O yazıyı alınca çok üzüldüğümü hatırlıyorum. “Sana bir şey olursa ben ‘kurtuldu’ diyemem. Kahrolurum. Ağlattın beni yine Bay Münir.” diye yazdım.
Durumu acıklı hale getirmeyi hiç sevmezdi. Tam MM’lik bir cevap gönderdi hemen: “Ağlama değmez hayaat bu gözyaşlarına :-)
…
Öteki taraf hakkındaki düşüncelerini yazılarından sizler de biliyorsunuz. Dilediği gibi bir veda olduğuna inanıyorum. Bizi dayanılmaz acısı ile bıraktı ama en azından onun dileğinin gerçekleşmesi tesellimiz olsun.
Espasito
Uykuda ölmek
Eski bir arkadaşımla uzun zamandan beri temasım olmaması kafama takılmıştı.
Geçen hafta ona bir e-mail yolladım ve hatırını sordum, “Nedir durumların? Annen, çocuklar?” diye.
Cevap aldım. Kendisi ve çocukları iyi imiş ama annesini birkaç ay önce babasının yanına uğurlamış,
“Geride kedilerini ve güzel anılarını bırakarak, tam istediği gibi yatağında uyudu gitti.”
Annesi uzun zamandan beri hasta idi, özgür yaşama yeteneğini yitirmiş, bakıma muhtaç olmuştu.
Cevap yazdım: “Herkesin iyi olmasına sevindim. Annenin ölmesine, özellikle uykuda ölmesine de. Kardeşim de uykusunda ölmüştü. Ara sıra bu konuyu düşündüğümde kendime, acaba uyuyorlar mıydı, yoksa uyanıp da mı öldüler diye soruyorum. Bilimsel olmayan kanaatim şu ki, rüyalarında ölüyorlar.”
Artık yaşlılar öldüğünde Allah Rahmet Eylesin demiyorum, kurtuldu diyorum, diyerek bitirdim mektubumu.
Bir defa, neredeyse yirmi yıl oluyor, ölüme yakın bir deneyim yaşadığımdan beri, ölüm benim için yabancı olmaktan çıktı.
Hayat bir ziyafet masasında oturmak gibi. Yemeğini bitirince, ev sahibine teşekkür eder, kalkıp gidersin.
İçimden kendime telkinde bulunmak geçtiğinde söylediğim şeylerden biri şudur: “Her şey kolay olacak, her şey güzel olacak, ölüm bile.”
Ya olmazsa?
Olmazsa olmaz.
Neyi değiştirmeye gücüm yetiyor ki bu en değiştirilemeyeni değiştirmeyi düşüneyim.
Hayatımı yapay yöntemlerle uzatmak ya da çok uzun yaşamak gibi bir isteğim de yok. Yeteri kadar yaşamadım mı?
Hayatı acı bir yük yapan ölüm korkusu değil, korkudur.
Korkusuzluğun listesi yoktur ama korku çuval çuvaldır. Gelecek korkusu, dara düşme korkusu, başarısız olma korkusu, yaşlanma korkusu. Say say bitmez.
Geçen yüzyılın başlarından kalma bir yoga kitabında okuduğum bu mantra veya laik dua, bana hayat rehberi oldu:
I am fearless, pure, loving and unselfish.
“Korkmuyorum, safım, sevgi doluyum ve bencil değilim.”
Bunların içinde benim için başarılması en zor olan “korkmuyorum” dur.
Bahsettiğim cephe korkusu, gece eve birisinin girdiğini duymak veya ormanda ayı görmekle ilgili korkular değildir. Bunlar yaşam bekçisi korkulardır. İnsanın kendini tehlikelerden sakınması için içimize kondular.
Benim kastettiğim yukarıda bazılarını saydığım “yaşam korkuları”dır - insanın zihninde ürettiği kezzabı ruhuna boşaltması.
Korkunun ecele faydası olmadığı gibi hiçbir şeye faydası yoktur. Korkmak korkulan şeyi ortadan kaldırmaz, onu vurgular. Bu arada hayatı zehir eder.
Doğayla haşır neşir olmak, sevdiği bir işi yapmak, sevişmek, hayatı fazla ciddiye almamak, korkmamak, saf ve sevgi dolu olmak, almayı değil vermeyi seçmek...
Teknemin yelkenleri bunlardandır.
Ölüm korktuğum değil, merak ettiğim bir şeydir.
Merak ettiğim, başlamayan ve bitmeyen, ucu bucağı olmayan, ölen ve parçalarından yeniden meydana gelen yıldızlarla dolu muhteşem ve korkunç kâinatın, benden aldığına karşı bana ne vereceğini görmektir.
Bu bir “hiç” olursa, şimdiden teşekkürler.
Sevgili Espasito; bu kadar bilgi yüklü ve Bilge bir adam size çok şey katmıştır her anlamda. Gidişi ben de inanılmaz boşluklar yarattı. Kelimelerini de alıp gidecek başka satırları olmalı insanın.. Sözcükler tükenince kalan sessiz harfleri de valizine koyabilmeli yeri geldiğinde. Oysa bizim gidebileceğimiz başka ruha iyi gelen limanımız yok. Dönüp dolaşıp el alışkanlığı sigara misali; aynı yere gelip, sayın Münir’le ilgili eski yazı ya da bir kelam eden var mı diye bakıyorum. Benim ve öyle olduğunu düşündüğüm bir çok insanın rehberi idi. Oysa sayın Münir hep “Hayat, öyle görünmese de, rehbersiz yapılan bir yolculuktur.” demişti. Bizler çok özlüyoruz, sizin ara sıra böyle gelip güzel şeyler yazmanız su serpiyor inanın. Yine gelin bize güzel anılarınızdan küçük kubleler bırakın. Çok teşekkürler sevgiyle sağlıkla kalın…
Gercekten de kiziyim Sayin Eylul Eylul. 4 cocugundan birisiyim.