banner564

Mazeret değil çözüm üretmek

 Güney Kıbrıs’ın Terazi (Zigi) köyünde 6 yıl önce 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir olay yaşandı...
 Suriye’ye silah taşıyan gemiden indirilen ve askeri karargâhta muhafaza edilen cephaneliğin patlaması sonrasında, bölgede bulunan en büyük elektrik santrali de kullanılamaz hale gelmişti...
 Yaşanan bu olay sonrasında dönemin Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas; günlerce ‘bağımsız bir heyet’ tarafından sorgulandı...
 Dönemin Rum Ordu Komutanı görevinden istifa etti, sonra yargılanarak 7 yıl hapislik cezası aldı...
 Aynı şekilde dönemin Savunma Bakanı’na 5 yılın üzerinde hapislik verildi...
 Bakanın suçu ‘gerekli önlemlerin zamanında’ alınmamasıydı...
 Bundan kaynaklanan can ve mal kaybı vardı...
 Kıbrıs’ın kuzeyinde çok şükür bugüne kadar benzeri bir olay yaşanmadı...
 Ancak 1995 yılında meydana gelen Beşparmak yangınında, ormanlık arazilerin yüzde 10’u yok olmuştu...
 Aynı anda iki farklı bölgede meydana gelen ve yüzlerce evi tehdit altına alan bu yangınla ilgili ciddi ‘sabotaj’ iddiaları vardı...
 ‘Göstermelik’ araştırmalardan herhangi bir sonuç alınamadı...
 Hiç kimse sorgulanmadı ve cezalandırılmadı...

Sorumluluk duygusu
 
 Devlet yönetmek ciddiyeti gerektirir...
 Bir devletin görevi sadece memur istihdamı yapmak, maaş ödemek ve sık sık seçim yaptırmak değildir...
 Bir ülkenin demokrasi zenginliği; devleti çökertecek eylemlere göz yumulması, hatta teşvik edilmesi değildir...
 Dünyanın en demokratik ülkelerinde dahi, devletin varlığını ve insanların yaşamlarını tehdit eden eylemler en ağır suçlardandır...
 Bu ülkelerde bile hiç kimse kendini devlet gücünün üstünde göremez...
 Devletin çıkarlarını yalan ve yanlış iddialarla veya kulaktan dolma bilgilerle yıpratamaz...
 Devletin ve milletin güvenliğini tehlikeye sokacak faaliyetlerde bulunamaz...
 Ne var ki; bizim ülkemizde sırtını devlete dayamış, fakat o devleti yıkmak veya yerlerde süründürmek için çırpınanlar vardır...
 Bunlara arka çıkan siyasiler ve sivil toplum örgütleri de vardır...
 Güney Kıbrıs’taki ‘devlet yönetimi’ anlayışı ile ‘kuzeydeki anlayış’ arasında bu anlamda yüz seksen derecelik fark vardır...
 Öncelikle “Çözüm, hemen şimdi” diyenlerin, bu gerçeği ve iki taraf arasındaki farkı bir yere not etmelerinde fayda vardır...
 Hak arayışı adı altında dileyenin, dilediği saatte eylem hakkı yoktur...
 Buna yönelmek suçtur...
 Devlet kurumlarında çalışıp maaş çeken, diğer yandan devletin aleyhinde faaliyetlerde bulunanlara karşı önlem almak o devleti yönetenlerin görevidir...

Çözüm olur ya da olmaz
 
 Gelinen noktada KKTC’nin atması gereken adımlar vardır...
 Kıbrıs sorunu çözülür ya da çözülmez...
 Neticede; kuzeyde yaşayacak olan bizlerin ‘Sosyal güvenlik fonu’ ve ‘sağlık konularında’ kendi yönetimimize bağlı olacağımız belirtiliyor...
 Şimdiki halde bizdeki sigorta kurumu maaşları ödeyemez durumdadır...
 Olası bir çözümden sonra Türkiye’nin yardımları da kesilince, emekli maaşlarını nasıl ödeyecek?..
 Sağlık hizmetleri Türkiyesiz nasıl yürütülecek?..
 Şimdiki durumda bile ciddi sıkıntılar yaşanırken, ileride meydana gelebilecek çok daha ciddi sorunlarla nasıl baş edilecek?..
 Bunları artık birilerinin düşünüp, değerlendirmesi ve ciddi önlemlerin alınması gerekmiyor mu?..
 Devlete karşı savaşmak veya gücünü tamamen kırmak için çalışmak yerine, eksikleri giderme konusunda derhal harekete geçilmelidir...
 Zaten su meselesi yüzünden çok üzücü, çok kırıcı bir süreç yaşadık...
 Kendi kendimizi dünyanın gözü önünde küçük düşürdük...
 Hiç olmazsa bundan sonrası için doğruları bulabilmeliyiz...
YORUM EKLE

banner471

banner474