Kıbrıs’ın kuzeyi gerçekten acınacak haldedir…
   Doğru düzgün bir dış politikası olmadığı gibi, iç sorunlar karşısında plansız, programsız bir şekilde günü kurtarma çabasındadır…
   Sıralayabilecek onlarca örnek vardır…
   Bir devlet hastanesinde röntgen cihazının 6 yıldan beri arızalı olması, sağlık sisteminin bugünlere ne kadar sağlıksız geldiğini göstermiyor mu?..
   Yolları çökmüş bir ülkede nüfusa göre en pahalı arabaların kullanılmasına ne demeli?..
   Maaş ödemekte zorlanan bir devletin ‘en zengin’ insanlarının yılda bin veya 10 bin TL vergi ödemesi, ya da her yıl ‘zarar’ beyan etmesi ne anlama geliyor?..
   Bunları araştıran, gören olmuyor mu?..
   Üniversitelerin durumu ayrı bir dert…
   Denetleyeni, hesap soranı olmadığı için nelerin yaşandığını üzülerek izliyoruz…
   Vurgun, sahtekarlık, hırsızlık…
   Yönetim kadrosu böyle olursa, yönetilen öğrencilerin iyi bir eğitim alabilmesi mümkün mü?..
   Yıllardır ‘türlü sahtekarlıkların’ yaşandığını bile bile ‘Yüce Meclisin’ bu tür sorunlar üzerinde durmaması, gerekli yasal düzenlemeleri yapmaması ağır bir suç değil midir?..
   Bunun hesabını soracak bir mekanizma yok mudur?..

Ne yapacağımızı düşünelim?..

   Tüm bu olanlara bakınca, bir de gelecek açıdan acaba kaç kişinin kaygılandığını düşünmeli…
   Olası bir çözüm sonrasında, bu ülkenin gençliği ne iş yapacak?..
   Nerede çalışacak?..
   Ya da evlerini terk etmek zorunda kalanlar nerede, hangi şartlarda yaşayacak?..
   Bu konularda herhangi bir hazırlığın yapıldığını veya herhangi bir plan ve programın hazırlandığını bilen, gören, duyan oldu mu?..
   Kıbrıs’ın güneyinde yaşayanların ana gündemlerini Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü oluşturuyor…
   Tüm siyasi partilerin ve kilisenin temsil edildiği bir Ulusal Konsey’leri vardır…
   Önemli kararlar burada alınıyor ve herkes üzerine düşen rolü sahipleniyor…
   Bizdeki gibi ‘iç çatışma’ kültürleri yoktur…
   İçinde bulunduğumuz süreçte Kıbrıs sorunuyla ilgili önemli gelişmelere tanık olacağız…
   Onlar bunu tartışıyor, bizim taraf kış uykusuna devam ediyor…
   Ve geleceğe yönelik senaryolar üzerinde çalışılırken, bizde ‘iç çekişmeler’ yine ön plana çıkıyor…

İngiltere’nin planı

   Garantör ülkelerden İngiltere’nin, Maraş konusunda “Akdeniz’in Las Vegas’ı” planını iyi okumak lazım…
   İngiliz Yüksek Komiseri Irfan Siddig bir süre önce Türk tarafına “İki devletli, eşit, egemenliğe dayalı bir çözümün olamayacağını” açıklamıştı…
   Bizdekiler ona ağır sözlerle hücum etti…
   Sonra güneydekilere mesaj verdi…
   “Çözüm konusunda samimiyseniz Türklere hediye vermeniz lazım” dedi…
   Bu kez oradaki fanatiklerin saldırısına uğradı…
   Ve bu açıklamaların ardından Maraş’ın Las Vegas olması yönündeki haber gündeme geldi…
   Bunu şu şekilde okumak lazım:
   “Ey Kıbrıslılar eğer uzlaşmazsanız, Maraş’ı hiçbirinize kaptırmayacağız ve burasını Akdeniz’in Las Vegas’ı yapacağız…”
   Avrupa’nın en lüks otelleri, restoranları, alış-veriş merkezleri ve casino’ları burada olacak…
   Dıştan milyarder yatırımcılar gelecek, sizler de uzaktan seyredeceksiniz…
   Bu mesaj ağırlıklı olarak Kıbrıslı Rumlara yöneliktir…
   Nitekim DISI eski Başkanı Neofitu, konuyla ilgili açıklamasında kendi liderliğini şu sözlerle uyardı:
   “Maraş’ı, Las Vegas’a çevirme planı bir uyarıdır… Çözüm olmaması halinde daha acı bir döneme girilecek ve bizim açımızdan boğazımıza saplanmış bir hançer olacaktır.”
   KKTC tarafı buna ne diyor acaba?..
   Var mı bir cesaretli adam?..