banner564

Maraş Sorunu (5)

Vakıfların mülkleri nasıl korunabilir?
Vakıflar ve Din İşleri Dairesine Eşdeğer Mal Yasası uygulaması çerçevesinde Kuzeydeki Kilise mallarının verildiğini biliyoruz.  Bu işlem KKTC’nin 1985 Anayasası ile uygulamaya başladığı global mal takası ilkesine uygundur. Ne var ki kimse haklı olan bu ilkeye sahip çıkmıyor. Annan planında ve daha sonra yapılan mutabakatlarda bu malların geri verilmesi kabul edilmiştir.  Evkaf da buna karşı ses çıkarmıyor. Çünkü Güneyde kalan eski Evkaf mallarının kendisine geri verileceğini zannediyor.
Halbuki toplumlar arası müzakerelerde kabul edilen ilkeye göre; bir anlaşma durumunda 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta mevcut tapu kayıtları esas alınacaktır. Daha sonra iki devlet başkanı arasında yapılan müzakerelerde de bu ilke tekrarlanmıştır. Şu halde Evkafın güneyde hak iddia edebileceği mallar sadece kendi isminde tapuda kayıtlı olan mallar olacaktır.
Bu nedenle KKTC’de Evkafa tahsis edilmiş Kilise malları geri verilirse Evkaf büyük mağduriyete uğrayabilir. Evkafın Güneyde kendi ismine kayıtlı çok az malı kalmış olabilir. Bu durumda Evkafın her şeyini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz.
 
Evkafın Maraş’taki  hakları nasıl korunabilir?
Maraş’taki Rum koçanlarının geçerli olması gerektiğini, buna karşılık Evkafın Maraş’la ilgili haklarının Maraş’ın Türk Yönetiminde açılması için öne sürülebileceğini belirtmiştik. Bu durumda Evkaf Maraş’taki mülkiyet haklarını yitirecektir. Evkafın yitirdiği mülkiyet haklarına karşılık Evkafa Kuzeyde Eşdeğer Mal Yasasına göre tahsis edilmiş malların mülkiyetinin verilmesi uygun bir çözüm olabilir. 
 Diğer bir ifade ile İngiliz döneminde Ahkâm ül Evkafa aykırı olarak yapılmış yasalar ile Evkaf mallarının yitirilmiş olması nedeniyle ortaya çıkan Evkafın mağduriyeti böylece giderilebilir. 
 Bu yaklaşım global mal takasının bir adım daha uygulanması anlamına gelecektir. Böylece Türkiye ile Yunanistan arasında yapılmış olup barış sağlayan anlaşmanın benzeri doğrultusunda hareket edilmiş olacaktır.  
Yapılacak yeni yasa ile Maraş’taki Rum tapu sahiplerine Taşınmaz Mal Komisyonu denetiminde Maraş’taki haklarını kullanma olanağı verilmelidir. Arzu edenler bu malları Türk Yönetiminde kullanabilmeli arzu edenler mallarını diledikleri gibi satabilmelidirler. Satma hakkının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Böylece Maraş sorunu ve Kıbrıs’taki mülkiyet sorunu çözüm yoluna girebilir.
Mallarını satmayanlar ve gelip kullanmayanların sorunu ise iki devlet arasında yapılacak global bir mal takası anlaşması ile çözülebilir. Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleşen mal takası anlaşmasını örnek alınarak bu yapılabilir. Böyle bir anlaşma Kıbrıs’ta nihai barışın yolunu açacaktır. 
Yeni düzenlemede mal sahiplerinin mülkiyet haklarını özgür iradeleri ile kullanmalarına öncelik verilebilir. Devlet taraf olmaktan çıkarılabilir.  
Yeni düzenlemede en kritik konuları cevapsız bırakarak Mahkemelerde sınırsız tartışmalara neden olmak doğru değildir. Örneğin Maraş’taki mülkiyet haklarının Rum’da mı Evkafta mı olduğuna Mahkemeler karar versin deniyor. Bu Evkafın sonuçta mağlup olma olasılığı büyük olan bir davada yıllarca uğraşması anlamına geliyor. 
Böylece konunun yeniden çıkmaza girmesine fırsat verilmiş olacaktır.  

AİHM kararları ile BM Güvenlik Konseyi kararları Maraş’ın Türk egemenliğinde açılmasına engel mi?
Bazı çevreler Maraş’ta Rumların mülkiyet haklarının tanınmasını destekliyorlar. Bunun yanı sıra Maraş’ın Rum Yönetimine iade edilmesi gerektiğini savunuyorlar. İddialarına göre Maraş’ın Türk Yönetimi tarafından KKTC sınırları içinde açılması AİHM kararları ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına ters düşmektedir. Bu iddiaya katılmak mümkün değildir. 
Her şeyden önce AİHM ve BM Güvenlik Konseyi kararlarını eleştirmeye hakkımız vardır. Unutmamak gerekir ki dünyada birçok halk Güvenlik Konseyi kararlarına karşı direnerek haklarını elde edebilmiştir. Örneğin Kosova halkı bağımsızlık ilan ettiği zaman BM önce şiddetle karşı çıkmıştı. Fakat daha sonra Kosova halkı haklarında ısrar edince görüşünü değiştirmek zorunda kaldı.
AİHM’in Kıbrıs’la ilgili verdiği kararlar adil kararlar değildir. Bu kararlar verilirken Kıbrıs Türk halkının haklarında ısrarlı olmadığı düşünülmüştür. Kıbrıs Türk halkından bir kesimin halklarından vazgeçmeye hazır olduğu imajı içinde davalar dinlenmiştir. Bu nedenle Kıbrıs Türk Yönetimini ve dolayısıyla Türkiye’yi kusurlu bulan ve mahkum etme amacını taşıyan kararlar verilmiştir.
Aslında tüm Mahkemeler böyledir. Taraflardan biri büyük bir kararlılıkla haklarını savunur diğer taraf haklarından vazgeçmeye hazır olduğu mesajını verirse bu durum Mahkemenin değerlendirmesini etkileyecektir.  
AİHM’in Kıbrıs’ta adalet yapma niyeti olsa TMK gibi bir komisyonun Rum kesiminde de kurulmasını öngörürdü. Bunu yapmayarak Kuzeyi terk edip Güneye geçen Rumlarla Güneyi terk edip Kuzeye geçen Türkler arasında bir ayırım yapmıştır. Böylece iki halk arasında eşitlik ilkesini ihlal etmiştir. Bu nedenle AİHM kararlarının insan hakları ilkelerine tamamen uygun olduğu söylenemez. Buna rağmen AİHM, Aresti ve Demopulos kararlarında belki de istemeyerek KKTC lehine önemli bir karar vermiştir.
AİHM, Maraş’taki mülkiyet sorununu TMK’nın çözebileceğini belirterek dolaylı olarak Maraş’ın Türk Yönetiminde açılmasını onaylamıştır. Buna göre Maraş’ın Rum Yönetimine geri verilmesine gerek yoktur. 
Aynı zımni onay BM kararlarında da mevcuttur. Örneğin BM Güvenlik Konseyi’nin 11 Mayıs 1984 tarih ve 555 sayılı kararında Konsey Maraş’a orijinal mal sahipleri dışındaki kişilerin yerleştirilmesine karşı olduğunu belirtmiştir. Bu kararda Maraş’ın kimin egemenliğinde açılması gerektiği belirtilmiş değildir. Güvenlik Konseyi için önemli olan Maraş’ta mal sahibi Rumların mülkiyet haklarının ihlal edilmemesidir. 
 Güvenlik Konseyi, Maraş’ın kimin tarafından açılması gerektiği konusunu tartışıp bir karar vermemiştir. Bu durumda Maraş’ın Türk yönetiminde açılmasına kimsenin itirazı olmamalıdır.
Bu durumda Maraş sorunu TMK’ya işlerlik kazandırmakla çözülebilir. Bu işlerlik de TMK yasasında değişiklik yapılarak, Rum mal sahiplerine KKTC yasalarına uyma koşuluyla TMK kararları çerçevesinde Maraş’taki mallarını kullanma ve satma olanağı verilerek sağlanabilir. Aynı yasa Kuzeydeki Mülkiyet sorununu çözmek için de hükümler içerebilir. Kuzeydeki mallarda eski Rum koçan sahiplerine KKTC koçanlarına gölge düşürmeden, uluslararası alanda tanınmışlık isteyenlere mallarını satma hakkı verilerek çözülebilir. 
Bu ilkeler uygulanmadan Maraş ve Kıbrıs sorununu çözmeye çalışmak hatalı olacaktır. Çünkü diğer yöntemlerin ya çıkmaza gireceğini ya da iç çatışmalara neden olacağını konuyu ciddi olarak inceleyen tüm samimi ve dürüst uzmanlar görmektedir.
Maraş sorununun doğru yaklaşımlarla çözülmesi Kıbrıs’ta barış sağlayacak olan iki bölgelilik ve global mal takası ilkeleri uygulanarak çözülmesi anlamına gelecektir. Böylece mülkiyet sorununun çözümü iki devletin sonsuza dek yan yana barış içinde yaşaması olanağını sağlayacaktır. Dolayısıyla bu çözüm yalnız Kıbrıs Türk halkının değil Rum halkının da menfaatine olacaktır. 
  
Yukarıda anlattığım görüşler doğrultusunda yasal değişiklikler ve tanıtım yapılması halinde Kıbrıs Türklerinin hakkı olan sonuca ulaşılacağına inanıyorum. 
Bu sonuç barış getireceğinden yalnız Kıbrıs Türk halkına değil tüm Kıbrıs halkına yarar sağlayacaktır. (Bitti)

YORUM EKLE
YORUMLAR
osman nalbantoglu
osman nalbantoglu - 5 yıl Önce

global takas dıye bırsey olamaz uluslararası hukuka aykırıdır.ve dogru degıldır.

M. Fatih Parlaktaş
M. Fatih Parlaktaş - 5 yıl Önce

Çok aydınlatıcı birseri makale idi. Teşekkürler.

banner608

banner474