Dışişleri Bakanı Sayın Özersay'ın, “Siyasete malzeme yapılmaması gerekir" diye tanımladığı Kapalı Maraş Konferansı; ciddi bir siyasal sorun olan Kıbrıs sorunun parçasıdır. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle de konu, iç siyasetin de bir unsuru yapıldı.
Bu resmi açılış konuşmacılarından bellidir. İki aday, yani Sayın Tatar ve Özersay konuştu. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde aday göstermeyen DP Genel Başkanı ve eski Cumhurbaşkanı adayı Sayın Sibel Siber de konuştu. Fakat şu andaki görevlerine Mecliste yemin ederek başlayan diğer üç aday yok. Buna, siyasete malzeme yapmayın deseniz dahi olay, bırakın dışı, iç siyaset oldu. Bir de konferanstaki konuşmalara değinelim.
Sayın Tatar konferansta; “Kapalı Maraş bir hukuk meselesidir. İleride sıkıntı yaşanmaması için bunun planlı yapılması gerekiyor. BM Güvenlik Konseyi kararlarına “çok ters“ düşmeden açılım getirmek istiyoruz” dedi. Bu dün, BMGK kararları bizi bağlamaz demesinden daha ehven-i şerdir.
Ancak BM Güvenlik Konseyi kararı varsa, olay siyasidir. Üstelik o siyasi karar da, bir hukuki duruma dayanmaktadır. Hatta onu korumaya dönüktür. Dolayısı ile olayın siyasi boyutunu göz ardı ederek, tek başına hukukidir denemez. Ayrıca o siyasi kararın, koruduğu hukuki temel nedeniyle olayın bir de AİHM boyutu var. Bu yüzden konu, siyasi ve hukukidir. Bu durum; ancak yeni siyasi düzenlemeler ve antlaşmalara dayanarak, yeni hukuki yan ile farklılaşır. Tıpkı hala değerlendiremediğimiz TMK gibi. Dolayısı ile Maraş'ı salt hukuki diye almak, yanlışın bizzat kendisidir.
Bu olayın bir boyutu. Ancak en vahimi, Sayın Tatar ile Sayın Özersay’ın hiç anmadığı konudur. Aynı olguyu Sayın Ataoğlu ve Sayın Siber de görmezden geldi. Bir hukukçu olan ve “Bize düşen görev sağlam hukuki temeller sağlayıp, Maraş’ın açılması için ulusal ve uluslararası iradeyi ikna etmektir” diyen, UBP Milletvekili Sayın Oğuzhan Hasipoğlu da aynı yanlışı yaptı.
Bu ise, KKTC Yüksek Mahkemesi’nin, Ağustos 2019’da Maraş konusunda aldığı karardır. KKTC Yüksek Yargısının kararı; ‘Maraş'ta mülkleri olan Kıbrıslı Rumların, 1974’teki tapuları ile TMK'ya başvurabilecekleri ve bunun için de TMK’nın, o tapular için 1974 öncesine dair sorgulama yapmaması gerektiğine’ dairdir. Yani; ideolojik, politik tutumuna terstir diye, kendi Yüksek Yargısının değerlendirmesini görmezden gelen, böylece fiilen yok sayan, hangi ulusal ve uluslararası irade ile hukuku ikna edebilir? Hukuki derken olayı; siyasallaştıranlar kendi devletinin yargısını da değersizleştiriyor.
Başbakan Sayın Tatar'ın, konuşmasında “çok ters“ düşmeden dediği BMGK kararı, Maraş’ta mülk sahibi olan Kıbrıslı Rumlara bunlar, BM Çerçevesinde iade edilmeli der. Peki hal böyle iken Sayın Özersay; haklı olarak sıkça, ‘Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkleri yok sayarak meseleleri ele alıyorlar’ diye eleştiri yaparken, şimdi Maraş konusunda; “eski sakinleri" kavramını kullanarak, yani Kıbrıslı Rum ifadesini es geçerek, şikayet ettiği Kıbrıs Rum bağnazlığı ile aynı noktaya ulaşmıyor mu?
Sayın Tatar, Sayın Özersay, Sayın Hasipoğlu ve diğer konuşmacıların olayı, salt hukuki konu haline döndürüp, meselenin siyasi boyutunu saklamak istemeleri bize kaybettirir. Çünkü hukukun önünü açacak olan siyasettir. Bu nedenle Maraş konusu, BM zemininde, görüşmelerle ele alınmalıdır.
İşin hülasası. Maraş konusu hukuki boyutu da olan bir siyasi konudur. Bu BM ve Toplumlararası Yakınlaşma ile yeni bir senteze ve bu temelde yeni bir hukuki temele döner. Yoksa toplum içine ve sorunun diğer tarafı olan Kıbrıslı Rumlara dönük atılacak, “siyasal” tek yanlı adımlarla, sorun çözülemez. Tek yanlı olarak ele alınan Kapalı Maraş Konferansı, içte ve dışta sorunu çözmeye dair devinim getirmedi. Aksine içte ve dışta karmaşık hali besleyecek. İlla BM ve görüşmeler.
Maraş
- 17 Şubat 2020, 09:34
- 174
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi