Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar, Maraş konusu ile ilgili bir açıklama yaptı. 1974 öncesi tapusu olan Kıbrıslı Rum Maraş sakinlerine mülklerini iade edileceği ve gelip Maraş’a yerleşmelerini sağlayacağını açıkladı. Uluslararası hukuka bağlılığını ifade ederek bunu dile getirdi.
Bu gerçekte önce içte büyük paralar da harcanarak propagandası yapılan bir yanlış politikanın iflasının ilanıdır. Hani o Maraş, Evkaf Malı idi ve bunu sorgulayanlar, tartışanlar haindi diye yapılan yakın geçmişin o absürt politikasından söz ediyorum. Sayın Tatar, Cumhurbaşkanı olarak bu öneriyle kendi Başbakanlığı döneminde ön ayak olduğu bu politikayı sildi. Bir yanı ile kendinden farklı düşünen ve hain denen yurttaşlarından aleni özür dilemeden, dolaylı özür dilemiş oldu.
Fakat “İki devletli çözümü kayda geçirdik” diye geri geldikleri son Cenevre Zirvesi’nde, kendisi değil ama Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu bir açıklama yapmıştı. Buna göre Sayın Anastasiadis, Maraş’ın iadesine karşılık olarak Ercan’ın direkt uçuşlara ve Mağusa Limanı’nın Serbest, kısıtlamasız deniz ulaşımına açılması, ancak bunu da BM veya AB nezareti gibi bir yapıda GYÖ olarak önerdiğini ifade etmişti. Bunun doğru olup olmadığını soran gazeteci Ulaş Barış’a dönük olarak ise bizzat Sayın Tatar, öfke ile “İçerde olanların dışa sızdırılması” ifadeleri eşliğinde çakıp gürlemişti. 
Ama şimdi açıkladığı; Ercan’dan direkt uçuş ve Mağusa Limanı’nın açılması meselesini bunlarla ilişkilendirmeden, Maraşlı Rumlara mülklerini iade etme sözü, güya “egemenlik ve devlet savunması” olacak! Halbuki illa Sayın Anastasiadis’in önerdiği gibi değil ama onun ve Sayın Tatar’ın BM nezaretinde yapılacak görüşmelerle, birer adım atıp orta yerde buluşmasının iki tarafa da getireceği fayda; Sayın Tatar’ın şimdi güya tek başına, “egemence” yaptığını iddia ettiğinden daha yararlı olacak… Maraşlı Rumlara 74 tapu kaydı ile mülklerini iade etme sözünü; en hayati konulardan biri olan Ercan’ın Direkt Uçuşlara ve Mağusa Limanın Serbest Ticarete kısıtlamasız açılmasına dair bir tek küçük kazanım bile elde etmeden Sayın Tatar’ın ifade etmesi, bizim için büyük hatadır. Bu nasıl bir egemenlik anlayışıdır? Devletin, toplumun, direkt uçuş ve limanlarımızdan hiçbir kısıtlama olmadan, deniz yolu ile ticaret yapma ve uçma yolunu dar milliyetçi bir anlayışla tıkıyor. 
Üstelik derinliği olmayan bir anlayışla bunu dile getiriyor. Çünkü bununla AİHM’de krize doğru giden Maraş meselesinin bundan çıkaracağını zan ediyor. Bunun için uluslararası hukuka bağlı olarak Maraş sakini Kıbrıslı Rumlara mülklerinin iadesini dile getiriyor. Peki bu uluslararası hukuk, yalnız mülk meselesi ile mi ilgili? Bunu benimseyip gelecek olanların, o uluslararası hukuk indinde statüleri ne olacak? Maraş’ta mülklerinde yaşarken, yasalar ve demokratik düzen içinde statüleri ne olacak? Maronitler ve Karpaz’da yaşayan Kıbrıslı Rumlar gibi adı var ama kendi yok şeklinde mi olacak? Yani bundan sonra AİHM yollarını, insan hakları ihlalleri ve ayrımcılık iddiaları ile mi yürüyeceğiz? 
Bakın, sırf BM Parametrelerinden kaçmak için çıkılan bu sözde yeni yolda; BM Parametrelerine dayalı çözüm arayışlarının bir bölümü olan GYÖ Paketinin Maraş ve Ercan ile Mağusa Limanı ilişkisine; Ercan, direkt uçuş ve Mağusa Limanı olmadan geldi Sayın Tatar. Bu nasıl iş? Bir an evvel bu temellere dayalı BM temelli çözüm arayışına girmek gerektiğini bu yeni açıklama net olarak gösteriyor. Ercan, Mağusa Limanı, yani direkt uçuş ve serbest deniz ulaşımı Maraş’ın bu temelde iadesi ile ele alınmalıdır. Baksanıza İngiltere Ulaştırma Bakanı ile Dışişleri sözcüsünün açıklamaları direkt uçuş balonunu patlattı. Bu nedenle Sayın Tatar’ın Maraş ile ilgili yaptığı tek yanlı açıklama sağlıklı değildir. 
Buna tek bir şey denir. “Mağrip” diye çıkılan yolda, “Maşrık”ta kendini bulma.