banner564

Maaşlar; Kuzey ile Güney ve motivasyon

Fileleftheros Gazetesine göre, Güneyde en düşük memur maaşı, bin 271 Euro; en yüksek kamu görevlisi maaşı ise 7 bin300 Euro. Bu maaşları, bugünkü Euro kuru üzerinden hesaplarsak, en az maaş alan kamu görevlisinin maaşı, 7 bin 524 TL;  en yüksek kamu görevlisi maaşı ise 43 bin 334 TL dolayındadır.
Bu maaşları, Kuzeydeki en düşük ve en yüksek kamu görevlileri maaşları ile kıyaslarsak, farkın %100’e yakın olduğu aşikardır. Bir başka ifade ile bunu tanımlarsak, günümüzde oluşan bu fark; 2003 öncesine dönüş demektir. Çünkü, 2004 ile başlayan süreçte, Kuzeydeki kamu görevlilerin maaşları ile ücretler, Güneyin maaş düzeyinin %70-80’ine yakınlaşmıştı. 
Aynı şekilde asgari ücret o dönemde, 1000 $ dolayına yükselmiş ve ekonomideki gelişme nedeni ile Güneyde çalışan pek çok nitelikli işçi, Kuzeye geçip, çalışmaya başlamıştı. 
Ama bir başka önemli gerçeğe daha işaret etmek gerekir. 2019 yılı içinde Güneydeki Hayat Pahalılığı oranı %0,7 oldu. Ama Kuzeyde HP oranı %11 kusur olarak gerçekleşti. Yani olay yalnız maaş ve ücret farkı olarak değil. Aynı zamanda enflasyonda da aramızda ciddi bir fark var. Elbette bu Kıbrıs sorunu ile de bağlantılıdır. Ancak bunun ve Kuzeydeki yanlış yapılanma ile bağı derindir. 
Bu farkların artmasının esas nedeni, ekonomik ve siyasi alandaki sorunların Kuzeyde yeniden derinleşmesidir. Çünkü ekonomide bir yükseliyoruz, sonra dramatik bir düşüş içine giriyoruz. Yani ekonomik ve sosyal gelişmenin en önemli zemini olan öngörülebilirlik noktasında olamıyoruz. Ekonomide öngörülebilirlik yoksa ve gel git hali varsa; bu siyasete, sosyal, demokratik alanlara ve toplumda var olan tüm bireylerin yaşamına olumsuz etki eder. İstikrarı ve mutluluğu sarsar.
 2020’de; ekonominin hangi sektörü, çalışma hayatındaki işçi, esnaf, üretici, memur veya iş insanı,  orta vadeyi bıraktım; kısa vadeli öngörülebilir bir plan yapabilir?  Çünkü, enflasyonun ne olabileceği ile etkili bir irade ortaya koyamaz. Örneğin kendine sunulan 2020 yılına ait Bütçede yer alan 1 milyar 200 milyon TL’lik dış kaynağın, düzenli ve sağlıklı olarak gelebileceğine güvenebilir mi? Zira bu; altyapıya, reel sektöre dönük destektir. Kendi devletinin altyapıya, üretime aktaracağı kaynaklarla ilgili ciddi güveni olmayan nasıl huzurlu plan yapabilir? 
Üstelik olay yalnızca bu da değil. Emirname ve İmar Planı… Bir hayli kaynak arsa, tarla ve proje yapımına gitti. Bu zor şartlarda, pek çok insan, hoşuna gitmese dahi bunun olabileceğini düşünerek kendine sunulan o plan doğrultusunda iş bağlantısına girdi. Ne oldu? Küçük hesaplarla “imzalamam”  deyip süreç kesintiye sokuldu. Arkasından hükümet krizi çıkacak hengâmeleri ve gergin tartışma. Sonra...  Olayı küçük hesaplarla yaratanlar, kendilerine göre çare buldu. Eski Emirname 6 ay daha uzatıldı. Yani seçime kadar olay, kendi siyasi ihtiyaçları için buzluğa kondu.
Yani ne kullandığımız paranın değeri ile ne Bütçede yer alan ana kaynaklardan biri ile ve ne de sizi yönettiğini iddia eden hükümetin attığı bir adımda ortaya çıkan bir esasın yürürlüğe girebileceği ile ilgili bir belirlilik içinde değiliz. O zaman siyasette, ekonomide öngörülebilirlik olabilir mi? 
Ekonomiyi büyütmek ve düzenli bir yaşam için öngörülebilirliği her alanında yükseltmeliyiz.
Bunun için en eski deyim ile ifade edelim. “Barika-i Hakikat, Müsademe-i Efkârdan Geçer.” Yani, yasak ve tabuya bağlı olmadan açık tartışma ile gerçek gün ışığına çıkar. Ama bunu yaparken de bir birine saygı ile yaklaşmak şarttır. Artık ekonomiyi büyütmek, kendi gelirimiz ile giderimizi karşılamak ve öngörülebilir bir ortama ulaşmak için gayret göstermeliyiz. Güneydeki bu düzey benim için kendimizi değersiz görebileceğimiz bir olgu değildir. Aksine, bu düzeye yakınlaşmak için hayatın her alanında, efor harcamamız gereken bir motivasyon zeminidir.

YORUM EKLE

banner471

banner474