Kıbrıs’taki yerleşmeler incelendiğinde toplu doku yapısında oldukları dikkat çekmektedir. Evlerin toplu veya dağınık olmasına teki eden en belirleyici faktör suyun varlığıdır. Suyun kıt olduğu, az yağışlı bölgelerde yerleşmeler dağılmaz. Kıbrıs’ın iklim yapısına bağlı olarak evler de su kaynaklarına yakın yerlerde toplanmışlardır. Özellikle Mesarya Ovası'ndaki köy yerleşmeleri toplu yerleşmelerdir.
Eskiden Köylerde kazı yapılarak açılmış su kuyularından su çekilirdi. İngiliz döneminde bu kuyulardan çıkarılan sular köy meydanlarına yapılan çeşmelerden verilmeye başlandı. İlk önceleri köyün merkezi yerlerinde yer alan meydan çeşmeleri, zamanla köyün büyümesine bağlı olarak sayıları artmıştır. Köy halkı su ihtiyaçlarını bu köy çeşmelerinden tedarik ederlerdi.
Günümüzde ise su evlerimize kadar gelmiştir. Fakat sosyal, kültürel ve ekonomik yapının etkisiyle doğamın bizlere sunduğu değeri fark edemeyip, sürdürülebilir bir yapı sağlayamadık. Evlerimize kadar gelen suyun nasıl bir süreçten geçerek bizlere ulaştığının farkında değiliz.
Toplumda su kaynaklarının korunması konusunda bir farkındalık oluşturulmadı. Günümüzde de ekonomik faaliyetlerle, nüfus artışına bağlı olarak yerleşmelerin büyüme süreci birleşince önce su kalitesini düştü şimdilerde ise su kıtlığına dönüştü.
Topluma temiz su sağlamak her devletin görevidir. Fakat buna rağmen devletlerinde alabileceği önlemler sınırlıdır. Ancak iyi bir su yönetim sistemi oluşturularak sorunların bir kısmını çözmek ya da sorunların daha da ağırlaşmasını önlemek olasıdır. Bu nedenle su kaynaklarının korunması, suyun dağıtımından, atık suyun toplanmasına kadar her alanda iyi bir yapılanma ve işletmeyi gerekli kılmaktadır. Bu ihtiyaçtan kaynaklanan ve geçtiğimiz hafta içinde imzalanan TC-KKTC Su Temini ve Yönetimi anlaşması da bu gerekliliğe bağlı olarak imzalanmıştır. Anlaşmada dikkat çekici olan konu ise suyun yönetimine yönelik herhangi maddenin yer almamasıdır. Burada su yönetiminden ne anlaşıldığı da önemlidir. Suyun yönetimini kim yapacak sorusu, dağıtım ve denetleme bağlamında işletme ve idare olarak anlaşmada yer almıştır. İlgili dördüncü madde;
“Suyun işletilmesi: Temin edilen suyun KKTC sınırları içinde depolanması, içme suyu kalitesine getirilmesi ve tüketiciye ulaştırılması, atık suların arıtılması, uzaklaştırılması veya yeniden kullanımı ve zirai sulama suyunun tarım alanlarına ulaştırılması ile ilgili bütün iş ve işlemleri,
Suyun yönetimi: Suyun işletilmesinin idare tarafından denetlenmesi ve gözetimine ilişkin faaliyetlerin tamamını ifade eder.” şeklinde yazmaktadır.
Fakat su yönetimi ifadesi kısaca, dünyada gerçekleşen ve coğrafyamızda oluşan doğal su döngüsünün sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması ve sürdürülebilirliğin devamının sağlanmasıdır. Bu kapsamda imzalanan anlaşmada gerçek anlamda su yönetimi ile ilgili bir ibare yoktur.
Bugün ülkemizde su kaynaklarının sürdürülebilir yapının genel ilkelerine uygun şekilde geliştirilmesi ve yönetimi için, sorumlu kamu kurum ve kuruluşlar arasında gerekli koordinasyon sağlanarak bir master planı hazırlanmalıdır. Su kaynaklarının azalmasını önlemeye ve suyun verimliliğini artıramaya yönelik politikalar giderek toplumların geleceğini belirleyen politikalar haline gelmiştir. Su kaynaklarının korunabilmesi, iyi bir su yönetim sisteminin kurulmasına bağlıdır. Herkese iyi pazarlar…