banner564

Kız alıp vermek yerine demokratik bir ülke yaratmak gerekir!

Milliyetçi Hareket Partisi Başkanı Bahçeli, Kürt sorununun çözümünün “kız alıp vermek” ile olacağını ileri sürüyor. Çok merak ediyorum, bu tür evliliklerden doğan çocukları nasıl tanımlıyor acaba? 
İleri-geri konuşmak yerine Türkiye’deki demokratikleşmenin nasıl olacağını; demokratikleşebilirsek neler olacağını görmek isteyenler, bizim ısrarla “İngiltere” dediğimiz Birleşik Krallık’a bakabilirler. Pakistanlı bir otobüs şoförü ile bir terzinin oğlu olan Khan, Güney Londra'da yedi kardeşiyle birlikte üç odalı bir toplu konut dairesinde büyüdü. Mali sıkıntılarla geçen eğitim sürecinde hukuk fakültesinden mezun olmayı başaran Khan, 2005'te İşçi Partisi milletvekili olarak seçilmeden önce insan hakları konusunda avukatlık yaptı. 2016’da başkent Londra'nın ilk Müslüman Belediye Başkanı olmayı başaran Khan, şehrin kültürel çeşitliliğini, liberalizmini ve kozmopolitliğini yansıtan bir sembol olarak görülüyor.
Biliyorsunuz, Birleşik Krallık’ın başbakanı da bir Hint; Rishi Sunak… Sunak, 1960'larda Afrika’dan  İngiltere'ye göçen Hint kökenli bir ailenin çocuğu olarak Southampton’da doğdu. İyi okullarda eğitim aldı. Oxford Üniversitesi’nde bulunduğu sırada Muhafazakâr Merkez Ofis'te staj yaptı ve Muhafazakâr Parti'ye katıldı. Şimdi ise Başbakan…
Farklı dinlerden ve kültürlerden gelen siyasetçilerin İngiliz siyaseti içindeki hızlı yükselişi ve etkili makamlara yerleşmeleri, kimilerince Birleşik Krallık’ta “sonun başlangıcı” olarak değerlendiriliyor. Yabancılar Britanya’yı ele geçiriyorlarmış! Müslüman yetkililer çoğaldıkça şeriatın gelmesi de yakınlaşmış olacakmış! Böylece İngiliz devleti de tarihe karışmış olacak herhalde!
Bu gibilerin aklına, Büyük Britanya’nın gücünün çok kültürlülüğünden ve tarih boyunca farklı kültürlerden insanlara sistemi içinde etkinlik kazandırmasından türediğini düşünmek gelmiyor. Bu gibiler, demokrasi ve insan hakları gelişiminin başlangıcı sayılan Magna Carta Libertatum ile Fransız devrimi veya diğer insan hakları bildirgelerinin ortaya çıkışı arasında 550 yıllık fark olduğunu hatırlamaktan hoşlanmıyorlar. Bu gibiler, toplumsal gelişmenin de diğer gelişmeler gibi “doğal bir seyri” olabileceğini ve bu seyre uyulduğu zaman toplumsal çatışmaların minimize olabileceğini düşünmek bile istemiyorlar.
Sömürgeci geçmişi ve ilk gelişen kapitalist ülke olması nedeniyle sürekli göç alması, farklı kültürlerden insanların Britanya adalarında toplanmasına neden olmuştur. Buna karşın bugünkü durumda Büyük Britanya’daki seçmenlerin büyük çoğunluğu hala daha Anglikan beyazlardadır. En fazla Müslüman Londra’da yaşadığı halde bunların sayısı 4 milyonu aşmıyor; Londra seçmenlerinin çok azı Müslümandır. Aslında beyaz İngilizler, kendi istediklerini seçme olanağına hala daha sahiptirler ama başbakanları bir Hint, belediye başkanları Pakistan kökenli bir Müslümandır. 
Dünyanın başka yerinde insanlar dinleri veya kültürleri nedeniyle birbirlerini yerken, onlar kendilerine en iyi hizmeti kimin vereceğine inanıyorsa kamu görevlerini onlara vermeyi tercih ediyorlar. Bunun karşılığında ne aldıkları da ortada: İyi bir kamu hizmeti!
Bu yazıyı okurken ne dediğinizi duyar gibiyim: Burası İngiltere veya Britanya değildir!
Değildir tabii… 
Britanya gibi olsaydık, zaten şimdiki gibi olmazdık!
Britanya’ya benzemeye çalışsaydık da şimdi gibi olmaz; gelecekte belki onlar kadar iyi kamu hizmetlerine sahip olma şansını yakalamış bile olabilirdik. 

Dünyanın farklı yerlerinde insanlara dinine ve rengine göre muamele yapılırken Birleşik Krallık yurttaşlığı esas alarak başarılı sonuçlara ulaşıyor…
 

YORUM EKLE

banner471

banner474