banner564

Kıymetini bilmek

   20 Temmuz 1974’te gerçekleşen Barış Harekatı’nın 40’ıncı yılını kutlamaya sadece iki hafta kaldı...
   Güney Kıbrıs ‘işgal’ olarak adlandırdığı bu günü en etkili bir şekilde kınamak ve dünya kamuoyuna Türkiye aleyhtarı mesajlar vermek için aylar öncesinden hazırlıklar yaptı...
   Bir zamanlar AKEL’in bakan yaptığı, en keskin solculardan olan Yorgos Lillikas’ın önerisiyle tüm siyasi partilerin imzasını taşıyan bir karar alındı...
   Karar; Türkiye’nin ‘işgalci’ olarak en etkili bir şekilde protesto edilmesini öngörüyor...
   Ayrıca tüm resmi kurum ve kuruluşların afişlerle donatılmasını, dış temsilcilikler tarafından girişimler yapılmasını içeriyor...
   Planlanan etkinliklerde 15 Temmuz faşist Yunan darbesini kınamaya yönelik herhangi bir girişim  yer almıyor...
   Neden?..
   Türkiye’nin, Kıbrıs’a asker göndermesini haklı çıkardığı için...
   Halbuki; darbe sırasında hayatını kaybeden Kıbrıslı Rumların sayısı, Türk askeri harekatında ölenlerden daha fazladır...
Türk tarafı ne yapıyor?.
   Kıbrıs Türk tarafı; 40’ıncı yıl olması nedeniyle 20 Temmuz için, Rumlardan çok daha etkili olacak hazırlıklar yapmalıydı...
   Ama bizimkilerin derdi bu değil ki...
   Bizim gündemimizde sadece küçük siyaset yarışı var...
   Kim kazandı, kim kaybetti...
   Kim hırsız, kim namuslu...
   Kim daha büyük, kim daha küçük...
   O kime çalıştı, bu kime oy verdi...
   İnanın artık bu küçük siyaset halkımızı da bezdirdi...
   İnsanlar seçim lafını duymak dahi istemiyorlar...
   Memleketin her yanını pislik götürmüş, onlar hala küçük hesaplarla zaman tüketiyor...
   Halbuki; 20 Temmuz 1974 bizleri toplu katliamdan kurtaran bir gündür...
   Bundan 40 yıl önce ezilen, sömürülen,silahlı saldırılar nedeniyle evini, köyünü, kentini terk eden  bizlerdik...
   Adadaki nüfustan daha fazla insanımız İngiltere ve Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı...
   Zengin insan sayımız parmakla gösterilecek kadar azdı...
   Lüks arabalarımız yoktu...
   Yazlık villalar da yoktu...
Yöneten değil, yönetilen
   Kıbrıslı Türkler; azınlık muamelesi gördükleri için, Rumlar tarafından yönetiliyordu...
   Hükümet içinde bakanımız yoktu...
   Kamu hizmetlerinde de öyle...
   Şimdiki gibi yaz günlerinde denize gitmek dahi kolay değildi...
   Aşırı sıcak altında otobüslerle Lefkoşa’dan Larnaka’ya veya Mağusa’ya gitmeye çalışan insanlar yollarda durdurulur, dışarıya çıkarılır ve üzerlerinde silah araması yapılırdı...
   Halbuki; 20 Temmuz 1974 sonrasında çok şey değişti...
   Hepsinden önemlisi Kıbrıslı Türkler esaretten kurtuldu...
   Yaşamı güvence altına alındı...
   Güneydekilerle yarışacak kadar zengin yarattı...
   Çok partili demokraside, güneye 3 kat fark attı...
   Bunları unutmamak ve geçmişte yaşananları öncelikle gençlerimize anlatmamız gerekiyor...
   Bunu yapmak, barışa karşı çıkmak değildir...
   Bizler, adanın yeniden bütünleşmesini, iki toplumlu federal bir devlet kurulmasını, Rumlardan daha çok istiyoruz...
   Ama onların yalan propagandalarını etkisizleştirmek ve haklarımıza sahip çıkmak için gerçekleri ortaya koymak zorundayız...
   Güneyin, Türkiye aleyhtarı ‘işgal’ kampanyalarını etkisizleştirecek, gerçeklere dayalı kampanyaları organize etmemiz ve sesimizi dünyaya duyurmamız  şarttır...
   Haklı olduğumuz halde haksız tepkilerle karşılaşmamak için başımızı artık kumdan kaldırmalı ve iç çekişmelerle zaman tüketmek yerine, evimizi temizlemeye başlamalıyız...
   Bugünlere zor geldik...
   Kıymetini bilmezsek kolay kaybederiz...  
YORUM EKLE

banner608

banner473