banner564

Kıyma ve vatandaş para basıyor! 

Gündem inanılmaz derecede yüklü. Sahi dana kıymanın kilosunun 100 TL olması gündemin neresinde? İki Devletli Çözüm nutukları başköşeyi tutarken, kıymaya sıra gelir mi? Turizm, üniversite sektörü yerlerde sürünürken, nasıl açılacak bunlar umurlarında mı? Tek umurları Kurultayları, kendilerinin ve ekiplerinin siyasi ikbali. Dana kıymayı düşünmeyenler, demokrasiyi, Mecliste ve memleketteki hukuk dışı davranışları mı mesele edecekler? 
Peki bunlar Peker videoları ile gündeme giren Sayın Kutlu Adalı cinayetini veya diğer iddiaları mı dert edecekler? Dur durak bilmeyen döviz krizinin bizi dibe doğru çekmesini mi? Nasılsa mazeretleri de hazır. “Para politikamız yok, kendi paramızı yok, bu nedenle müdahale edemeyiz.”.
Kim demiş, “para basmayız” diye? Yüzlerce, binlerce insanımız ve işletmemiz gerçekte karşılığı olmayan para basıyor. Ne ile mi? “İleri Tarihli Çek” uygulaması ile. Bu ileri tarih ise ekonominin durumuna göre bir aydan üç aya kadar sarkıyor. Bunun boyutunun büyüklüğü, pandeminin ilk döneminde kapanma başlayınca ortaya çıktı. Tüm iş yerleri kapanınca bu ileri tarihli çek meselesi gündeme girdi. Buna geçici bir çare aranmak zorunda kalındı. Ekonomik yaşam içinde bunun miktarı konusunda bir veri veremem. Tahminim var. Ancak bunun miktarı ile ilgili kesin veri olmadan konuşmayı doğru bulmam. Ama iş dünyası ile en küçük bir temasınız varsa, “ileri tarihli çek” ile alış verişin, alıp, satmanın korkunç büyüklüğünü gözlemlersiniz.
Para basmıyoruz diyorlar ya; hayır, Kuzey Kıbrıs’ta ileri tarihli çek uygulaması ile “vatandaş” hem de karşılığı olmayan para basıp, bununla iş yapıyor ve ekonominin çarkı dönüyor.
Bu ekonomi dilinde para basma yetkisine ki devlete aittir, “senyoraj hakkı” denir… Devletlerde bu hak nedeni ile gelir elde eder. Bu konuşulmayan gerçeğimiz nedeni ile her ileri tarihli çek yazımı, bir nevi senyoraj demektir. Peki bu senyoraj uygulamasından doğan ekonomik imkanı kim kullanıyor? Hali ile ileri tarihli çeki alan. Çünkü aldığı ileri tarihli çekin süresi, iki veya üç aysa, satışın fiyatı da ona göre olur. Çünkü malı satan veya hizmeti veren, döviz krizinin bu halinde, iki veya üç ay sonrasını da risk olarak öngörecek ve bunu fiyatına yansıtacaktır
Dolayısı ile fiilen yaşanan karşılıksız para basma uygulamasından doğan bu maliyeti de asgari ücretliden tutun, kamu ve özel sektör çalışanları, esnaf, iş insanları, çiftçi, turizmci, sanayici ama herkes kendi payına düşen miktarda, en üsten, en altta kadar öder. Yani her fiili durumda olduğu gibi, ileri tarihli çekin; kuralsız, bir kural haline dönmesi nedeni ile ekstra maliyet ortaya çıkıyor. Ama bu ileri tarihli çek uygulamasının büyüklüğü nedeni ile birde bir başka fiili ‘sektör’, yani “Tefecilik” de aldı başını gitti... Sonra da mafyalar arttı diye bağırmalar. Kara para diye denetimin olduğu ve arta bilecek olan Casinolar hedefe kondu. Ama ileri tarihli çek gerçeği ve bundan türeyen fiili, kuralsız, denetimsiz “tefecilik sektörü” ise görünmezlik iksiri içirilmiş gibi duruyor.
Kısacası döviz krizi, ileri tarihli çek uygulamasının ekonomiye ve insana darbesine göz kapa. Kapıların “açılma(ma)sını değil, açmak konuşmasını yaparken dahi, yazdığım gibi, “ma”yı parantez içine alarak gerçekte açmamak niyetini ortaya koy. Siyasetin geldiği konak bu. Esas ise bir cümledir.
Dana kıymayı dert etmeyenler; Döviz krizi, ekonomideki kaos, pahalılık, hukuk düzeni, barış, demokrasi ve insan ile toplumu da dert etmez... Kurultay, bu gibiler için öncelik olur.

YORUM EKLE

banner471

banner474