banner564

Kısa sürede finish!!!

   Ülkemizde barış yanlısı insan sayısı çok fazladır...
   “Ne olursa olsun, bitsin artık şu Kıbrıs meselesi” diyenlerin elbette kendilerine göre ‘nedenleri’ vardır...
   Güzelyurt’ta oturanlar, suların tuzlanması, narenciye politikasının iflas etmesi ve bölgeye yatırım yapılmaması nedeniyle gençlerin göç etmesinden şikayetçidir...
   Seçim zamanlarında “Güzelyurt asla verilmez... Herkes toprağına sarılsın...” diyen kahraman siyasiler, daha sonraları bu bölgeye yatırımcı götürmediler...
   Bırakın yatırımcı götürmeyi, üretilen narenciyenin ihracatını ve elde edilen geliri, zamanında adaletli bir şekilde üreticiye ödemesini beceremediler...
   “Bir karşını vermeyiz” dedikleri bu taviz bölgesini, Ruma iade edilmesine gerek olmadan bitirdiler...
   Nerenciye de patates de öldü...
   Esnaf bitti...
   Gençler gitti...
   Durum böyle olunca da geriye kalanlar “verilecekse verilsin” demekte haksız mı?..
Verelim gitsin de
   Diyelim ki Güzelyurt’u verdik...
   Peki bu bölgenin sakinleri nereye gidecek?..
   Onlar için inşa edilecek 2 yatak odalı, 65 metre kare apartman dairelerine...
   Bahçeden çık, daireye gir...
   Ohh ne güzel...
   Sulama, ilaçlama, temizleme derdi yok...
   Toptancı ve pazarlamacı ile didişme yok...
   Cypfruvex’in keyfi gelinceye ve ürün bedelleri ödeninceye kadar çatlamak, patlamak da yok...
   Öyleyse verelim gitsin...
   Başka nereleri vereceğiz?..
   Bir zamanlar adanın yarısını sulamaya yetecek kapasitede bir baraj projesi gündeme gelmişti...
   Türkiye “bedeli her ne ise ödeyeceğim” dedi...
   Dönemin Büyükelçisi bu ülkeye büyük bir hizmet verebilmenin heyecanı içerisinde, proje mimar ve mühendislerini alarak Yeşilırmak’a gitti...
   Gittiyse, göreceği de vardı elbet...
   Müthiş siyasi beyinler, bölge insanlarını örgütleyerek, baraj heyetinin geçeceği yollara barikatlar kurdular...
   “Ancak bizi öldürürseniz geçebilirsiniz” dediler...
   Sonunda baraj yapımını engellediler...
   Halbuki; o proje gerçekleşmiş olsaydı, Trodos dağlarından akan su barajda birikecek, Güzelyurt’a, oradan da Lefkoşa ve Gazimağusa’ya kadar ‘içilebilir kalitede’ su verilecekti...
   Narenciye tarlaları şimdiki gibi tuzlu su ile sulanmayacaktı...
   Daha kaliteli ürünler yetişecek, adanının yarısı yeşerecekti...
   
Onu da verdik gitti
   “Bizi öldürmeden bu köye giremezsiniz” diyerek baraj projesini engelleyen  bölge sakinleri dahil, 18 yaşın üstü nüfusun yüzde 65’i, 2004 referandumunda bu tarihi Türk köyünün de taviz olarak Rumlara verilmesini onayladı...
   Ülkenin en verimli toprakları burada...
   İçilebilir suyu burada...
   İngiliz sömürge idaresi döneminde dahi Türklerin denetiminden çıkmayan Yeşilırmak’ın da elden gitmesine ezici bir çoğunluk “evet” dedi...
   Yarın çözüm olursa, Yeşilırmak köyünün sakinleri, bahçeleri, müstakil evleri, içilebilir suyu bırakıp nereye gidecek?..
   Güzelyurtlular nereye götürülürse onlar da oraya gidecek...
   Mesarya ovaları neden olmasın?..
   İki yatak odalı, 65 metre kare sıfır daireler...
   Ohh ne güzel...
   Sulama derdi yok, ot sökme, yetiştirme, pazarlamacı ile uğraşma derdi yok...
   Ver gitsin...
   Yeter ki çözüm gelsin...
Konuyu dağıtmayalım
   Aslında konumuz neydi bugün?..
   Uzun bayram tatili...
   Geçtiğimiz Cuma’dan beri toplanmayan çöpler...
   İki tane yeşil trafik adacığının susuzluktan kuruması...
   Birçok bölgenin pis kokular tarafından işgal edilmesi...
   Hele sanayide yığılan çöpler, başıboş köpek istilası...
   Ne güzel bir bayram değil mi?..
   İki ay sonra Kurban Bayramı gelecek...
   Tatil süresini bence özel bir yasa ile iki haftaya çıkaralım...
   Cennetin insanlarına yakışan da bu değil mi?..
YORUM EKLE

banner471

banner473