Hazırlayanlar : Av. Orhan Arsal ve Av. Şengül Göksu
Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı Taner Erginel ile Yargı Bağımsızlığı ve Adalet Bakanlığı ile ilgili söyleşi (6)
Yüksek Mahkeme Başkanının odasındaki yazıda “Amacımız KKTC Mahkemelerini dünyanın en adil Mahkemelerinden biri haline getirmektir” diye yazmaktadır.
Soru 1: Yargıçların atanması ile ilgili görüşleriniz anlattınız. Yargıçların terfi konusunu nasıl değerlendirdiniz? Bunun için nasıl bir yöntem uyguladınız?
Cevap 1: Yargıçların terfi konusunda yüksek Adliye Kurulunda iki zıt görüş tartışıldı. Bir görüşe göre terfide kıdeme önem vermek gerekir. Özel bir neden olmadıkça terfi sırası gelen yargıcın terfi etmesi gerekir. Diğer görüşe göre ise kıdem dışındaki diğer faktörler daha önemlidir.
Kıdeme önem veren bizler bir yargıcın gününde terfi etmemesinin saygınlığına gölge düşüreceğini, bunun sadece onu ilgilendiren bir olay olmadığını, tüm yargıya ve topluma zarar vereceğini düşünüyorduk. Yargıçları saygın olmayan bir toplumda yargıya güven kalmayacağına inanıyorduk. Bu nedenle yargıçların onurunu koruyacak şekilde yani kıdeme göre terfi için oy verdik. Kıdeme önem vermeyenler ise sürekli olarak kıdeme göre terfi yapıldığı zaman yargıçların yeterli gayret göstermeyeceklerini ve pasifleşeceklerini iddia ettiler.
Yüksek Adliye Kurulunda iki farklı görüşü savunanlar zamanla iki grup oluşturduk. Aramızda tartışmalar oldu. Sonuçta iki görüş arasında bir orta yol bulunuyordu. Ciddi bir neden olmadıkça kıdemin bozulmaması gerektiği konusunda anlaşıyorduk.
Ancak o zaman da kıdemi bozacak ciddi nedenin ne olabileceği tartışması başlardı. Bunun objektif bir neden olması gerektiği, kulis ve dedikodu ile bir yargıcın terfisinin engellenmemesi gerektiği görüşü ağırlık kazanırdı.
Soru 3: Yüksek Adliye Kurulunda oluşan iki grubun istisnai durumlar dışında kıdeme göre terfi konusunda anlaştığınızı söylüyorsunuz. İstisnai durum ne olabilirdi?
Cevap 3: Kıdem, objektif bir gerekçedir. Bunu bozacak gerekçenin de yine objektif olması gerektiğine inanıyorduk.
Bu konuda da iki farklı görüş ortaya çıktı. Karşı görüşte olanlar yargıçların sonuçlandırdıkları dava sayısına bakmamız gerektiğini öne sürdüler. Bu amaçla istatistikler yapılmaya başlandı ve her yargıç sonuçlandırdığı dava sayısına göre başarılı kabul edildi. Biz buna karşı çıktık ve başarının adil karar vermekle ortaya çıkması gerektiğini öne sürdük.
Sonuçlanan dava sayısına bakmanın sakıncalı olduğunu, bunun yargıçları bir usul nedenine bağlı olarak çok sayıda davayı iptal etmeye veya bir usul tartışmasına bağlı olarak davaları sonuçlandırmaya yönlendireceğini, davaların özü sonuçlanmadığı için davaların gittikçe çoğalacağın, yargıçların usul tartışmaları içinde boğulacağını ve böylece Mahkemelerin adaletten uzaklaşacağını iddia ettik.
Başkan olduğum zaman bizim grubun görüşleri doğrultusunda hareket ettik. Mahkeme Mukayyitliğinde her yargıcın ismine bir dosya açtırdık. Yargıçların verdiği gerekçeli kararları kendilerine ait dosyaya koyduk. Kıdem sırası gelen yargıcın dosyasının açılacağını, dosya incelendiği zaman görev bölümüne göre bir yargıçtan beklenen makul çabayı gösterdiği anlaşılırsa otomatik olarak terfi edeceğini açıkladık. Daha doğrusu bu görüşte olan arkadaşlarla birlikte kıdemi gelen yargıca toplu olarak oy vereceğimizi ifade ettik. Eğer dosyada yeterli iş yapmadığı anlaşılırsa, sırada olan diğer yargıcın dosyasının açılacağını ve iki yargıç arasında dikkati çeken bir fark olması halinde diğer yargıcın terfi edebileceğini söyledik.
Böylece terfi konusunda kıdeme önem veren ve istisnai bir durum olmadıkça kıdemi bozmayan bir yöntem oluşturmaya çalıştık. İstisnalar da objektif gerekçelere ve davaların özünü adil sonuçlandırmaya dayanmalıydı.
Objektif gerekçenin yargıcın yazdığı gerekçeli kararlarda bulunabileceğine inanıyorduk. Kulis ve dedikoduyla kıdemin bozulamayacağını açıkladık. Kulis ve dedikodunun önünü tamamen kapatmaya çalıştık.
Soru 4: Yargıç terfilerinde uyguladığınız bu yöntem olumlu sonuç verdi mi?
Cevap 4 : Bence olumlu sonuç vermiştir. Başkan olduğum dönemde kıdem sırası gelen bir yargıcın terfi etmeye layık olmadığı iddiası hiç yapılmadı. Büyük bir olasılıkla sıradaki diğer adaylar, objektif bir gerekçe bulunmadığını, dosyalar açıldığı zaman dikkati çeken bir fark ortaya çıkmayacağını bildikleri için talepte bulunmadılar.
Tüm yargıçlar sıralarına razı oldular. Benim Başkan olduğum dönemde kıdemi geldiği halde terfi edemeyen hiç bir yargıç olmadı. Daha doğrusu bunun tartışması bile yapılmadı. Böylece yargıçların ve yargının saygınlığını koruduğumuza inanıyorum.
Soru 5 :Disiplin suçu işleyen yargıçlar da mı terfi etti ?
Cevap 5 : Yargıçların terfi etmesini engelleyebilecek faktörlerin biri de disiplinsizlik olabilir. Bu konuda yargıçların disiplinsiz hareketine önce göz yumma, sonra onları cezalandırma şeklinde bir yaklaşımın hatalı olduğuna inandık. Bu nedenle şikayet olur olmaz ilgili yargıcı uyarmayı tercih ettik.
Sistemimize uygun olan yargıçların toplum içinde saygın bir yaşam sürdürmeleri gerektiğine inanıyorduk. Bu nedenle yargıçların haklı oldukları konularda bile anlaşmazlığa düşmemeye gayret etmeleri gerektiğini öne sürüyorduk. Örneğin geçmişte bir kira davasında bile hakkını arayan yargıca Mahkeme Başkanı ısrarlı olmamasını söylemiştir. Birçok olayda yargıca haklı bile olsa, toplum içinde şikayetlere neden olacak anlaşmazlıklardan kaçınması tavsiye edilmiştir.
Bu görüş ışığında bir yargıcın disiplinsizlik yaptığı iddia edilirse uyarılır ve bu hareketin terfi etmesine engel olabileceği söylenirdi. Böyle bir uyarıya rağmen davranışında ısrar eden yargıca rastlamadım.
Benimsediğimiz ilkelerin etkisiyle yargıçlar arasında terfi tartışmaları sona erdi. Böylece amacımız olan dünyanın en adil yargılarından birini oluşturma ideali yönünde hareket ettiğimizi ve hem yargıçların hem de yargının saygınlığını koruduğumuza düşünüyorum.
Devam edecek
8 Bölümden oluşan bu yazı dizisinde Yargı Bağımsızlığını çeşitli yönleri ile tartışacak, hukuk sistemimizin daha iyiye gitmesini sağlamak ve bozulmasını önlemek için geçmiş deneyimlerimizi anlatarak yeni görüşler üretmeye çalışacağız.