İsmet ESENYEL
"Kıbrıs'ın hak etmeden AB üyesi olması beni çok rahatsız ediyor, Kuzey Kıbrıs'ın tek kurtuluş yolu Eğitim ve Turizm sektörleridir" kelimeleri hâlâ kulaklarımda.
Bu sözler DMW Başkanı Günther Meinel'e aitti. 2017 yılı idi. Şahsım Turizm ve Çevre Bakanlığı Müsteşarı iken GAÜ Uluslararası Turizm Ekonomisi konusunda konferansta konuşmacı olarak katılmıştım. Bu vesileyle sektörel bakış bu yönden beni etkilerken, bu satırları yazarken gazete manşetleri bu satırları yazdığım anlarda aşağıdaki başlıkları atıyordu.
"Bir annenin feryadı, ilaç yok para yok", "savrulan 69 bin STG."
Bir annenin feryadı, hasta olan çocuğuna ilaç bulmak için eylem yapan çaresizce yardım bekleyen bir ananın haykırışı.
Bir diğer yandan da 69 bin STG karşılığında Azeri üç sosyal medya fenomeni olan kişilere ve üç kişilik ekiplerine sözde Kuzey Kıbrıs tanıtımı yapılacak diye resmi gazetede çıkan bir Bakanlar Kurulu kararı.
Yer yerinden oynadı, taraflı tarafsız toplumun büyük bir kısmı tepki koydu ve öğrendiğim kararı ile KKTC Başbakanı bu kararı iptal etti.
Kıbrıs Türk toplumunun vicdanını derinden sarsan bu olay karşısında attığı böylesi adımdan dolayı Başbakan Sn. Faiz Sucuoğlu'na teşekkür ederim.
Gerçek tanıtım nasıl olur?
Müthiş, yoğun bir gündemim vardı bu hafta.
Öncelikle Ürdün en prestijli okullarından olan Jadara Üniversitesi ile kurulan eğitim köprüsü.
Ürdün'de üç dönem kültür bakanlığı da yapmış Jadara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhammed Girne Amerikan Üniversitesi kampüs ziyaretinde çok önemli kelimeler kullandı.
"Müthiş bir tarihi dokunun enerjisi ile bütünleşen, dağ ve denizin buluştuğu noktada yeşillikler içerisinde olan bu kampüs gerçekten de beni çok etkiledi" dedi…
Bizler günlük yaşamsal sürecimiz içerisinde ki varlığımız ile sıradan gibi gelen bu tarihi, kültürel yapının öneminin gerçekten de çok da farkında değiliz.
St. Hilarion kalesi ihtişamı ve büyüsü, her şeye rağmen, yangınlar, yapılaşmaya inat yemyeşil kalmayı başarabilen etekleri ve mavinin hayalinin en güzel yaşandığı Akdeniz…
Yabancılar bu zenginliğin farkında, biz değil ne yazık ki.
WDM Diplomatlar Birliğinin yaptığı temaslar
Ülke tanıtımı için çırpınan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti insanı için yüreği yanan bir insan Günther Meinel. Beraberinde DMW İnternational Diplomatlar Birliği Birleşmiş Milletler tarafından akredite edilen bir kuruluş. Bu yüzden çok önemli bir misyonu var. Heyette bu oluşumun Avukatı Öznur Aydın, DMW yönetim kurulu üyesi Dirk İsenberg ve Jörg Wolfgang Prinz hazır bulundu.
Başkan Meinel, Alman oğlu Alman ancak içerisinde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs sevdası inanılmaz bir seviyede.
Yıllarca AB kuruluşları ve komisyonları içeresinde yer almış kıymetli Prof. Meinel'e GAÜ senatosu aldığı karar ile ilk kez bir kişiye onursal Profesörlük unvanını takdim etti. Verilen paye bu anlamda çok kıymetli.
Bu vesileyle beraberindeki heyet ile Kuzey Kıbrıs'ta bir dizi temaslarda bulunan Başkan Meinel önce Dış İşleri Bakanı Sn. Tahsin Ertuğruloğlu, daha sonra da KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Ersin Tatar ile bir araya geldi. Bizler de GAÜ Kurucu Rektörü Sn. Serhat Akpınar, GAÜ Moldova Amerikan Üniversitesi Başkanı Sn. Saffet Özarslan ve şahsımın da hazır bulunduğu ekipler de hazır bulundu.
"Bizler Kuzey Kıbrıs Türk insanı, insan hakları evrensel beyannamesi çerçevesinde Kıbrıs Türkü’nün hakkını savunuyoruz ve bu artarak devam edecek". "Tek başına AB ülkesi olarak kabul gören Kıbrıs Rumları her alanda bu Cumhuriyetin kaymağını yerken, Kıbrıs Türkü dünyadan tecrid ediliyor" mesajlarını doğru okumak gerekli.
Son derece misafirperver bir ortamda gerçekleşen bu görüşmeler ışığında çıkardığım sonuç; ülkemizin mutlaka uluslararası lobi faaliyetleri çerçevesinde böylesi adımlara en üst perdede temsiliyeti ve ihtiyacı. Ziyaret süresince gastonomi faaliyetleri de ihmal edilmedi.
Kuzey Kıbrıs'ın en güzel tarihi ve kültürel varlıklarından St. Hilarion, Bellapais Abbey, Mavi Köşk ve hatta Koruçam Maronit köyüne götürdüğümüz bu kıymetli ekip adanın böylesi tarihi ve kültürel dokusuna hayran kaldı. Sadece gezi ve siyasi ziyaretler yapılmadı. Önemli projeler, sağlık turizmi, ileri yaş turizmi, eko-agro turizmi, çok yakında Kıbrıs Türk Turizminin hizmetinde olacak.
Heyette Bir dostumuz Geçmişte insanlar daha mı mutlu idi? Önceki yıllarda çok para, mal, mülk yoktu ama insanlar daha mutluydu denirdi.
Sebebi çok açık aslında. Para ile saadet olmayacağını biliyordu eski kuşaklar. En azından unutmamışlardı daha. Hep mücadele ile geçen bir ömürleri vardı çünkü.
İnsanlar arasında da statü farkı hemen hemen hiç yoktu.
Bir köyün insanlarını düşünün, herkes tarlada çalışır, eker, biçer, hayvancılık yapardı. Daha şanslı olanlar ise tahsil yapar, ya öğretmen, doktor veya mühendis olurdu. Azı da avukat... Bir kesim de vardı ya polis veya İngiliz egemen üs bölgesinde çalışırdı. Ancak bu bahsettiğim bir elin parmağını geçmeyen dört meslek grubunu da seçenler, nereden geldiklerini bilirlerdi. Aileleri, yani ataları da köylü veya kasabalı sınıfına girdiği için, sosyal statü bugünkü gibi açık ara farklı olmazdı. Ancak kazandığımız vatan gibi kutsal bir değeri şimdi ekonomi ve siyasi zaferler ile taçlandırma zamanı.
Tedbiri elden bırakmamak lazım; Covid yükselişte
Diyeceksiniz ki sonsuza kadar kapalı mı kalacaktık? Hayır, ancak tedbirli açılmayı ve altyapımızı giderecek hamlelerin atılması gerekliliği üzerinde konuştuk aylarca, hastane, kitler, donanım eksikliği, hemşire doktor azlığı... Vakalar çoğaldıkça sosyal yaşantı da ister istemez o derece de daralıyor. Aşımız var, insanlarımız aşı olmaktan adeta kaçıyor ve bu gerçekten de çok anlamsız. Psikolojik korku bazen öyle çok yaşantımızı etkiliyor ki çaresizce artan vaka sayılarını izliyor hale geldik. Eskiden üç beş, on hadi on olan vakalar şimdilerde üç yüzlerde.
Bu öyle bir virüs ki insanların her an sevinçleri boğazlarında kalabiliyor. Hani bir kesim insanlar var az gülünce aman arkasından kötü bir şey gelmesin diye korkar ya, onun korkusu gibi bir şey.
Şimdi yeni bir varyant çeşidi var. Omitron Variantı Güney Afrika’dan yayılıyor ve bu çok tehlikeli. Birçok varyantı içerisinde bulunduruyor ve mevcut aşılar da buna karşı yetersiz kalabiliyor. Allah korusun, bekleyip göreceğiz... Avrupa`da kış şartları çoğaldıkça Avusturya ve Belçika gibi ülkeler an itibarı ile kapandı. Türkiye`de, Uzak Doğu`da Hindistan’da gittikçe Covid vakaları çoğalıyor.
Bir diğer yandan Ekonomik anlamda herkes canının derdine düştü. Global bir ekonomik resessiyona (durgunluk) doğru gitmek değil, dağılmalar başlıyor. Enflasyon tüm dünyada yükseliyor. Türk Lirası değer kaybederken, döviz artınca insanımız bu tablo karşısında sonsuz bir ümitsizliğe kapılıyor.
Anlayacağınız, turist gönderen ülkeler ve turist alan ülkeler babında bir ikilem yaşanıyor. Yeni normale bir türlü alışılmıyor, her şey anormal kalıyor. Turist gönderen ve alan ülkeler en küçücük bir gevşemenin sonunu çok fena ödüyor. Yapılanların hem boşa gittiğini, hatta bunca emeğin heba edildiğini görüyoruz. Başa dönmek bir yana, kaybedilen güven unsuru sebebi ile baştan da geriye gidiyorsunuz. Ne olur dikkat edelim, kapanmanın kapılarını zorlamayalım.
Turizm gerçekten de hayattır.
Güncelleme Tarihi: 28 Kasım 2021, 11:49