banner564

Söz uçar yazı kalır

Başbakan Tatar’ın öğrenmeden ve düşünmeden konuştuğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 3 hafta önce gönderdiği mektuba yanıt alamadığını açıkladı

Söz uçar yazı kalır
banner598

 Diyalog TV’de canlı yayın programına katılan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar’ın sorularını yanıtlarken Başbakan Ersin Tatar’ın güneyden gelen ilaçlarla ilgili açıklamaları sonrasında yaşananları ‘Trajikomik bir durum’ olarak niteledi. Akıncı “Başbakan bazen düşünmeden, öğrenmeden konuşuyor” dedi.
   “Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a Mart ayı içinde mektup yazdım; sadece sağlık değil, ekonomi anlamında da Kıbrıs Türk halkının içinde bulunduğu zor durumu anlattım ve yardıma ihtiyaç olduğunu belirttim” diyen Akıncı, aradan 3 hafta geçtiği halde bu mektuba yanıt alamadığını söyledi. Akıncı ‘telefon yerine neden mektup diplomasisini seçtiğine ilişkin bir soruya ?” “Söz uçar yazı kalır” sözleriyle cevap verdi.

Günler genelde evde geçiyor
Cumhurbaşkanı Akıncı, Diyalog TV’ye online bağlanarak, bir saat 40 dakika bir değerlendirme yaptı.
Akıncı, Reşat Akar’ın “Coronalı günler nasıl geçiyor” sorusu ile başladı: 
Akıncı soruya “ Çok gerekli olmadıkça vatandaşlarımıza yaptığımız uyarı ve telkinlerin gereğini yapmaya çalışıyorum. Evde okuyorum, yazıyorum, düşünüyorum. Böyle dönemlerde öncelik sağlık meselesi, oluşturduğumuz danışma kurulu var. Onlarla iletişim halindeyim sürekli olarak. Ekonomi kurulu ile de. Cumhurbaşkanlığına intikal eden günlük konuları bürokratlarımızla takip ediyoruz” cevabını verdi. 

Başbakan düşünmeden konuşuyor
Başbakan Ersin Tatar ile güneyden getirilen ilaçlar konusunda yaşanan polemiğe ilişkin soruyu yanıtlayan Akıncı, şunları söyledi:  
“Sayın Başbakan maalesef bu dönemde olmaması gereken bir tartışmanın içine çekti bizi. Toplumun bunları konuşmaktan rahatsız olduğuna inanıyorum toplumun. Ben de üzülüyorum. Sayın Başbakan maalesef üzülerek söylüyorum gündeme hakim değil. Olayları doğru dürüst takip etmiyor, bilmiyor. Sorması gereken yerlere sormadan, konuşuyor. Bazen de düşünmeden konuştuğu durumlar oluyor. Ama düşündükten sonra gerçeği öğrendikten sonra ya düzeltir ya da susar. Ama konuşmaya devam edince o zaman anlıyorsunuz ki niyet başka. Bu ilaçların gelişinden bir gün önce kanser ilacı geldi. Güneyden gelen ilk ilaç değildir bu. Sorsun öğrensin. Nasıl geçti o ilaç. Kanser ilacı nasıl geçtiyse korona için de gelen ilaç ayni şekilde geçti.” 

Ayıp ediyorlar
İlaçları talep eden İki Toplumlu Sağlık Kurulu’nun 11 yıl önce oluşturulduğunu belirten Akıncı, şöyle konuştu:  “Ayıp ediyorlar, yanlış yapıyorlar. Bu zaman bunları tartışacak zaman değil, trajikomik bir durum. Tüm mesele biz Rum’dan bir şey istemiyoruz bir şey almayacağız. O zaman bu komite yıllardır nedendir var. Bu ilaç olayı da bize iki toplumlu sağlık komitesinin eş başkanları arasında varılan mutabakat Cumhurbaşkanlığına iletilince, biz sürece dahil olduk. Cumhurbaşkanlığında kamyonet olmadığı için de LTB Başkanı Mehmet Harmancı bize yardımcı oldu.” 

Ben doktor değil, cumhurbaşkanıyım
 “Bu ilaca ihtiyaç yoktu” şeklindeki söylemlerin anımsatılması üzerine Akıncı şöyle devam etti: 
“Ben doktor muyum? Ben ilacın adını ilk defa bu olayların içinde duydum. TC Sağlık bakanlığı bu ilaçtan 1 milyon adet depoladı. Eğer böyle olsa TC Sağlık Bakanlığı bu açıklamayı yapar mıydı? İlacı isteyen ben değilim. Sağlık Bakanlığı’nın uzmanlarıyla bu komiteye getirildi. Bu bin insanlık meselesidir.”

 
Erdoğan’a gönderilen mektup
Bir soru üzerine Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektuba henüz yanıt almadığını söyleyen Akıncı şunları söyledi:  
“Sayın Erdoğan’a Mart ayı içinde mektup yazdım. Sadece sağlık değil, ekonomik anlamda da Kıbrıs Türk halkının içinde bulunduğu zor durumu anlattım, yardıma ihtiyaç olduğunu yazdım. Bu mektup dışında dünyanın ilgili kuruluşlarına da mektuplar gönderdim. BM, AB Komisyon Başkanlığı, İslam İşbirliği Teşkilatı Avrupa İmar bankası, Dünya Bankası Sağlık Örgütü… Tümüne mektuplar yazdım. Tek kanal olarak Rum tarafı ve AB ile sınırlı kalmadık. Her merciye başvurduk. Erdoğan’dan yanıt almadım, mektup gelmezse Kıbrıs Türk halkı muhatap alınmıyor demek olur.
Ayrıca mektup yazmamı da beğenmeyenler oldu. Yazıyla yazmak her zaman iyidir, söz uçar yazı kalır. Cevap verilir verilmez, o muhatapların takdiridir. Ama bu dönemde Kıbrıs Türk halkının seçilmiş lideri olarak omuzumdaki sorumluluğun gereğidir. Takdir muhataplarındır. Cevap alınmadığı takdirde Kıbrıs Türk halkı muhatap alınmıyor demektir, çünkü ben Akıncı olarak değil, Kıbrıs Türk halkının lideri olarak yazıyorum.”

Kıbrıs Türk halkı için yapamayacağım hiçbir şey yok
İşler daha kötü bir noktaya gelirse Cumhurbaşkanı Erdoğan’a telefon açar mısınız?” sorununa Akıncı’nın yanıtı şöyle oldu:  
“Kıbrıs Türk halkı için yapamayacağım hiçbir şey yok. Sorunumuzun bu olmadığını düşünüyorum. Ben etraflı bir mektup gönderdim, Türkiye’nin yaptığı yardımların bilinci içinde olan bir mektubu 3 hafta önce gönderdim. Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı ve yardımcısı ile de görüştü. Türkiye’de de sistem değişti. Cumhurbaşkanıdır ama icranın başındadır. O nedenle Başbakan ile konuşması doğrudur. Konuştular da, Türkiye’den malzeme yardımları da geliyor. Türk Lirasını kullanıyoruz, Merkez Bankası para basalım diyemiyor. Bu anlamda Türkiye’ye oldukça bağımlı bir noktadayız. Türkiye’nin ek kaynak aktarmayı düşüneceğini değerlendiriyorum. Umarım yakın zamanda gerçekleşir.” 

İcracı değil, danışma kurulları
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Cumhurbaşkanlığında oluşturulan kurulların icracı değil danışma kurulları olduğunu söyledi. 
Akıncı, “Cumhurbaşkanlığı’nda bizim çeşitli alanlarda danıştığımız komitelerimiz var. Ekonomi, çevre, eğitim danışmanlarım var. Bu içinde bulunduğumuz durumda en gerekli alan sağlıktı. Dolayısıyla bu alanda hizmet vermiş, konuya vakıf ve yardımcı olmak isteyen insanlarla bir diyalog kurdum. Bir danışma kurulu oluşturduk” dedi.

Hükümeti eleştirdi
Hükümetin sürecin içine muhalefeti, cumhurbaşkanını sivil toplum örgütlerini kattmamasını eleştiren Akıncı şunları söyledi: 
“10 Mart günü üst düzey toplantı yaptık. Aynı saate Bakanlar Kurulu da toplandı. Hükümet ve muhalefet partileriyle toplantı yaptım ve Tabipler Birliği’nin yaptığı uyarılardan faydalanarak, daha radikal tedbirler önerdim. Anayasa Olağanüstü Durum ilan etme hakkı veriyor bu gibi durumlarda. Bu karar alınırsa Kanun Gücünde Kararname hakkı veriyor Bakanlar Kurulu’na ama Cumhurbaşkanı başkanlık ediyor bu durumlarda. Bu ilan edilmediği için Bakanlar Kurulu’nun sadece ekonomik konularda Kanun Hükmünde Kararname alabiliyor. Zaman zaman hukukçular uyarıyor, yapılan bazı düzenlemeler hukuk zemininden yoksundur. Ben bunu söylemekle yetiniyorum. Hükümet daha paylaşımcı bir davranış sergilenmiş olsaydı toplum olarak daha çok faydalanacaktık. Cumhurbaşkanı devrede olsa, muhalefet partilerinin de katıldığı bir kurul olsa, meclis zaman zaman devreye girse kötü mü olurdu

Asla gevşemememiz lazımdır
Akıncı, “15 Nisan’da 22 bin 600 vaka olacak dediniz. Bugün itibarıyla ortaya çıkan vaka sayısı 109” şeklindeki anımsatmaya karşılık da şunları söyledi. 
“Ben dediğim kapanmayı yapmadılar, yapsalardı vaka sayısını bilebilecektik, daha kontrollü gidecektik. Tabipler Birliği’nin verdiği rapordan okudum o rakamları… Neyin nasıl seyredebileceği alınabilecek tedbirlerle orantılıdır. İyi tedbirler alınırsa çıkabilecek vaka sayısı düşüktür. Tedbirlerin gevşekliğine bağlı olarak vaka sayıları artabilir.
Dünyada yaşanan örneklerle bu rakamlara ulaştı onlar da.  Bir defada kapanmadık belki ama hükümet de benim öngördüklerimi taksit taksit yapmadı mı?. Sokağa çıkma yasakları, bazı bölgelerde tam sokağa çıkma gibi. Bu konuda rakamlar düşük kaldı diye mutluyuz ama ne kadar bulaş var bilemiyoruz şu anda. Asla gevşemememiz ve rehavete kapılmamamız lazımdır. 

Test sayısı yeterli değil
Cumhurbaşkanı Akıncı, yapılan test sayısının yeterli olamadığını da söyledi.
“Hem vatandaş olarak hem de cumhurbaşkanı olarak söylüyorum test sayısı yeterli değildir”diyen Akıncı, “Kit sayısı yeterli değilse eğer bunu halletmemiz lazım. Burada kesinlikle elimizde yeteri kadar yoktur, yapamıyoruz söylemi artık bitmesi lazım. Test kiti olayında Türkiye’den yardım istenebilir belki de. Bizde sayı gerçekten az. Birçok vakayı bulamayışımızın nedeni de bu olabilir” dedi.
Akıncı “Yoğun bakımdaki 5 hastadan sadece biri kurtuldu. Bu da önemlidir. İnsanları erken tedaviye almamız gerekiyor” uyarısında da bulundu. 

İlaçları kim ödedi bilmiyorum
Güneyden gelen ilaçların parasını kimin ödediğini bilmediğini ifade eden Akıncı, “İlaçları kim ödedi, bilmiyorum ama biz ödemedik, ödenmeyeceğiz de. AB bize 5 milyon Euro ayırdı. Bunun 2,5 milyonu kullanılıyor. Bir kısım solunum cihazı gelmiş hükümetin getirdiği solunum cihazının içindeki gemide AB’nin yardımları da geliyor diye öğrendim” dedi 

Hükümet sürekli karar değiştiriyor
Akıncı, Ekonomik tedbirleler konusunda da eleştirilerde bulundu 
“Ben de maaşımı 8 bin 500 olarak aldım… Gerekirse hiç alınmaz, önemli olan bugünlerin geçmesidir ama diğer bazı konularda olduğu gibi hükümet zigzaglar çiziyor. Bir karar alınıyor, ertesi gün bozuluyor. Pandemi hastanesi, casinoda çalışanalar sanki insan değilmiş gibi, basına katkı olmaması gibi.
Mesela bodro mahkûmu denilen kişilerden kesinti yapılıyor ama ‘daha büyük gelir sahipleri yok mu diye’ sorar insanlar. 
O taşın altına onlar ellerini niye koymazlar sorusuna hükümetin doyurucu şekilde cevap vermesi lazım. ‘Maaşı olana kestim diğerlerine de ricacı oldum’ olmaz. Ekonomiyle ilgili adımlar da doğru düzgün adım atılmadı diye düşünüyorum. Kesinti yaparken ortak akılla, muhalefeti de yanınıza alarak, sivil toplum, meclis, bir noktada buluşup adil ölçüler içerisinde fedakarlık sağlamak lazım. 
Ben olsam bunu böyle yapardım. Dış kaynak arayışlarını sürdürmeye devam ederdim ama aynı zamanda iç kaynaklardan da faydalanılabilirdim. Biz zaten bu konuda ekonomi komitesi aracılığıyla hükümete görüşlerimizi sunduk. Hükümetin de kendi içerisinde de “ben olsam böyle yapmazdım” şeklinde söylemler oluyor.” 

A-B-C planları yapılmalı
Akıncı, ekonomi konusuna yönelik ileriye yönelik planlar yapılması gerektiğini söyledi. 
Akıncı “Durumumuz kontrol dışı değil şu an itibarıyla, test sayıları daha da artarsa ve sayılarda bir artış görmezsek o zaman daha iyimser senaryolar çizmek mümkün olacak ama test sayısı yeterli olmadığı için ekonominin açılımı konusunda konuşmak zor. Kafa kafaya verip A-B-C diye planlar yapmamız lazım” dedi.

Seçim gündemimde değil

Akıncı, bir soru üzerine 26 Nisan’da yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ertelenmesini hiç istemeyenlerin en başında gelenlerden olduğunu ifade etti.  Cumhurbaşkanı Akıncı, hükümetin önerisi ile Meclis tarafından Başsavcılık görüşü olan zaruret hukuku çerçevesinde alınan erteleme kararının istismar edilmeye çalışıldığını ve buna daha da fazla devam etmek isteyenler olduğunun anlaşıldığını belirtti. “Bunun istismarı yapılıyor ve daha fazlasının yapılacağını öngörebiliyorum. Seçimlerin 11 Ekim’e ertelenmesini talep eden ben değilim. Bunu hükümet parti liderleriyle konuştu, bana iletti” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:
 “Tabi sandığa gelecek insan bulmak mümkün değildi, zaten sandık kurulamazdı. Seçimin ertelenmesi doğru bir karardı. Seçimin ertelenmesinden en fazla rahatsız olan kişi benim.
Kazanıyordum da engellendim demek istemiyorum. Halk takdirini yapacaktı zaten. Ertelenmiş olması noktası başsavcılığın zorunlu bir durumdur, vekalet olmaz deyişiyle oldu bu. Sayın Tatar önce parti başkanları sonra da benimle konuştu. Başsavcı, Yüksek Mahkeme Başkanı ile ekime erteleme kararı çıktı. Orada da söylemiştim, seçim konusunun istismar edilememesi lazım. Bu ertelemeyi arzu eden ben değilim ama bu ortamda seçim yapılamaz. Şu anda vatandaşın en son düşündüğü şeydir seçim. Zaten bunu aklının ucundan geçireni de lanetler toplum. Gündemimiz gerçekten bu değildir, başka arkadaşlarının gündeminde olduğuna da inanmak istemem. Herkesin önceliği halkın sağlığının bir an önce tehlikeden kurtarılmasıdır. 
Sağlık olmadan ne geçim, ne de seçim olur. Hem geçimin, hem de seçimin olmasını istiyorsak sağlığımızı düzelteceğiz. 
Halkın sağlığının tehdit edilmeyeceği en erken zamanda olması gerekir.” 

Güncelleme Tarihi: 20 Nisan 2020, 11:10
YORUM EKLE
YORUMLAR
Okay
Okay - 5 yıl Önce

Sayın Tatar mizahla uğraşacağına DAÜ KYK yurtlarına sesiz sedasız kinleri yerleştireceğini açıklasın Askerler boş yurda dezenfekte çalışması başlattı hemde bu yurt daü'nün göbeğinde

REŞAT ÇAKIR
REŞAT ÇAKIR - 5 yıl Önce

ALLAH KIBRIS TÜRKÜNÜ ONLARA.MUHTAÇ ETMESİN

SIRADAKİ HABER

banner471

banner473