banner564

‘Siyaset verimsiz’

Eski milletvekillerinden Okan Dağlı, partilerin ve politikacıların her döneme göre değişkenlik göstermesinden yakındı

‘Siyaset verimsiz’
banner598

Çiğdem AYDIN

   Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) eski milletvekillerinden Dr.Okan Dağlı, bugünkü siyaseti verimsiz ve kısır bulduğunu belirtirken “gerek partilerin, gerekse politikacıların her döneme göre değişkenlik gösterdiğine tanık oluyoruz” dedi.

   İktidarda ve muhalefetteki söylemlerin birbirini tutmadığını belirten Dağlı “söylenenler ile yapılanların da üst üste gelmediğini görmek siyasete olan inancı azaltıyor” şeklinde konuştu.

   Dr.Okan Dağlı, Diyalog muhabirinin sorularını şöyle yanıtladı:

   Soru: Siyasete ne zaman başladınız, ne zaman ara verdiniz?..

   Yanıt: Siyasete İstanbul’da yüksek öğrenim yıllarımda başladım diyebilirim. 1980 sonrası dönem Türkiye için apolitikleşmenin başladığı dönemler de olsa, bizler Kıbrıslı yüksek öğrenimde bulunanlar, ÜTK çatısı altında kendi sorunlarımızın yanında ülke sorunları ile ilgili sürekli hareketlilik içindeydik. O günlerden beridir siyasetten kopmak mümkün olmadı. Belediye Meclisinde olsun, millletvekili olarak ya da sivil toplum içinde olsun sürekli siyaset yapmaya devam ettim. Daha doğrusu barış, demokrasi ve insan hakları konularında hep doğruları savunmaya çalıştım. Bu süreç devam ediyor.

 

Meslek değil, bir araç

 

   Soru:Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..

   Yanıt:Siyaset öncesi ve sonrası yok benim için. Benim için siyaset bir meslek değildir. Toplumla diyaloğa girmede, toplumun barışçıl yönde etkilemede bir araçtır. Bu aracı da her koşulda doğru kullanmak önemlidir. Siyasetin kirletilmemesi, ekonomik ve siyasal rantiyeye dönüştürülmemesi lazımdır.

   Soru:Ekonomik durumunuz nasıl?. Nasıl geçiniyorsunuz?. Ne kadar maaş alıyorsunuz?..

   Yanıt: Doktorum. Kendime ve aileme yetecek derecede para kazanıyorum. Sabit maaşım yok. Çalışabildiğim sürece hayatta kalacak kadar kazanabiliyorum. Hiçbir zaman devlette iş aramadım. Devletten iş istemedim. Sadece iki dönem milletvekilliği yaptığım dönemde maaşlı oldum.

   Soru: Biraz da ailenizden bahsedelim. Eşiniz ve çocuklarınız ne yapıyor?.

   Yanıt:Eşim DAÜ’de İç Mimarlık Bölüm Başkanıdır. İki oğlum var. Öğrencidirler.

 

Soru: Son zamanlarda ciddi bir sağlık sorunu yaşadınız mı?. Yaşadıysanız ne tür sorunlar?..

Yanıt:Uzun yıllardır Hipertansiyonum vardır. Bu da kişilik yapımdan ve genetiğimdendir. Haksızlığa ve ayrımcılığa karşı yapımdan dolayı yüksek basınçla yaşıyorum. Aldığım ilaçlarla tansiyonumu normale getirebiliyorum...

 

Dostların sayısı arttı

 

   Soru: Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..

   Yanıt:Sizin siyaseti “aktif milletvekilliği” olarak düşünüp sorduğunuzdan yola çıkarsak aktif milletvekilliğimden sonra dostlarımın sayısı arttı. Milletvekilliği döneminde çok insanla karşılaştım. Çok dostluklar edindim. İnsanları tanıdım. Size hangi amaçla insanlar yaklaşırsa yaklaşsın herkesin iyi yönünü görmeye çalıştım. Aktif siyasetten sonra sivil toplumda devam ettiğim siyasetten dolayı şu anda tüm Kıbrıs’ta sadece Kıbrıslı Türkler arasında değil, Kıbrıslı Rumlar arasında da yüzlerce hatta binlerce dostum, tanıdığım var...

   Soru: Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?. Yanlışlar nedir?. Neler yapılmalı?..

   Yanıt:Bugünkü siyaseti verimsiz ve kısır buluyorum. Gerek partilerin gerekse politikacıların her döneme göre değişkenlik gösterdiğine tanık oluyoruz. Bu değişim değil tabiki. Yani iktidarda ve muhalefetteki söylemlerin bir birini tutmadığı gibi söylenenler ile yapılanların da üst üste gelmediğini görmek siyasete olan inancı azaltıyor.

   Bu böyle devam etmemeli. Siyasete ilgiyi azaltırsak, yaratıcı, üretici ve iyi eğitim almış ya da başarılı insanları siyasette göremeyeceğiz. Herkes kabuğuna çekilecek. Bu da siyaset alanının boşalmasına neden olacak... Ve yönetemeyen bir toplumun yönetilmesini getirecek. Aynen bugün olduğu gibi!

 

Halk ayağa kalkmalı

 

   Soru: Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..

   Yanıt: Kıbrıs sorununu yaratanların düşünce sistematiği, bugün onların yerini dolduran politikacılar tarafından da devam ettirilmektedir. Kıbrıs sorununu, Lefkoşadaki ara bölgede liderler ve temsilcilerinin “toplumsal mühendislik projesi” olarak görenler Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe mahkum etmektedirler. Dünde böyle oldu, bugün ve yarın da böyle olacak. Halk ayağa kalkmazsa, toplumlar irade koymazsa Kıbrıs sorunu çözülemeyecektir. Muhalefette Barış kültüründen bahsedip iktidarda ötekileştirme siyaseti yapan siyasetçiler soruna tepeden bakarak, toplumu devre dışı bırakarak Kıbrıs sorununun çözülemeyeceğini yaşayarak test ettiler. Fakat ayni yöntemleri denemekten de usanmadılar.

   Kıbrıs sorunu çözülmesini, iradeyi eline almış ve liderlerin, siyasetçilerin önüne geçmiş toplumlar tetikleyebilir. Bu konuda sivil toplum devre dışında bırakılarak Kıbrısa barış gelemez. Ne Kıbrıs’a, ne Türkiye’ye ne de Ortadoğu’da başka ülkeye...

 

Toplum devrede değil

 

   Soru: Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?. Değilse ne yapmalı?..

   Yanıt: Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır gibi gözükse de toplum devrede değildir. Süreçten bilgi sahibi değildir. Evinde oturup Amerika’dan ya da Birleşmiş Milletler’den gelecek iyi haberleri beklemektedir. Bu süreç Kıbrıs’a barış getirmez. Ne doğal gaz, ne ekonomilerin kötüye gidişi, insanların ya da toplumların arasındaki yarım asırdır süregiden buzları eritemez. Bu konuda siyasel liderlikler medyada gözükerek, demeçler vererek adaya barışı getireceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar.

Yapılması gerekenler, toplumların bir an önce diyaloğunu artıracak organizasyonları geliştirmektir. Buna en iyi örnekler ise iki toplumlu örgütler ve inisiyatiflerdir. Bir tane örneği benim de kurucusu olduğum İki Toplumlu Mağusa İnisiyatifi’dir

   Soru: Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..

   Yanıt: Müzakerelerde toprak, mülkiyet ve güç paylaşımı konularının, federal ve federe devletlerin yönetimi ve egemenlik tartışmaları, garantiler gibi “klasikler”e iki tarafın geçmişten gelen anlayışlarla yaklaşımı sorunun çözümü önünde engeldir. Bu konulara bilindik şekilde yaklaşmakla sorunun çözümsüzlüğe mahkum edilmesi tehlikesi ile karşı karşıyayız.

Bunların çözümü için yeni insanlara, yeni anlayışlara ve yöntemlere ihtiyaç vardı. Çözüm sürecinin daha da teknikleştirilmesi gerekmektedir.

   İki toplumun birbirine güven duyduğu yeni yöntemleri hayata geçirmek gerekmektedir. Birbirine güvendiği insanları sürece dahil etmek gerekmektedir.

   Soru:Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..

   Yanıt: Çözüm olursa ben işimi yapmaya devam edeceğim. Mesleğim devam ederken toplumların birbirine yakınlaşması ve empati yapabilmesi içi elimden geleni hem bireysel hem de örgütsel olarak devam ettireceğim...

 

 

Yarın:Oktay Feridun

Güncelleme Tarihi: 30 Mart 2014, 01:50
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner474