Çiğdem AYDIN
Kuzey Kıbrıs’ın en deneyimli siyasilerinden biri olan Salih Coşar, 23 yıl süreyle milletvekilliği yaptı ve bu sürenin büyük bir kısmını Maliye Bakanı olarak geçirdi.
Uzlaşıcı ve uzlaştırıcı özellikleriyle tanınan Salih Coşar’a göre, KKTC’nin ilanına destek veren ve Meclis’te parmak kaldıran sağ ve sol çizgideki partiler, bunun devamını sağlayacak bir siyaset izlemeli.
KKTC Meclisi’nin geçmişte ‘Konfederasyon’ kararı aldığını belirten Coşar, Rumların çoğunluk, Türklerin de azınlık olacağı bir çözümün önemli sorunları da beraberinde getireceği uyarısında bulundu. Coşar “Bizim gibi bağımsız küçük ülkeler vardır. En doğrusu bu şekilde devam etmektir. Kuzeydeki Rum mülkleri, güneydeki Türk mülklerinden fazla ise parasını vererek kuzeydekilerin tamamı Türkleştirilmelidir” dedi.
Coşar, sorularımızı şöyle yanıtladı:
Soru: Siyasete ne zaman başladınız, ne zaman ara verdiniz?..
Yanıt: Ben merkez sağda her zaman siyasette bulunanlardanım.1959 yılından bu yana siyasetin içerisindeyim.1975 yılından sonra Lefkoşa Kaymakamı oldum. İlk kaymakam benim.1977 yılında İçişleri müsteşarı oldum Ulusal Birlik Partisi’nden daha önce Milli Birlik Partisi idi.1981-82 yılında Lefkoşa milletvekili oldum daha sonra Ekonomi ve Maliye Bakanlığı yaptım.(1983 Necat Konuk hükümeti) 1985 yılından 1990 yılına kadar Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı yaptım.1992-1994 yılına kadar da tekrar tekrar Ekonomi ve Maliye Bakanlığı yaptım ama her zaman Devlet hazinesi bana bağlıydı.1994’te yeni hükümet kuruldu ve biz o dönemde muhalefete düştük.1995 yılının Ocak ayında ben yine Ekonomi ve Maliye Bakanı oldum 1996 yılına kadar.1996-1998 yıllarında ise Ekonomi alındı ve Maliye Bakanı olarak görevimi sürdürdüm.1999-2001 yılına kadar Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcılığı görevini sürdürdüm.2001 yılından 2004 yılına kadar da Ekonomi’den Sorumlu Devlet Bakanı oldum. Daha sonra politikadan ayrıldım.”
Soru: Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz?..
Yanıt: Benim ilk mesleğim öğretmenliktir.1960’lı yıllarda matematik öğretmenliği yaptım. Öğretmen kolejinde öğretmenlik yaptım. Yani ben hocaların hocası idim. İşte bu nedenle de benim her zaman öğretmen sendikaları ile aram iyi olmuştur ve beni her zaman desteklemişlerdir.
Soru: Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..
Yanıt: Ben hiç bir zaman böyle sorunlar yaşamadım. Uzun süre politikadaydım. Uzun süre yönetici kadrolarında çalıştım ve her sektörle ilişkilerim her zaman iyi olmuştur. Çeşitli makamlarda oturan bir çok insan bugün benim öğrencimdir. Bu anlamda da bakıldığı zaman benim dostlarım hiç eksilmedi aksine günden güne de arttı.”
Yarım inşaatlar ekonomiye kazandırılmalı
Soru: Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?. Yanlışlar nedir?. Neler yapılmalı?..
Yanıt: Bugün de dün de parlementoya baktığım zaman görüyorum ki siyaset yapan aynı siyasi partilerdir. Yeni bir şey yoktur. Bana göre iki önemli kanı vardır. Birincisi hükümet icraanın uygulanmasına bakması lazımdır. Ekonomide daralma olduğu malum hemen her sektörden şikayetler geliyor iç talep azalmıştır.
Emlak sektörü ülke ekonomisi açısından çok önemlidir. 2006 yılında inşaatlar başladı. 2008 yılından sonra bu inşaatlar durdu binlerce yarı buçuk inşaatlar vardır bunlar ivedi olarak politika üretilerek ekonomiye kazandırılmalıdır.
Bugün Eğitim ve Turizm sektörlerinin iki lokomotif sektörün de canlandırılması için yeni projeler üretilmelidir ancak o zaman ekonomik açıdan rahatlayacağız.
Çözüm KKTC’dir
Soru: Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..
Yanıt: Bana göre KKTC çözümün kendisidir. Biz KKTC’yi kurduk. Sol’u da Sağ’ı da evet dedi eller kalktı o parlemento fotoğrafına bakarsanız göreceksiniz ki o fotoğrafta sol görüşlü arkadaşların parmakları vardır. Görüşme sürecine baktığım zaman ortada bir şey yok.1975 yılından bugüne kadar yapılan görüşmelerden herhangi bir sonuç alınamadı.
Şimdi gündemde olan Federasyondur. Oysa bizim Cumhuriyet Meclisimizde Konfederasyon onaylanmıştır, meclis tutanaklarına baksınlar daha sonra federasyona dönüldü. KKTC kurulurken kapı açık tutuldu daha sonra Annan Planı referandumu ile perçinlendi.
Türk tarafı şimdiye kadar iki kesimlilik konusunu savundu daimi sapmalar aracılığı ile bu konu güvence altına alınabilir mi, Avrupa Birliği üyesi nasıl olacağız, AB’de dört temel özgürlük vardır bunlar bize uyar mı? Bunlar hep tartışılmalıdır. Kıbrıs Türk kurucu devletlerinde ikamet edenler gidip Rum kurucu devletinde ikamet edebilir mi, Rum bunu kabul eder mi? Bence etmez. Şu anki görüşmelerde ortada daha önceki planlar gibi (Annan Planı) bir plan yoktur.
Bizde maalesef bugün kişi olarak, makam sahipleri, iş adamları dernekleri, din işleri sorumluları güneyi ziyaret ederek Rum cemaatinin kültürünün değiştireceği iddiasındalar. Bu kesimler bana göre Rum’u tanımıyor. Rumlar hiçbir zaman hiçbir dönem eşitliği kabul etmediler ve etmeyecekler de.1974 yılından sonra bu ülkeye gelen nüfusumuzu da kabul etmeyecekler burada doğan ve evlenenleri belki! Federasyona bile evet dediklerinde, biz küçük bir devlet, küçük bir topluluk olarak kalacağız. Bizler Türk olarak bu ülkenin taşında toprağında harcımız vardır ve bugüne kadar esneklik gösterdik ama yurt bütünlüğünü sağlayamadık. Sebepler inançsızlık ve kararsızlıklarımız olarak tartışılabilir.”
Soru: Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?. Değilse ne yapmalı?..
Yanıt: Annan Planı’nı Rum tarafı kabul etmiyor. İkinci harekattan sonra kuzeyde yaşayan Rumların bir koridor açılarak kuzeye gönderildiği biliniyor. Bir rapora göre bunların sayısı 190 bin. Bugün 170 bin diyen de var 160 bin diyen de. Bunların kuzeye yerleşmesi konusunda çeşitli görüşler vardır. AKEL’in Genel Sekreteri Andros Kiprianu “Bize geri vereceğiniz yerlere bizler 100 bin Rum yerleştireceğiz ve geri kalan 70 bin kişi de bizler AB üyesi olduğumuz için geri gelmek isteyenler gelecek” diyor.
Peki Annan Planı da aynı değil miydi? Kuzey Kıbrıs yüzde 37’den yüzde 28.2’ye düşürülmemiş miydi? Şimdi verdikleri beyanatlara bakıyorum bu rakamları yüzde 25’e hatta yüzde 18’lere düşürmeye çalışıyorlar.Özel mülk kime aittir politikasına göre burada hareket etmek yanlıştır.Çünkü aradan yarım asır geçmiştir ve bizden yüzde 37’sini tuttuğumuz bölgeden yüzde 15’ini geri istiyorlar.Türkiye açılan davalarla bu yerleri sat8ın almalıdır.Bizlere kalacak olan bölgeelrde rum malı fazla olmakla beraber elimizde kalmalıdır.Ve satmak isteyenlerden de satın almalıyız.Bana göre bu kapsamdan baktığımda çözüme hazır değiliz.”
Toprak ve Garantiler
Soru: Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..
Yanıt: Toprak ve Garanti konusuü, kurulacak Cumhuriyetin meclisinde biz azınlıkta olacağız. Egemenlik ve eşitlik ise ayrı bir sorun. Onlar nüfus olarak bizden daha kalabalık ve 7’ye 3 bakanlık teklifleri vardır.18 Kasım 1983 yılında Kıbrıs Türk halkı kendi kararını kendisi vermiştir benim self determinasyon hakkım vardır. Kimse bunu göz ardı ederek konuşmasın. Kırım, Kosova, Güney Sudan, İskoçya, Katar, Kebek self determinasyon haklarını kullanmışlardır. Yani dünyada bunun örnekleri vardır. Karadağ mesela bunlar hep Avrupa Birliği’ne üye oluyor. Bosna- Hersek de ayırlmak istiyor, biz aradan geçen bu kadar zamandan sonra AB’ye üye olabiliriz.Yan yana da olabiliriz. Geçici bir dönem olarak da konfederasyon kurul alabilir. Nüfus ve Toprak miktarımıza göre Kıbrıs Türkü olarak aksi halde Ermenilerin düştüğü duruma düşeriz.”
Soru: Size göre KKTC’nin en büyük sorunları nelerdir?
Yanıt: Bunun yanında ülkede sorun olduğunu düşünmüyorum. Bir eğitim adasında yaşıyoruz ve gün geçtik sonra eğitim seviyemiz artıyor. Ülkemize yabancıların da gelişi ile günden güne gelişiyor ve ilerliyoruz.”
Güncelleme Tarihi: 04 Temmuz 2016, 09:25