Çiğdem AYDIN
Ertuğrul Hasipoğlu, 1975 sonrasındaki Kıbrıs Türk siyasetinin önemli isimlerinden biri. Değişik dönemlerde Sağlık Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı yapan Hasipoğlu, bugünkü siyasetten hiç de memnun değil. Hasipoğlu “tek kelimeyle rezalet” dediği bugünkü siyaset anlayışında ihtirasların her şeyin önüne geçtiğini söyledi.
Hasipoğlu, Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak da çözüm umutlarının ‘bölgedeki çıkarlar doğrultusunda’ arttığına dikkat çekti.
Ertuğrul Hasipoğlu, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtladı:
Soru:Siyasete ne zaman başladınız ne zman ara verdiniz?...
Yanıt: 1979 yılında devletten ayrıldıktan sonra Ulusal Birlik Partisi’nde (UBP ) Parti Meclisi’ne (PM) ve Genel Yönetim Kurulu’na (GYK) girdim. 1981 seçimlerinde hevesli olmamama rağmen beni aday yaptılar. Kazandığım halde o dönemde yaşanan bazı ayak oyunlarına tepki olaral adaylıktan çekildim. Rahmetli Dektaş ve Çağatay beyin de bulunduğu bir toplantı yaptık ve ben rahatsızlıklarımı anlattım onlar da bana hak verdiler.
O dönemde 40 vekil vardı mecliste. Ben çekildikten sonra Ali Atun birinci sıradan seçildi. Biz 18 vekil çıkardık ben bu tespiti söylemiştim ve öyle de oldu. Babam hiç siyasete girmemi istemedi. Pazar günü seçim vardı ve ben babamı Cumartesi günü kaybettim. Bu bakımdan eğer seçime girmiş olsaydım hayatım boyunca vicdan azabı çekecektim. “Adam benim yüzümden kahrından öldü” diye düşünecektim.Çok şükür ki Allah bana bunu yaşamatmadı.
1990 yılında yeniden seçime girdim ve Sağlık Bakanı oldum 1994 yılına kadar bu görevi sürdürdüm. 1994 -1996 ‘da CTP- DP hükümeti kuruldu 1996 yılından 1998 yılına kadar Sağlık ve Çevre Bakanlığı yaptım. 1998 yılından 2001 yılına kadar da Meclis Başkanlığı yaptım. 2001 yıında Eroğlu’na karşı kurultayda aday oldum. Her şeye rağmen yüzde 30 oy aldım. Bir buçuk yıl sonra 2012 yılında partiden ayrılmak zorunda kaldım.
Eroğlu beni rakip görüyordu
Biliyordum çünkü Eroğlu beni aday göstermeyecek bir görev de vermeyecekti. Kendisine göre beni rakip görüyordu. Çünkü; 2002 yılında partiden ayrıldım. 2013 yılında Demokrat Parti (DP) ile birleştik. 2005 erken seçimlerinde DP’den aday oldum ve kazandım. Genel Sekreterlik yaptım. 2010 yılında DP’den ayrıldım. Malesef Serdar Denktaş bey beni ve Mehmet Tancer’i disipline vereceklerini bir televizyon kanalında açıklamış ve ben de bunu kullaklarımla duymuştum. Hiç unutmam aynen şöyle dedi: Adamsalar, adam gibi istifa etsinler...” Ben de istifa ettim. Daha sonra Ulusal Birik Partisi’ne (UBP) geçtim. 2013 yılında Genel Sekreter olarak seçime girdim ve seçimi kaybettim.”
Soru:Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..
Yanıt: Kadın Doğum Uzmanı idim. Jinekolog olarak görev yapıyordum. Şu anda emekliyim, meclis başkanlığından emekli oldum.Ve Hasipoğlu Vakfı kuracağım.
Soru:Ekonomik durumunuz nasıl?. Nasıl geçiniyorsunuz?.
Yanıt: Ekonomik durumum iyidir. Şikayetim yok. Ben hiçbir zaman paraya önem vermedim bu nedenle bir birikimim de yok. Emekli maaşım ve kira gelirlerimle geçimimi sağlıyorum.Eşim de emekli.”
Soru:Bakmakla yükümlü olduğunuz kimseler var mı?..
Yanıt: Şu anda yok. Vakıf kurma çalışmalarım var. Bakmakla yükümlü olduğum birileri yok. Evde hayvancıklarım vardır onlarla vakit geçiriyorum.
Soru:Son zamanlarda ciddi bir sağlık sorunu yaşadınız mı?.
Yanıt: Allah’a şükür sağlık sorunum yok. Kontrollerimi düzenli yaptırırırım. Kötü alışkanlıklarım yoktur. Yememe içmeme çok dikkat ederim.
En kritik dönem
Soru:Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..
Yanıt:Benim çevrem hiç değişmedi. Gerçek dostlarım her zman yanımda oldular.Gerçek olmayanları da zaten dosttan saymak mümkün değildir.
Soru:Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?. Yanlışlar nedir?.
Yanıt: Tek kelimeyle rezalet. Bütün partiler içinde bir rezalet vardır. Kişisel hırslar öne geçti herkes “ben” derdinde kimse “biz” olamıyor. İhtiraslar her şeyin önüne geçti ne yazık ki. En kritik dönemdeyiz. Görüşmelerin başladığı bu süreçte Dünyanın baskıları arttı ve bizim Kuzey’de birlik sağlanamıyor.
Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..
Yanıt: Benim Kıbrıs’ta bütünlüklü bir çözüm olacağına hiçbir inancım yoktu bugüne kadar. Ama son zamanlarda Doğalgaz kaynakları, Rum tarafının ekonomik sıkıntıları, çıkarılması muhtemel doğalgazın dağıtımı sıcak bir taşmaya bile sebep olabilecek duruma gelmesi ve süper güçlerin buna müdahil olması bir çözümü gerektiriyor. Siyaset çıkarların örtüştüğü noktadır. Şimdi bana göre bu süper güçlerin çıkarları örtüşüyor. Türkiye, İsrail , ABD, Yunanistan bu duruma müdahildir ve hal böyleyken görüyorum ki bu ülkelerin çıkarları şimdi örtüşüyor. Bu bağlamda şimdi bir çözüm olacağına inancım vardır. Ancak bu anlaşmadan ne Türk tarafı ne de Rum tarafı tam olarak memnun olmayacaklardır.
Türk tarafı hazır
Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?. Değilse ne yapmalı?..
Yanıt: Türk tarafı Rumlardan çok daha fazla hazırdır. Türk tarafı bunu Annan Planı’nın referandumunda net olarak ortaya koymuştur. Aynı zamanda Rum tarafı da.
Soru:Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..
Yanıt: Toprak ve Mülk konusu en zor konular arasındadır. Örneğin Rumlar hep Maraşı gündeme getiriyor. Maraş’ın yüzde 99.9’u Vakıf malıdır. Satılamaz ve devredilemez. Ancak takas edilebilir. Takas kozunu kaybetmemek gerekir. Şimdi Avrupa İnsan Hakları (AHİM) Vakıfların Maraş’la ilgili taraf olduğunu kabul etmiştir. Vakıflar, Maraş’ı açar ve inkişaf ettirenlere kiraya verebilir.Ve bundan her iki tarafta memnun olur.Yoksa Maraş’ı açtık,Rumlara verelim denildiğinde bizler bindiğimiz dalı keseriz.
Soru:Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..
Yanıt: Birikimlerimle sürece yön vermeye çalışacağım. Bu yaştan sonra tekrar siyasete girmek gibi bir düşüncem olamaz.
Yarın:Dr.Ahmet Eti
Güncelleme Tarihi: 24 Nisan 2014, 01:06