Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Yakın Doğu Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada BM Genel Sekreteri’nin Temsilcisi Lute’a çağrıda bulundu: “Kıbrıs’ta taraflar arasında federal bir ortaklık bağlamında ortak bir zemin bulunmadığını görmek ve söylemek için alim olmaya değil, cesur olmaya gerek vardır. Artık “mış gibi” yapma dönemi bitmelidir." dedi.
Özerday "Bu bağlamda sayın Lute’un gözlemlerine dayanan tespitlerini bir an önce yapmasını ve hiç parmağının arkasına saklanmadan çıkıp söylemesi gerekir. Artık emekliliği ertesinde cesaret gösterecek BM yetkililerine değil, görevdeyken gerçeği söyleyebilecek isimlere ihtiyacımız var." şeklinde konuştu.
Konuşmasında Kıbrıslı Rumlar, Yunanlılar, İngilizler, uluslararası akademisyenler ve düşünce insanlarına ve kanaat önderlerine çağrıda bulunan Özersay, ihtiyaç olan şeyin yerleşmiş kalıpların dışında yeni fikirler düşünmek ve üretmek olduğunu kaydetti. Kıbrıs Türk tarafının bir süredir yeni fikirler üzerinde düşünmeye başladığını dile getiren Özersay, Kıbrıs Rum akademisyen ve düşünce insanlarının da, hem yöntem hem de içerik olarak Kıbrıs’ta 50 yıldır bir ezber şeklinde devam eden söylemlerin bırakılmasını ve yenilerinin düşünülerek ortaya konulmasını ve Kıbrıslı Türk akademisyenlerle de bunları konuşmalarını istediğini kaydetti.
Ezberleri artık bir kenara bırakmaları ve bu ezberler dışında ne yapabileceklerini oturup birlikte konuşmaları gerektiğini dile getiren Özersay, Kıbrıs’ta ne Kıbrıs Türk ne de Kıbrıs Rum tarafının diğer tarafa kendi istek ve düşüncelerini kabul ettirebileceğini söyledi.
“Yeni düşünce ve diyalog süreci”
Yeni düşünce ve diyalog sürecinin adada var olan şartlara uygun ve uyumlu olmak durumunda olduğunu belirten Özersay, var olan şartları göz ardı eden, arazideki şartlara uygun olmayan fikirlerin havada kalmaya mahkum olacağını kaydetti.
Kıbrıs’ta fiiliyatta arazideki şartların ne olduğunu da sıralayan Özersay, Rum tarafının yönetim ve zenginliği Kıbrıs Türk tarafıyla paylaşmak istemediğini ve böyle bir iradeye sahip olmadığını kaydetti. Özersay, bunun BM raporlarında da söylenmeye başlandığını belirtti.
“50 sene boyunca ezberlenmiş cümleler”
Kıbrıs’ta 50 sene boyunca ezberlenmiş bir takım cümleler üzerinden bir ortaklık kurulmaya çalışıldığını dile getiren Özersay, “2 toplumlu, iki bölgeli federal ortaklık” cümlesini ezberlenmiş şekilde sürekli tekrarladıklarını ancak 2 tarafın aynı cümleden farklı şeyler anlayıp farklı şeyler beklediğini söyledi.
Kıbrıs’ta çözümün en temel parametreleri ve çözümün adı konusunda bile geçen 50 sene içerisinde farklı şeyler anlaşıldığını belirten Özersay, tekrar eden 2 kesimlilikten, siyasi eşitlikten, “Kıbrıs’ta statüko devam edemez” cümlesinden 2 tarafın farklı şeyler anlamasının bir realite olduğunu belirtti.
“Federal ortaklık kültürü yok”
Kıbrıs’ta bir federal ortaklığı hem bulmak hem de daha sonra yaşatmak anlamında bir federal kültür ve tecrübeye sahip olunmadığını da söyleyen Özersay, “3 yıllık bir işlevsel federasyon tecrübemiz var ki evlere şenliktir her bir yasanın geçmesinde ve devletin çalışmasında yapılmaması gereken ne varsa bu süre zarfında yapılmıştır” dedi.
“Yeni faktörler göz önünde bulundurulmalı”
Yeni fikirler ortaya koyarken ve düşünürken Kıbrıs’ta, Ortadoğu’da Doğu Akdeniz’de ve dünyadaki yeni faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eden Özersay, AB içindeki 2 garantör devletten birinin AB’den çıkmaya çalıştığı yeni bir durumun ortaya çıktığını, bunun dikkate alınması gereken, yeni bir parametre olduğunu kaydetti. Bunun şartlarda köklü bir değişikliğe neden olacak bir unsur olduğunu dile getiren Özersay, brexit süreciyle birlikte Türkiye’nin yanı sıra AB üyesi olmayacak bir garantör daha demek olduğunu söyledi.
Özersay, bu durumda Birleşik Krallık ve Türkiye Cumhuriyeti arasında gerek ticaret gerekse başka alanlarda yeni ve farklı ilişki biçimlerin ortaya çıkabileceğini, potansiyel bir stratejik ortaklığın mümkün olabileceğini herkesin dikkate alarak değerlendirme yapması gerektiğini söyledi.
Özersay, değişmeyecek bir başka unsurun da Kıbrıs Türk halkının bu coğrafyada kendi kendini yönetme ve kendi kaderini tayin etme hakkı için mücadelesi olduğunu, bunun bundan sonra da değişmeyeceğini vurguladı.