Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk 1937 yılında söylediği müthiş sözler “Efendiler; Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs`a dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir.” Yine askeri dehasını konuşturan ve geleceği görme konusunda vizyoner bakışı ile Atamızın seksen üç yıl önce işaret ettiği bölge. Mavi vatan tam da burası…
Kim ne derse desin asla şüphe etmeyin. Gerçekten de Türkiye büyük bir ülke ve Anavatan her zaman kendi çıkarları doğrultusunda hem kendi hakları ve menfaatlerini, hem de bizim haklarımızı kimseye yedirmez, yedirmeyecek.
Öyle bir önem kazandı ki Doğu Akdeniz hidrokarbon yatakları, Küresel Emperyalizm gözünü bizim adanın etrafına dikti. Miktar 30 trilyon metreküp. Yani Türkiye ihtiyacının 500 yıl yetecek düzeyde. Hal böyle iken Akdeniz`de en fazla kıyısı olan Anavatanımız bizim hakkımızı bilmem kaç bin kilometre uzakta olan bu emperyalistlere ve sömürgecilere burada ne işiniz var diyor. Pilot eski Genelkurmay Başkanımız ve şimdilerin Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar atlıyor F-16’ya ve adeta bu bölgede gözü olanlara meydan okuyor. Fransa tarafından bölgeye gönderilen “Charles De Gaulle nükleer reaktörlü uçak gemisine ve onu koruyanlara aynen Atatürk`ün tam yüz yıl önce İstanbul’a demirleyen İngiliz donanmasına karşı söylediği gibi “Geldikleri gibi giderler“ diyor.
Uluslararası ilişkiler satrancının hamlelerini doğru okumak gerekli.
Bu hamlelerin esas ana hatlarını oluşturan dört önemli neden var.
1- Jeopolitik.
2- Teopolitik.
3-Hidropolitik.
4- Petro Politik.
Haziran ayı itibarı ile artan Yunan saldırganlığı karşısında Türkiye`nin ilan etmeye başladığı üç dört günlük Navtex’lerin yerini süresiz Navtex’ler almaya başladı. Sebebi ise Avrupa Birliği ve Fransa`nın desteğini alan ve sözde Mısır ve İsrail güdümündeki tarihsel Osmanlı dönemindeki Türk düşmanlığını devam ettiren Birleşik Arap Emirlikleri piyonu olan Yunanistan’ın şımarıklığı ve aymazlığı. Tam yüz yıl önce 9 Eylül’de döküldüğü denizdeki Ege denizinde uluslararası anlaşmalara karşı gelerek silahlandırdığı bölgelerin Meis adası çevresi, karasularını 12 mile çıkarma hesapları ile. İşin içinde bir de Almanya var. Aman diyor ben bu Yunanlıları 300 milyar Euro borçlandırdım, eğer bu doğal gaz ve denizin dibindeki petrol Yunanlılar ve AB sınırları dışında Türkiye`ye giderse ben bu paramı geri alamam endişesi ile zig zaglar çiziyor. Yunanlıların tek taraflı ve maksimalist yaklaşımlarına bir destek veriyor, bir de arabulucu rolü üstlenerek Türkiye`ye karşı şirin gözükmeye çalışıyor.
Türkiye`nin komşularına bir bakalım
Birkaç ay önce düğmeye Ermenistan’ın bazı Azerbaycan topraklarına saldırması ile başladı. Türkiye her zaman olduğu gibi askeri ve jeopolitik desteğini Azeri halkından esirgemedi. Türkiye`nin Libya açıklarında Doğu Akdeniz`in tam kalbinde imzaladığı ve ilan ettiği MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) bu bölgede başlığımızın ana fikrini oluşturan Küresel Emperyal güçlerin bir anda bütün planlarını darmadağın etti. Mısır, İtalya, Yunanistan üçlüsünün oyunları ters yüz ederek tüm ikmal yollarını kapattı. Hemen arkasına ise Mısır, Yunanistan ve İsrail üçlüsünün imzaladığı anlaşmalar geldi. Bu anlaşmalar ile sözde Türkiye`nin ilan ettiği Navtex’ler ve MEB anlaşmaları boşa çıkartılacaktı. Türkiye satrancın hamlelerini BM uluslararası hukuka dayandırırken, sözde Libya`nın terörist komutan Hafterì destekleyen Darbeci Mısır komutanı Sisi ile işbirliği yapan bir Yunanistan. Anlayacağınız uluslararası Hukuk Anavatanımız ve bizden yana.
Bir diğer taraftan Amerika, Rusya ve İsrail destekli PYD PKK tabanlı bir Kuzey Suriye Kürdistan Kurma hedefleri hala daha oyunun bir parçası iken, bu bölgede Fırat`ın doğusundan yirmi kilometre içeriye çekilen (Türkiye gücü ile) bu güce hala daha oradaki petrol rezervlerinin koruma görevi gerilmiş. Kimin tarafından? Amerika tarafından tabii ki. Yüzyıllardır Akdeniz`e Boğazlardan açılma hevesi ile bir türlü bunu başaramayan Rusya, bu bölgede özellikle Laskiye ve civarında aldığı hava üsleri ile çoktan bu emelini gerçekleştirmiş oldu. Kuzey Irak`ta ise Barzani ve Amerika flörtü hala daha devam ediyor. Oradaki etnik gruplar Türkiye`ye karşı silahlandırılıyor.
Kıbrıs adasında adeta Türkiye`nin askeri olarak tek nefes aldığı bölge Hidra Politik ve Petro Politik çıkarların tam merkezinde olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var. Gittikçe artan Yunan tahrikleri bir fırkateynin ilan edilen Navtex alanı ve Oruç Reis’in bulunduğu yeri delme girişimi çabası sonrası beş Yunan F-16 savaş uçağı ile devam etti.
Satrancın hamlelerini adeta yüzyıl öncesinin tilkiliği ile yapmaya kalkışan Yunan gemi ve uçaklarına karşı Türkiye Silahlı güçleri tahriklerin oyununa gelmeyerek savunma hakkını silahla karşılık vermeyerek püskürttü. Yunan’ın tüm dünyaya karşı Türkler bize saldırdı düşüncelerini yerle yeksan etti. S-400 savunma sistemi ile de Kıbrıs`ın Güneyine silah ambargosunu kısmen kaldıran Amerika`ya karşı, bu sistemleri artık kurarak en büyük cevabı vermiş olacak. Doğu Akdeniz`de Türkiye uçan kuşu bile vurabilecek güce erişecek. Neden hala aktif olamıyorlar ise kafamda soru işareti. Bir diğer taraftan NATO çabaları, iki ülkeyi anlaştırmaya yetmeyecek gibi. Biz önkoşulsuz diyalog için hazırız derken, Yunan tarafı gemiler Akdeniz`den gitsin diyor. Sanki Akdeniz kendilerine ipotek edilmiş de haberimiz yok.
Türkiye KKTC ilişkileri yeni bir boyut kazanmalı
Adına Kıbrıs Türk Devleti mi dersiniz, Kuzey Türk Devleti mi dersiniz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin Türkî Cumhuriyetlere ve diğer Müslüman ülkelere tanıtılma hamlesi mi dersiniz, ne derseniz deyin artık Adanın Kuzeyi tam bir yıl öncesine göre 50 kat daha fazla önem kazanmıştır. Buradaki halk, Anavatana bağlı ancak kendi ayakları üzerinde durabilen bir politik ve ekonomik yapıyı artık 37 yıldır beceremediğimizi bir anlamda yeni bir sistemle gerçekleştirmelidir. Siyasi beklentilerden uzak, tek temennisi ülke gailesi olan gerçek Kıbrıs sevdalıları, artık sahneye çıkmalıdır. Bu iş böyle geldi bir otuz yedi yıl daha böle gitmemeli. Federasyon tezi de artık anlaşma istemeyen Güneyli komşulara, bu topraklarda yapılacak teknolojik yatırımlar, bilişim vadileri ve lokomotif sektörler olan turizm ve eğitim işi bilen kişilerce yönetilmeli. Siyasi beklentiler bir tarafa bırakılıp, herkes üstüne düşen görevi gerçekleştirmek felsefesi üzerine hareketle gelecek nesillerimizi adada tutabilmenin, hızla artan göçün önüne geçmeli.
Burada Türkiye deniz üssü de kuracak, ülkenin sanayisini de, tarımını da güçlendirecek ve halkı üretime teşvik edecek. Adada biz ekonomik olarak ne kadar güçlenirsek, turizm sektörümüz destinasyon anlamında dünya ile daha rahat kucaklaşacak ve gerçek bir turizm adası olacaktır. Turizm ve eğitimde yerimizde patinaj yapmaktan yorulduk artık. Anavatan Türkiye böylesine askeri gücü yanında ekonomik olarak her şeye rağmen buranın ülke olarak sınıf atlamasına da çok rahat yardımcı olabilir. O zaman inanın dönem dönem Türkiye karşıtlığı yapanların da sesi çoktan kesilmiş olacaktır.
Geçen yaz yaptığım şarkı sözlerinde olduğu gibi “Petrol gaz nerde, sevin kardeşçe, yeşil ada Kıbrısım yeter herkese, gelecek nesiller kurban mı bize?”
Turizm Hayattır.