Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya harita ve yüzdelik görüşmesine, Kıbrıs Rum tarafının beşli konferansı kabul edince başlaması çağrısı yaptıklarını belirtti.
Özersay, eğer Kıbrıs Rum tarafı beşli konferansın tarihini saptamayı kabul etmeden harita ve yüzdelik boyutlarıyla toprak görüşmesi yapılması konusunda ısrar ederse, sürecin çökeceğini, bu noktanın son derece önemli ve hayati olduğunu kaydederek, Rum tarafına “Harita konuşmak istiyorsanız, beşli toplantının gününü saptayın” çağrısı yaptı.
“Karar verme zamanı gelmiştir. Süreç başarısızlıkla sonuçlanırsa, üzerinde müzakere edeceğimiz zemini değiştirmeyi düşünmeye başlamamız gerekecek. Ve diğer görüşme zemini bulunana kadar, iyi komşuluk ilişkisi kurmamız gerekir” diyen Özersay, “Eğer taraflardan birinin samimiyetini sınamak istiyorsanız, yapmanız gereken onun görüşme masasında olmasını kabul etmektir. Rum liderliği Türkiye’nin çözüm istemediğini iddia ediyorsa, beşli toplantıyı kabul edip bunu masada sınamalıdır” dedi.
HP Genel Başkanı Özersay, Güney Kıbrıs’ta yayımlanan Politis gazetesine Kıbrıs sorununda gelinen aşama konusunda açıklamalarda bulundu.
Özersay’ın açıklamasına göre, Politis’in sorduğu sorular ve Özersay’ın verdiği yanıtlar şöyle:
Soru: Kıbrıs’ta bugün neyin zamanının geldiğini düşünüyorsunuz?
Cevap: Karar verme zamanı gelmiştir. Artık konuları geciktirecek zaman kalmamıştır. Şartların olumlu yönde gelişmesini tercih ederiz, ancak bu konunun artık bir şekilde nihayete ermesi gerekir. Yani, gecikmeler ve sürece ilişkin çeşitli ertelemeler bizleri yormuştur. Bazı konular psikoloji üzerinde olumsuz etki yapar. Bundan dolayı, bu sürecin, sonucun olumluluğu ya da olumsuzluğundan bağımsız olarak ilerlemesi, uzatılmaması ve artık bir sonuca erdirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yeni bir erteleme ya da gecikme, her iki toplumda da motivasyonu daha da yıkacaktır. Bundan ötürü, her iki toplumda da özellikle politikacılar tarafından umut istismarı yapılırken umuda yatırım yapmak hiç iyi bir fikir değildir. Kıbrıs’ta her iki tarafta da müzakere süreci büyük oranda iç siyasete alet edilerek tüketiliyor. Bundan ötürü, ya Kıbrıs Sorunu çözülmelidir, ya da eğer ki Kıbrıs Sorunu çözülmeyecekse, bu sürecin artık devam etmemesi gerekir.
Soru: Eğer görüşmeler bu sefer de başarısız olursa, bu iki toplumlu iki bölgeli federasyonun sonu mu olur?
Cevap: Bunu Sayın Akıncı da dile getirdi, geçmişte her iki toplumun siyasi liderleri arasında da getirenler oldu. İnanıyorum ki, bu süreç de başarısız olursa artık her şey tükenmiş olacak ve daha farklı, şu ana kadar düşünülenlerin dışında bir şey düşünmemiz ve müzakere zeminini değiştirmemiz gerekecektir. Ancak, mevcut süreç mümkün olan her şey denenip tükenmeden bir sonraki günü düşünmemiz ve nasıl bir çözüm zemini üzerinden hareket edeceğimizi söylememiz de mümkün değildir. Bundan dolayı, mevcut süreçten sonra, eğer başarıya değil başarısızlığa ulaşırsak, Kıbrıs Sorununun geleceği konusunda alternatif zeminler hakkında diyalog başlaması gerektiğine inanıyorum.
Soru: Sizce Kıbrıs Sorununa alternatif yaklaşım olabilecek B Planı nedir? İki ayrı devlet mi? Kıbrıs’ın Kuzey’inin Türkiye’ye ilhakı mı?
Cevap: Müzakereler devam etmekteyken ve iki toplumun üzerinde ortaklaşabileceği bir zemin için yürütülen bir süreç varken, en azından 2016 sonuna kadar, alternatif fikirlerin hangileri olabileceği konusunda bir şey söylemem adil olmaz. Bundan ötürü, şu an bu sorunuza cevap verebilecek durumda değilim. Ancak, size neyin seçenek olmadığını söyleyebilirim. Benim için ve partim için de, Kıbrıslı Türklerin mevcut Kıbrıs Rum devletine ilhakı mümkün değildir, bizim için seçenek değildir. Ayrıca, Türkiye’ye ilhak olmamız da bizim için seçenek değildir, çözüm değildir. Hem şahıs olarak ben, hem de parti olarak biz, bu sürecin başarılı olmasını her iki toplumun da kabul edebileceği bir çözüme ulaşmasını arzu ediyoruz. Ancak, bu süreç başarısız olursa, komşuluk ilişkilerimizin nasıl şekilleneceğine karar vermemiz ve çözüm için farklı bir zemin bulmamız gerekecektir.
Soru: Bugün Kıbrıs Sorunu çözülmezse, Kıbrıs Türk toplumu kimliğini korumayı başaracak mıdır? Yoksa yok mu olacaktır? Bunu göz önünde bulundurmanız gerekmez mi?
Cevap: Kıbrıs sorunu çözülmedi diye yok olacağımıza inanmıyorum. Ekonomi ya da başka alanlarda tamamen otonom olduğumuzu söyleyemem. İzolasyonlar nedeniyle tek bir devletle, Türkiye ile daha bağımlı bir ilişkiye zorlanıyoruz. Ancak yok olmamız söz konusu değildir, böyle bir karamsarlığı kabul etmem. Geçmişe kıyasla, bugün çok köklü değişimler yaşandığını söyleyemem.
Soru: Türkiye’nin size su getirmesi, elektrik getirecek olması, Ercan’ı sizin işletmiyor oluşunuz ve Kıbrıs’ın Kuzeyine büyük miktarda Türk sermayesi ve yatırımının girmesi sizce önemli değişimler değil midir?
Cevap: Kökten bir değişim, örneğin, Türkiye’ye ilhak olmamızla gerçekleşir. Buna da karşıyız, kabul etmiyoruz. Ekonomimizin Türkiye’ye bağımlı olduğu ve bazı alanlarda zorluklar yaşadığımız doğrudur. Ancak bu ekonomik ve siyasal sorunlar yaşadığımız için Kıbrıs Sorunuyla ilgili normal şartlarda kabul etmeyeceğimiz bir çözümü kabul edeceğimiz anlamına gelmez… Bundan dolayı, mevcut müzakere süreci çökerse tükeneceksiniz, yok olacaksınız, Türkiye tarafından yutulacaksınız şeklindeki görüşleri kabul etmiyorum.
Soru: Türkiye’nin suyu ve elektriği ile tamamen Türkiye’ye bağımlı bir hale gelmeyecek misiniz?
Cevap: Elektrik hususunda, Kıbrıs Rum tarafı da İsrail ile birleşik şebeke bağlantısı kuracak. Bu işbirliğinin iki sebebi vardır: Birincisi küresel ekonomiyle ilişkilidir. Doğalgaz, elektrik ve benzeri enerji kaynaklarında bütün devletlerle ve şirketlerle bir tür ilişki içerisinde olmak kaçınılmazdır. Bu bir pazar meselesidir. İkinci sebepse, tek bir devletle, Türkiye ile ilişkilerimiz bulunduğundan ötürü fazla seçeneğimiz olmamasıdır. Bağımlılık, orantısız bağımlılık ilişkisi de bundan doğmaktadır ve evet bu bir problemdir. Fakat pes etme lüksümüz yoktur, çünkü var olma mücadelesi veriyoruz ve bunun elbette ekonomimizle de ilgisi var. Kıbrıs Sorununa çözüm bulunursa ne ala. Eğer bulunmazsa, zayıf düşen ve yok olmamak için nasıl olursa olsun bir çözümü kabul eden taraf durumunda olmayacağız. Bizimle ilgili zihninizde böyle bir imaj varsa, bu imaj doğru değildir.
Soru: Kıbrıslı Rumlar için görüşmelerde son derece ciddi iki konu, anlaşma olabilmesi için iki olmazsa olmaz var: Güzelyurt’un iadesi ve garantilerin kaldırılması. Kıbrıs Rum tarafının bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cevap: Şu an için böylesi spesifik konuları konuşmamızı doğru bulmam çünkü bunlar bir bütünün parçaları arasındadır, ayrı konular değildir. Her zaman söylediğim bir şey vardır, Kıbrıs Sorununun çözülmesini gerçekten istiyorsanız, çözüm bütünlüklü bir çözüm olmalıdır. Bütün başlıklar da, bütün ilgili taraflar da masada olmalıdır.
Soru: Sizce en önemli nokta nedir?
Cevap: Bence en önemli nokta, Kıbrıs Rum liderliğinin çelişkili ve anlam verilmesi zor bir tutumla hareket ediyor olmasıdır. Kıbrıs Rum siyasi elitleri, Kıbrıslı Türklerin neyi kabul etmesi gerektiğini ve bunlardan birinin kabul edilmemesi halinde çözüm olmayacağını söyleyip duruyorlar. Bütün bunlar argümandır. Öte yandan, madem Kıbrıs Rum liderliği Türkiye’nin çözüm istemediğini iddia etmektedir, Türkiye’nin samimiyetini müzakere masasında bir beşli toplantıyla test edebilir. Taraflar, bütün başlıklar üzerinde, farklı odalarda da olsa eş zamanlı paralel yürüyecek müzakerelerle masada olursa Kıbrıs Sorununun çözümü için irade var mıdır yok mudur anlarız. Bence ilgili bir tarafın samimiyetini sınamak istersen yapman gereken onun müzakere masasına oturmasını kabul etmektir.
Soru: Kıbrıslı Rumların Annan Planından daha azına “evet” demeyeceğini biliyorsunuzdur.
Cevap: Kıbrıslı Türklerin akılsız, enayi olduğunu mu zannediyorsunuz? Değiliz. 2004’te Kıbrıslı Rumlar tatmin olmadı, ama Kıbrıslı Türkler “Evet” dedi, o yüzden planı Kıbrıslı Rumları tatmin edecek şekilde değiştirelim düşüncesi katiyen kabul edilemez. Neden mi? Böyle bir şey mümkün değildir de ondan. Dediğiniz gibi, her iki toplumun da ikna olması lazım.
Soru: Neden garantilerde ısrar ediyorsunuz?
Cevap: Sizce yeterli sebebimiz yok mu? 1963-64 döneminde yeterince acı çekmedik mi?
HP köy ziyaretlerini sürdürüyor
Öte yandan Halkın Partisi (HP), Alayköy, Atlılar, Muratağa ve Sandallar köylerini ziyaret ederek, vatandaşlarla bir araya geldi, partinin ülkedeki sorunlara yönelik çözüm önerilerini anlattı ve vatandaşların sorularını yanıtladı.
Partiden yapılan açıklamaya göre, ziyaretlerde Halkın Partisi’nin Kıbrıs sorunu konusundaki görüşlerine değinen HP Genel Başkanı Özersay “Bizler ortaya bir çözüm belgesi çıkmadan şimdiden ‘evetçi’ ya da ‘hayırcı’ olmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Bunu söyleyenler neye ‘evet’ ya da neye ‘hayır’ diyorlar, henüz çözüm ortada yok” dedi.
Özersay, ortaya çıkacak sonuca “Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını koruyor mu, dengeli ve her iki toplumun da kabul edebileceği bir belge mi” olarak bakacaklarını belirtti.
Güncelleme Tarihi: 07 Kasım 2016, 07:10