banner564

İskele bölgesi dert küpü

Susuzluktan kırılan İskele bölgesinde, çiftçi ve hayvancı vatandaşların yanı sıra işsiz gençler “seçimden seçime görebildiğimiz siyasiler sayesinde perişanız” diyor

İskele bölgesi dert küpü
banner598
Serap Turan EVRAN
   Kuzey Kıbrıs’ın hemen her yerinde ciddi sorunlar yaşanıyor. Ancak İskele ve Karpaz bölgelerinde, diğer bölgelere oranla sorunların daha da ağırlaştığı ve insanların devletten umudunu kestiği görülüyor. 
   Diyalog’un ziyaret ettiği İskele bölgesindeki köylerin sakinleri kimi zaman dört günde bir, kimi zaman haftada bir, kimi zaman da on günde bir su ile buluşuyor. Susuzluk nedeniyle büyük sıkıntı yaşayan köylüler, çareyi kuyu açmada buluyor.
   Kendi imkanlarıyla bahçelerinde kuyu açan köylüler, devletin her konuda olduğu gibi yaşanan su sıkıntısıyla ilgili tavrından da oldukça şikayetçi. Seçim dönemlerinde verilen sözlerin yerine getirilmediğini belirten bölge sakinleri “onlara güvenimiz kalmadı. Bizleri bunca yıl boş sözlerle avuttular” diyor. 

Boğaztepe’de sorun çok

Dertlerine bir nebze olsun derman olmak, seslerini yetkililere duyurmak için karış karış gezdiğimiz İskele ve köylerinde ilk durağımız Boğaztepe oldu. Köy sakini Metin Güllü’ye göre en büyük sorun su. Ancak bu sorun yalnızca bölgenin değil, Ada’nın sorunu: 
“Önceleri hayvancılıkla uğraşan çok insan vardı o da bitti. Çünkü çok ciddi su sorunu yaşanmaya başladı. Kışın hiç kesilmeyen suyumuz yazın haftada bir, hatta kimi zaman 2 haftada bir verilmeye kadar düştü.  Seçimlerden sonra bir değişim başladı, 4 günde bir su gelmeye başladı. Ancak bu sorun yalnızca bölgenin değil Ada’nın sorunu.”


‘Üniversiteli çok iş yok’
Bölgenin göze çarpan bir diğer önemli sorunu ise işsizlik. Bölgelerinde iş bulamayan gençler, iş imkanı olan kentlere göç eder olmuş. Üstelik gençlerin çoğu da üniversite mezunu. Boğaztepeli Metin Güllü’nün kızı da onlardan yalnızca bir tanesi. Güllü konu hakkında, “Boğaztepe’de üniversite mezunu gençlerimiz çok ancak işsiz sayısı da bununla aynı orantıda. Bölgemizde iş alanı yok. Olmadığı için de ciddi oranda bir göç söz konusu. Gördüğüm kadarıyla gençler daha çok özel sektörün yoğun olduğu Lefkoşa ve Mağusa’ya gidiyor. Bizim kızımız da özel sektörde çalışıyor. Üstelik her gün Lefkoşa’ya gidip geliyor” dedi.

Yarköy’de Su ve işsizlik başlı başına sorun

Yarköy’de de durum hemen hemen  aynı. Geçimini genel olarak tarım ve hayvancılıkla sağlayan köy halkından Adil Şağban da ilgisizlikten şikayetçi. Susuzluk, hepimizin belini büktü...Su sorunumuz var. Aşağı yukarı haftada bir geliyor. Burada halkın geneli çiftçilikle uğraşıyor. Ama su olmadığı için bir hayli zorlanıyoruz. Bir diğer sorun da işsizlik. 3 oğlum var 3’ü de boşta. Bekar olan oğlum hayvancılıkla uğraşıyor, diğerleri çiftçilik yaparak zar zor geçimini sağlıyor” diyor.


İskele’nin ayrıcalıklı olması lazım

Restoran ve kafelerin çoğunlukta olduğu Boğaz’a sıra geldiğinde ise bölgenin en tanınmış esnafı olan Kemal’in Yeri’nde Hasan Uluel’le konuştuk. Yabancı turistlerin yanı sıra yerlilerin uğrak yeri haline gelen restorantın da yine en büyük sorun su. Özellikle yazın büyük sıkıntı yaşadıklarını söyleyen Uluel, depolarına gelen suyun yetersiz olduğundan dert yanıyor. Ağırlıklı olarak turistlerin bölgeye geldiğine dikkat çekerek şöyle diyor:
    “Bölgemize daha fazla özen gösterilmesi gerekiyor. Hatta biraz ayrıcalık da olması lazım. Çünkü turiste hizmet ediyorsun burada. Su, şu anda haftada iki kez geliyor. Ancak yetmesi mümkün mü? Böyle durumlarda dışardan satın alıyoruz.” 

Hükümet bir an önce açıklasın
Boğaz, turistik bölge mi değil mi? 

Hasan Uluel, İskele’nin bir konuda belirsizlik yaşadığına dikkat çekiyor, Turizm Bakanlığı’na sesleniyor: 
   “Boğaz bölgesi turistik alan ise ilan etsinler artık, turist alan diye. Halk bilsin. Belirsizlik var. Bazı zaman turistik bölge deniyor, bazı zaman turistik bölge sayılmıyor orası. Turistik bölge mi değil mi? Bunu resmen açıklasınlar. Yatırımcı da ona göre hareket etsin. Resmen açıkladığı zaman zaten buradaki dükkanlar çoğalacak.” 

Ergazilinin susuzluk canlarına tak etmiş!

Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu, Meclis eski Başkanı Hakkı Atun gibi birçok önemli ismin çıktığı Ergazi’ye vardığımızda ise soluğu köy kahvesinde aldık. Bir dokunduk bin ah işittik. Neredeyse hepsinin hayvancılık ve çiftçilikle uğraştığı Ergazi halkının deyim yerindeyse susuzluk canlarına tak etmiş. Çünkü her iki geçim kaynağı da tükenmeye yüz tutmuş. 
   “Su en büyük sorunumuz” diyerek başlıyor köyü temsilen konuşan kendisi de hayvancılıkla uğraşan Ali Hafız “Hayvancı da çiftçi de zorda. Köyümüzün bir kuyusu vardı, belediye önceden su getirir koyardı, şimdi durdu. Sıkıntı çok büyük. Bir diğer sorunumuz ise hayvanlarımızı satamıyoruz. Zorla hayvan satarız. Kasaplara yalvarın onlar da istediği fiyata alır. Bugün gelir 10 ister yarın gelir 12. İnsanlar da malını satamayınca mağdur olur.  Mesela havancılara kredili arpa verdiler. Ama kimse ödemedi, çünkü ödeyecek gücü yok” ifadeleriyle köydeki durumu özetliyor.

“Mandıralar evlerle iç içe”

   Geçimini daha çok tarım ve hayvancılıkla sağlayan Ergazi’de modern bir düzene geçilememiş. Zira mandıralar ve evler hala daha iç içe. Bu durum da köylünün pek hoşuna gitmiyor.
  “Köylerdeki bu mandıraların kalkması lazım. Bazıları taşıdı ama çoğunun evi hala daha mandıralarla iç içe. İnsanlara kırsal arsa vermiyorlar ki, git buraya diye. Çünkü köyde boş arsa yok. Devletin bu işe bir el atması lazım” diyorlar. 



Kurtuluş’ta hayvancı ve çiftçi “İngiliz döneminde iyiydi” diyor

Kurtuluş’ta da diğer köylerde olduğu gibi en çok hissedilen sorun su.  Taş ocakları ve AKSA’nın bölgeye verdiği zararlar bir yana, susuzluk öncelikli sorunları. Gazetemiz aracılığıyla yetkililere sesini duyurmaya çalışan Hasan Aksüt ise şöyle diyor:
   “Yaşadığımız su sıkıntısı, hayvancılık ve çiftçinin belini büktü. Geçimini bununla sağlayan çiftçi de hayvancı da evine ekmek götüremez oldu. 10 yıl öncesine baktığımızda biz daha iyiydik. Çok eskilere 1950 – 1960’lı yıllara gittiğimizde ise o dönem İngiliz hakimiyeti vardı. İngiliz hayvancıya destek verirdi. Zamanı geldiğinde tüm aşılarını yapardı. Bütün sorunlarını yerinde görür desteğini verirdi. Doktor kapı kapı gezerdi. Şimdi ‘40 dönüm bostan yan gel yat Osman’ başka da bir şey yok. Şu anda hayvanlarda baş gösteren hastalıklar ve kiminin telef olmasının sebebi AKSA’nın yaydığı kirli hava.” 
Son dönemde yaşadıklarımızı hiçbir dönem yaşamadık diyen Hasan Aksüt, diğer sorunlarını ise iki başlıkta topluyor, bölgede bulunan taş ocakları ve AKSA’yı işaret ediyor: 

“Hop oturup hop kalkıyoruz”
“Doğma büyüme Kurtuluşluyum. En büyük sorunumuz AKSA’nın çıkardığı zehirli duman. Diğeri ise taş ocakları. Evlerimizde sürekli hop oturup hop kalkıyoruz. Taş ocaklarındaki çalışmalar bizi canımızdan bezdirdi. Birileri bu ocakların iptali için uğraşıyor ama samimi bulmuyorum, çünkü herkes kendi menfaatine çalışıyor.”

Turnalar’ın gençleri işsiz

Su sorununun neredeyse ikinci plana düştüğü Turnalar ve Sınırüstü sakinleri ise işsizlikten dert yanıyor. Turnalar’da konuştuğumuz Ali Evran,  üniversite mezunu çok ama iş yok diyor. Gençlerin bir umutla gittikleri üniversitelerden mezun olduğunda büyük bir hüsranla karşılaştığının altını çiziyor. Su sorunuyla ilgili de hükümete sesleniyor:  “Ada’nın en büyük sorunu kuşkusuz su. Bizim de bu sorundan etkilenmememiz mümkün mü? Ancak bu sorun belediyelerin sorunu olmamalı. Neticede biz bir devletiz. Hükümet edenlerin bu işe bir an önce kalıcı bir çözüm bulması gerekiyor. Umudumuz Türkiye’den gelecek olan su.” 






Sınırüstü’nde durum içler acısı

Sınırüstü’nde bizi ağırlayan isim ise 73 yaşındaki eski TMT’ci Hüseyin Biçenleroğlu oldu. Biz yaşımızı başımızı aldık diyor, gençlerin durumunu da içler acısı olarak nitelendiriyor:  “Gençlerimize iş yok. Bizim Kıbrıs’ta tek eksiğimiz, mesleğe yönelik bir alan yok. Sanat okulları eskiden vardı. Meslek öğrenmek isteyen de çoktu. Şimdi meslek öğrenmek isteyen de yok. Üniversitelere yığılıyorlar. Bilgisayar Mühendisliği’ni okuyor ama mezun olunca aç kalıyor.”

Kuzucuk’ta genç nüfus azaldı

Gençlerin iş bulma konusunda yaşadığı sıkıntıdan ötürü göç ettiği bir diğer köy ise Kuzucuk. Bin bir hayalle başladıkları üniversiteden mezun olduktan sonra iş sorunu yaşayan gençler, çareyi iş imkanının olduğu yerlere gitmekte bulmuş. Bu da köyde genç nüfusun azalmasına neden olmuş. Köyün sıkıntılarını konuştuğumuz 41 yaşındaki Ahmet Beyaz, anlatacak çok bir şey yok diyor ama başlıyor sorunlarını sıralamaya. Beyaz şunları söyledi. “Gençlerin hemen hemen hepsi üniversite mezunu ama iş yok. Bu sorun sadece Kuzucuk’un değil adanın sorunu. Çöp de başlı başına bir sorun. Şu anda haftada iki kez çöplerimiz toplanıyor. Olması gereken her gün toplanması. Çünkü havalar çok sıcak.” 


Ötüken’in derdi susuzluk, bakımsızlık ve ilgisizlik

Karış karış gezdiğimiz İskele’ye bağlı Ötüken halkı da ilgisizlik, bakımsızlık ve tabi ki susuzluktan dem vurmuş. Bugüne kadar köylerine yapılan tek yatırımın kaldırım çalışması olduğunu söyleyen 67 yaşındaki Mustafa Çakır, 42 yıldır yaşadığı Ötüken sokaklarında biriken çöplerden şikayetçi. Hiçbir belediye çalışanının buraya gelip temizlik yapmadığını söyledi. 

Kalecik, santralden yaka silkiyor

Son günlerin hatta son yılların en çok tartışılan konusu, ülkenin elektrik üretimini sağlayan Aksa Elektrik Santrali’ni bünyesinde barındıran Kalecik’in sorunu ise diğer köylere göre biraz farklı ve ciddi. Zira onlar, bir türlü bacalarına filtre takmayan Aksa Elektrik Santrali’nden çıkan kirli havayı soluyor. Üstelik başka çareleri de yok. Evini yurdunu yıllar öncesinde buraya taşıyan halk, kaderine terkedilmiş. Hem bu konuyu hem de diğer sorunlarını dinlemek için Kalecik Muhtarı 31 yaşındaki Mahmut Gülden’in kapısını çaldık. Genç yaşına rağmen önemli bir sorumluluğu üstlenmiş, halkının sorunlarına bir nebze yardımcı olmak için elini taşın altına koymuş. 

“İnsanları asıl mağdur eden devlet”

Kalecik’in aslında bilinen sorununu bir de Mahmut Gülden’den dinledik. Gülden, “Doğruyu söylemek gerekirse bence şu anda en ciddi sorun elektrik santrali gibi görülüyor. Ama bu konuda insanları mağdur edenin AKSA Şirketi değil, devlet olduğunu düşünüyorum. Demek ki bir devlet otoritesi yok. Sadece bizim köy için değil, İskele için bir sorun oldu. AKSA’nın köy halkına kazandırdığı tek olumlu yanı ise işsizliğin yaşandığı şu günlerde bir iş kapısı oluşu. Zira bizim köyümüzden de burada çalışan insanlar var. Köyle alakalı maddi sorunlarla da ilgili kapısını çaldığımızda maddi yardım ediyor” dedi. 

Devlet AKSA’ya gebe!

Devletin Girne’de kendi elektrik santraliyle insanları zehirlediğini savunan Gülden, AKSA insanları zehirlemiş çok mu sözleriyle de eleştirisini yapıyor ve şunları ifade ediyor. “Devletin bu şirkete çok fazla miktarda borcu varmış. Devlet bu şirkete zaten gebe. Şöyle de bir çelişki var. Devlet zaten kendi santraliyle Girne’de insanları zehirliyor. Yani kendi zehirlerken bu şirkete de her halde filtre takın diyemiyor” 

Sadıkoğlu, hizmet için kolları sıvadı

Rakiplerinin aksine; hiçbir televizyon programına katılmadan, miting yapmadan zaferi göğüslemeyi başaran Hasan Sadıkoğlu’nu, tek desteğim dediği halkı, yarı yolda bırakmadı. Neredeyse sessiz sedasız yürüttüğü seçim kampanyasının sonunda 20 yıldır süren alışkanlığa dur dedi, 29 Haziran Yerel seçimlerinin ardından 20 yıllık belediye başkanı Halil İbrahim Orun’dan görevi devralmayı başardı.  Bölge halkı tarafından sevilen ve sayılan bir isim olan İskele’nin çiçeği burnunda belediye başkanı Sadıkoğlu’nun şimdilerde tek bir amacı var. O da kendisine bağlı köylere ihtiyaçlarına göre hizmet götürmek. Gazetemize konuşan yeni başkan, en önemli sorunu halletmeyi, öncelikli görev olarak kabul ettiğini söyledi. 

Denizden su arıtma tesisi müjdesi
Hiç vakit kaybetmeden kolları sıvayan Sadıkoğlu, bu sorunun üstesinden nasıl geleceğini ise halkına bir müjde vererek şunları anlattı, “İskele sahil şeridine kurulmasını planladığımız büyük bir su arıtma tesisi projesini hayata geçirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Gerek öz kaynaklarımız, gerek ise yardımlar ile bu işin üstesinden geleceğimize inanıyorum.” 


İskele yeni bir çehreye kavuşacak

Sadıkoğlu konuşmasında şunları kaydetti, “ En büyük sıkıntı diğer aday arkadaşların söylediği gibi Marina eksikliği ya da sosyal konut eksikliği değildi. Adaylardan biri hükümetin büyük ortağı, diğeri de küçük ortağıydı. Seçim kampanyası süresince maddiyatı çok iyi kullandılar. Mitinglerle, pankart ve broşürlerle halkın oyunu alabilmek için yarıştılar. Benim ise böyle bir bütçem olmadı. Yanımda yalnızca hiçbir menfaati olmadan, gece gündüz demeden seçim kampanyama destek veren bölgemin güzel ve yürekli insanları vardı. Onların bana verdiği desteği her an yanımda hissettim. Diğer adayların aksine benim için birinci görev ise halka en iyi şekilde hizmet götürebilmekti. Onların işlerini kolaylaştırabilmek için bazı değişiklikler yapabilmekti. Mesela e-belediyecilik gibi. Bunu hayata geçirdiğimiz zaman vatandaşlarımız bir tuşla tüm işlemlerini yapabilecekler. Bir diğer görevimiz ise İskele’yi bir kent havasına sokabilmek. Bugün baktığımızda dışarıdan gelen vatandaşlar halen daha bir kente giriş yaptıklarının farkında bile değiller. Bunun için de bir projemiz var. En kısa zamanda bunu da hayata geçireceğiz.”

Güncelleme Tarihi: 10 Ağustos 2014, 10:38
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner473