Raif DOĞRU
Türk-Yunan dostluğunun gelişmesi için büyük uğraşlar veren, zaman zaman Güney Kıbrıs’a giderek Rum liderlerle görüşen İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, özellikle ekonomik kriz sonrasında Türkiye’deki Yunan şirketlerinin sayısında ciddi artışların olduğunu söyledi.
Diyalog’un sorularını yanıtlayan Demirtaş, 31 Aralık 2012’de Türkiye’de 534 Yunan şirketinin bulunduğunu, 2014 yılının Haziran ayı itibarıyla bu rakamın 635’e yükseldiğini belirtti.
Yunanistan’da şirket kurmanın önündeki bürokratik engellere dikkat çeken Demirtaş, bunu aşabilen ve faaliyete geçen Türk şirket sayısının 46 olduğunu ifade etti.
“1992’den bu yana Türkiye ile Yunanistan arasındaki hiçbir sorun, ne Ege, ne Azınlıklar, ne Ruhban Okulu, ne Kıta Sahanlığı çözülmedi, ama ticaret arttı” diyen Demirtaş, 5 milyar dolara ulaşan ticaret hacminin normalde 10 milyar dolara çıkması gerektiğini kaydetti.
Demirtaş, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtladı:
Soru: Yunan şirketlerinin Ege bölgesindeki yatırımları hakkında neler söylemek istersiniz?.. Yatırımlar kaç yıl önce başladı?.. Bugün ne durumda?..
Yanıt: Hazine Müsteşarlığının 31 Aralık 2012 rakamlarına göre Türkiye’de 534 adet Yunan sermayeli bulunuyordu. 30 Haziran 2014 tarihli rakamlarına göre firma sayısı 635’e yükseldi. Yunan sermayeli firmaların büyük kısmı İstanbul’da bulunuyor.
Firma sayısı olarak az olabilir, ancak yabancı yatırım miktarı olarak baktığımız zaman bugün Türkiye, Yunanistan için en büyük yatırımlarının bulunduğu ülke konumundadır. National Bank of Greece’in, Finansbank’ı satın almak için gerçekleştirdiği sermaye ihracının Yunanistan tarihinin en büyük sermaye ihracı olmuştur.
Ege’de balık çiftlikleri
Ayrıca son yıllarda Türkiye, Yunanistan’ın bir numaralı ihracat partneri olmuştur. Yunan şirketlerinin Ege Bölgesi’ndeki yatırımları özellikle Yunanistan’da 2008 yılından itibaren baş gösteren krizle birlikte bir artış eğilimine girmiştir. Krizden kaçan Yunanlı işadamları İzmir’i tercih etmiştir. Bugün Odamıza kayıtlı 70 adet yunan sermayeli firma bulunmaktadır. Yunanlıların Ege Bölgesi’nde özellikle balık çiftlikleri alanında önemli yatırımları bulunmaktadır.
Soru: Türk şirketleri aynı şekilde Yunanistan’da yatırım yapabiliyorlar mı?. Bugüne kadar yatırım yapan şirket sayısı hakkında bilgi verebilir misiniz? Karşılaştıkları engeller nelerdir?.. Neden engel çıkarıyorlar?..
Yanıt: T.C. Atina Ticaret Müşavirliğimizin son verilerine göre bugün Yunanistan’daki Türk sermayeli şirketlerin sayısı 46’ya ulaşmıştır. Geçtiğimiz senelerde sadece 10 firma faaliyet gösterirken, bugün sayı artmıştır, ancak maalesef olması gerekenin altında olduğunu düşünüyorum. Tıpkı aramızdaki ticaret hacmi gibi. Bugün Yunanistan ile olan dış ticaret hacmimiz 5 milyar dolar seviyesinde seyrediyor, ancak potansiyelin 10 milyar dolardan fazla olduğunu biliyoruz.
Yunanistan’da şirket kurulumu konusunda, bürokrasi ciddi bir sorun. Ama Yunanistan’da şirket kurulumu sadece Türkler için zor bir prosedür değil, diğer ülkeler için de zorluklar var. Yunanistan’da çok hantal bir bürokrasi var. Devlet mekanizmalarının işleyişi oldukça ağır. Bu da yatırım yapmak isteyen tüm işadamlarını etkiliyor. Yunanistan’da şirket kurulmasına yönelik bürokratik engeller sadece Türk işadamlarının değil, şirket kurmak isteyen diğer yabancı şirketlerin ve hatta Yunanlı işadamlarının da şikayet ettikleri bir durum.
Yunanlı Oda Başkanları ve işadamlarıyla bir araya geldiğimizde bu konuları ele alıyoruz, durumdan onlar da şikayetçi. Son yıllarda Yunan hükümetinin mevcut engellerle ilgili birçok düzenlemeye gittiğini biliyorum. Koç ve Doğuş Grubu’nun son dönemde, Yunanistan’da özellikle marina yatırımları yapmaya başlamasını, yatırım ortamında iyileşme göstergesi olarak değerlendiriyorum.
Öncelik ilişkilerin gelişmesi
Soru: Sizin Yunanistan ve Kıbrıs Rum liderliği ile sürekli temaslarınız var. Larnaka üzerinden Güney Kıbrıs’a gidiyor ve görüşmeler yapıyorsunuz. Olumlu mesajlar da veriyorsunuz. Ama Kıbrıs sorunu bir türlü çözülmüyor... Bunca yıllık deneyimleriniz çerçevesinde sorunun ana nedenleri hakkında neler söylemek istersiniz?.
Yanıt: İzmir Ticaret Odası Başkanlığına geldiğim 1992 senesinden bu yana komşumuz Yunanistan ile ilişkilerimizi her alanda geliştirmek her zaman en öncelikli konularımdan biri oldu. 1992 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi sadece 200 milyon dolarken bugün 5 milyar dolarlara çıktık. 1992 yılında Yunanistan ile ilişkilerimizi geliştirmek için yola çıktığımızda, kimse bize inanmadı. Ama hiçbir şey bizi yıldırmadı, moralimizi bozmadı. Biz iki ülke ticaretinin gelişmesiyle, ülkelerimiz arasındaki dostluk ve barış köprüsünün güçleneceğine inandık.
Diğer yandan ticaret hayatındaki tecrübelerimden en iyi ticaretin en yakındakiyle yapıldığını biliyordum. Ve bugün geldiğimiz noktada ne kadar haklı olduğumuzu görüyoruz. Peki neler yaptık? Öncelikle aramızdaki ticaretin gelişmesini engelleyen hususları tespit ettik. Türk ve Yunan işadamlarının bir araya gelmesini engelleyen ne vardı, buna baktık. İki halk arasında güven eksikti.
Kalıcı güven ve barış ortamının tesis edilmesiyle birçok sorununun çözüleceğini biliyorduk. Güven ve barış ortamı için ise Yunanlı dostlarımızla daha sık temas kurmamız gerekiyordu. Ama iki tarafta özellikle Yunan toplumunda tabular önyargılar vardı. Güvensizlik duygusunu aşmanın yolu ise, güven duymadığınız kişiyi tanımaya çalışmaktan geçer. Biz de bunu yaptık. İlk önce Yunanlı işadamlarıyla temas kurmaya başladık. Ege’nin karşı kıyısındaki Yunan Valiler, Belediye Başkanları ve tabii ki Ticaret Odalarıyla temasa geçtik. Yolun başında büyük zorluklarla karşılaştık. Yunanlı dostlarımız önceleri ziyaretlerimize hep kuşkuyla baktılar, Yunan Valiler, Belediye Başkanları hatta Oda başkanları bize randevu vermediler. Bizim temas kurma niyetimizin altında hep bir şeyler aradılar. Bu engeller bizi yıldırmadı, mücadeleye devam ettik. Gide gele buzları eritmeye başladık. Siyasi konuları bir kenara bırakıp; iki ülke arasındaki ticareti ve dostluğu geliştirmeyi hedefledik. Böyle yaparsak siyasi sorunların da kendiliğinden çözüleceğine inandık.
Sorunlar olduğu yerde duruyor
1992’den bu yana Türkiye ile Yunanistan arasındaki hiçbir sorun, ne Ege, ne Azınlıklar, ne Ruhban Okulu, ne Kıta Sahanlığı çözülmedi, ama ticaret arttı. Artık Yunanlı siyasetçiler de “sorun çıktığında parantez açıp kapatalım, ilişkileri geliştirelim” diyor.
Bence bugün Kıbrıs sorununda yapılması gereken de bu. 22 Aralık’ta KKTC Dışişleri Bakanlığı’nda verdiğim seminerde de aynı şeyleri söyledim. “Siyasetçiler yine siyaseti konuşsun, ama işadamları olarak bizim önceliğimiz ekonomi olsun, ekonomik ilişkileri geliştirmeye çalışalım.
Önceliğimiz ekonomi olsun. Gelişen ekonomik ilişkiler güven ortamını sağlar, güven ortamı da barışı getirir. Dünyanın son bölünmüş başkenti Lefkoşa. Berlin Duvarı bile yıkılmış iken, biz de adayı ikiye bölen paslı tel örgüleri, varilleri kaldıralım” dedim. Bunu bir kez daha sizin aracılığınızla vurgulamak istiyorum. Kıbrıs’ta siyasetçiler yine görüşmeye devam etsin ama biz iş dünyası olarak artık ortak çalışmalar yapmaya, Adanın her iki tarafına da refah getirecek ortaklıklar kurmaya, olaya ekonomik açıdan bakmak zorundayız. Ekonomi kendi rayında yürümeye devam etsin.
Yeni bir sayfa açıldı
Soru: Yunanistan’da Syriza’nın iktidarı, iki ülke arasındaki ilişkileri ve Kıbrıs sorununu sizce nasıl etkiler?. Beklentileriniz nedir?
Yanıt: Malumunuz olduğu üzere SYRIZA, seçimler öncesinde radikal açıklamalarda bulundu. Hükümet olduktan sonra nasıl bir yol izleyeceğini doğrusu ben de merakla bekliyorum. Ne olursa olsun komşumuz için yeni bir sayfa açıldığını düşünüyorum. SYRIZA Hükümeti başarılı olarak ülkeyi krizden çıkarması durumunda uzun süre ülkeyi yönetecek. Başarısız olması durumunda ise bir türlü ülkeyi yönetmesine izin verilmeyen, haksızlığa uğrayan sol miti dağılacak, Yunan halkı gerçeklerle yüzleşecek.
Açıkçası ben bu dönemde SYRIZA’nın daha çok iç meselelerle meşgul olacağını, Yunan halkının son beş yıldır ağır bedeller ödeyerek katlandığı ekonomik sorunlarıyla ilgileneceğini düşünüyorum. Ama kesin konuşmak için oldukça erken.
Güncelleme Tarihi: 05 Şubat 2015, 10:12