Küçücük bir toplum, Akdeniz'in ortasında bir ada şuursuzca kendi yolunu bulmaya çalışıyor.
Biraz eğri oturup, doğru konuşmak gerek. İnsanlarımız gelecekten yana çok umutlu değil. Hatta hiç umutlu değil.
Emin olun biz hiç bu kadar olmamıştık.
Umutsuzluk, ümitsizlik her alanda boş vermişlik, böyle geldi böyle gider demişlik , kısaca her şey bu kadar çok kendi kaderine terk edilmemişti. Mevcut durum asla şimdiki siyasilerin boynunda olan bir suç değil, mevcut durum şüphesiz 50 yılın yarattığı siyasi ve ekonomik bir çöküntü.
Sakın 74'ten sonra bu kadar bina, bu kadar fabrika, gelişmişlik , böylesi yollar , bu kadar üniversiteler, bu kadar liman , vesaire vesaire demesin. 50 yılda 74 öncesi envanter ve altyapı çalışmaları ile bu günü kıyaslarsak ne kadar daha fazla yol kat etmemiz gerektiğini hemencecik anlarız.
Geleceğini tayin etmekte ne yazık ki zorlanan küçücük bir toplum, şüphesiz gelecek kuşaklarına bunlara yön veremeyen siyasette yer alan , iktidara gelen bütün partilerden bir gün ne yaptınız diye soracak. Mevcut DeFacto kimsenin suçu değil, buna sebebiyet veren tüm iktidarların suçu.
Tıpkı babam gibi en azından " canımızı kurtardık şimdi özgürlük içerisinde dilediğimiz zaman dilediğimiz yere gidip geliyoruz" diyen bir kesim de var. Bu da bir bakış açısı. "Geçmişte ne yaşadığımızı bilmezsiniz be çocuklar " diyen bir zihniyet. Katılırsınız katılmazsınız , saygı duymanız lazım ancak bu düşünceler artık öyle tahmin ediyorum ki tarihin tozlu raflarına gömülmeye mahkum oluyor. Belli açılımlar yapılmaz ise hem Türkiyemiz, hem de bizler gittikçe bu siyasetin getirdiği olumsuz neticelerden daha fazla etkileneceğiz.
Masadan en son kim kaçmıştı?
Tabii ki Rumlar ve Yunanistan. Tüm dünyaya örnekleriyle açıklamak dururken, kendi haklılığımızı ispat etmeye çalışmanın dışında şimdi ne yazık ki masadan kaçan taraf biz olduk durumuna düştük. Savunma sanayiyi anlamında müthiş hamleler yapan Türkiye , dünyayı bu alanda yaptığı açılımlarla parmak ısırttı. Bunlar başarılı iken ne yazık ki ekonomik anlamda gittikçe borçlanan ve son olarak da talihsiz deprem ve onların yarattığı çöküntü ile dibe vurmuş bir iktisadi durum var.
Bu yüzdendir ki , Kıbrıs Türk halkı kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomik ortamı yaratmak zorunda. Gidilecek yol haritası gerçekten de zor değil . Yeter ki herkes bu yol haritasına inanarak kendisini adasın.
Halkın özgürlük duyguları ile oynanan siyasi bir mühendislik
Şimdi babam gibi en azılı vatanına sahip çıkmaya çalışan hiçbir zaman özgürlüğünden, toprağından ödün vermeyen tertemiz bir Kıbrıs Türk insanı, bugün geçmişte verilen var oluş savaşındın kimlerin fayda gördüğünü, kimlerin bunu siyasi çıkarlara alet ettiğini, artık buna bir dur demenin zamanının çoktan gelip geçtiğini bile anlıyor. İşin püf noktası tam da burada. Babam gibiler, onlar, yüzler , binler değil , inanın 10.000'leri aşmış durumda.
Özellikle yurt dışına çıktığınız zaman orada yaşayan halkların kendi toplumları için canla başla çalışan siyasi iktidarların çırpınışını görmektesiniz.
Günden güne halkının refahını yükseltmeye çalışan devletler ve bunun yanında kendi refahlarını en yüksek seviyede tutmaya çalışan ve geleceğe dair endişelerini yavaş yavaş yok eden kendi işlerine ,güçlerine sarılan halklar .
Bunu o hiç beğenmediğimiz Afrika ülkelerinden tutunda, gittikçe kendilerini Dünya ile yarışır hale getiren Birleşik Arap emirlikleri ülkelerine, Avrupa ülkelerine yaptığımız ziyaretlerden de anlıyoruz.
Yıllardır bir keşmekeş içinde, adeta kendi sarmalımızda boğulduğumuz " Ne olacak bu Kıbrıs meselesi " diye diye nesiller ve gelecek kuşaklarımızı harcadığımız bir ortam yaratıyoruz.
Tertemiz duygularla siyasete atılan kişiler 2 yıl bilemediniz en fazla 3 yıl sonra bundan bin pişman oluyor ve bu yaratılan statüko'nun çok zor değişeceği bilinci ile siyasetten çekilmek durumunda kalıyor.
Yaratılan düzenden nemalanan , onların da çocuklarını nemalandıran, bana dokunmayan yılan bin yaşasın , varsa yoksa benim çıkarım benim menfaatlerim diyen bir toplum haline nasıl dönüştürüldük? Gerçekten de bu araştırılması gereken sosyolojik bir vaka.
Bundan sonra toparlanır mıyız? Peki, yarın bizi neler bekliyor?
Bence gerçekten de toparlanır.
Sağcısı solcusu ile birlikte, gerçekten de bu vatanı nasıl kurtarabiliriz? Siyasi ve ekonomik olarak Dünya standartlarına nasıl çekebiliriz? O onun adamı idi ! Bu bunun görüşünü paylaşmak zorunda idi ! o onu iktidara getirdi ! bu bunu iktidara getirmesi için kendi siyasi tercihlerini oynadı ! Gibi sadece günümüzü belli yalanlar ile siyaseten çevrelersek inanın bu ülkede en fazla 10 yıl sonra yaşayan Kıbrıs Türkü bulunmakta zorlanacağız...
Osmanlı'nın tüm ihtişamı ile hala daha Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan ve yaşatılan kültürü, uzantısı olan halkı, Destamonan'ın aşkının yazıldığı Othello kalesi, St Barnabas kutsal kilisesi , Walt Disney’e ilham olan St Hilarion kalesi, Salamis Antik kenti, dünyada başka yerde yok. Dubai'de bile.
Taktire laik bir makale..! gercekler bazen cok aci oluyor.. tipgi bu makale gibi.. Sayin Mr, Ismet Esenyel gibi bir veya iki tane daha lazim KIBRISIMIZA ! sadece Ismet hocam yeterli degildir or it'll take some times 4him to lead this country... tesekkurler
Çok çok tesekkür ederim ????????????????????????????????