Kıbrıs’ta sınır kapılarının karşılıklı geçişlere açılmasının üzerinden tam 20 yıl geçti.
Bu süre içerisinde toplam 9 sınır kapısı karşılıklı geçişlere açıldı.
23 Nisan 2003 tarihinde, Bakanlar Kurulu’nun aldığı bir kararla, Ada’da yeni bir dönem yaşanmaya başlandı ve sınırların, karşılıklı geçişlere açılmasıyla, tarih yeniden yazıldı. Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, 1974'ten beri adayı ikiye bölen Yeşil Hat'tı, 23 Nisan 2003 tarihinde ilk kez serbestçe aşabildi. KKTC Bakanlar Kurulu'nun, iki kesim arasında günü birlik geçişleri serbest bırakan kararı, Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından yürürlüğe girerken, ilk karşılıklı geçişler Ledra Palace sınır kapısından yapıldı.
Kapıların açıldığı tarihte Turizm ve Çevre Bakanı olan DP eski Genel Başkanı Serdar Denktaş, yaşanan süreci anlattı:
“Yanlış hatırlamıyorsam 2002 kurultayıydı, kapıların açılması gerekliliğini kurultay manifestomuzun içine koymuştuk. Bunun nedeni, kapalı bir düzen içerisinde yaşamaktaydık ve gerçek reel ekonomik değerler, hiçbir şekilde gündeme gelememekteydi. Türkiye'den gelen para memura veriliyor, memur harcama yapıyor, kendi içimizde dönen para neticede memurdan esnafa, esnaftan vergi olarak devlete, bir kısmı ithalata vs. gidiyordu. Ekonomik çarpıklığımız pek görülememekteydi. Zaman içerisinde şunu görmeye başladık. Giderek Rum tarafı, özellikle genç neslin gözünde bir mit haline gelmeye başladı. Orada her şey mükemmel, her şey pırıl pırıl zannediliyordu. Bizi seven insanlar, bizi kucaklamaya hazır Rum toplumu... Öte yandan Rumlarla yaptığımız temaslarda, siyasilerle, biraz daha alt kesimle yaptığımız temaslarda, bizi burada askerin, silah zoruyla yönettiği. Köylerimize girerken izin aldığımız, çadırlarda kalan, fakir, hiçbir şey bilmeyen bir ortamda yaşıyoruz inancı vardı. Bu ikisini iyice tespit ettikten sonra, kapıların açılması gerekliliği bizim açımızdan artık, tam takip edeceğimiz bir siyaset haline geldi.
Süreç ve fikrin ortaya çıkışı
Yaklaşık bir yıl gibi bir süre, bunun hazırlığıyla uğraştık. Önce cumhurbaşkanının ikna edilmesi, Türkiye’ye bunun gerekliliğinin anlatılması gerekiyordu. Cumhurbaşkanını o dönemde ikna etmeye çalışırken, "gerçekler görülecek ve o büyütülen Rum tarafının pırıltısı sönecek" şeklinde girişimle ikna turu yapmıştım. Salih Coşar Bey Maliye Bakanımızdı. Ondan fiyat mukayesesi talep ettim. Fiyatları mukayese ettiğimizde, bizim pazarımızın çok daha ucuz olduğu ortaya çıktı. Bunun bize dönük bir avantaj olduğu yönünde, oradaki arkadaşları da ikna ettim. Bu esnada, Annan Planı referandumu tartışmaları başlamıştı. Türkiye de ikna olarak kapıların açılması gerektiğini düşünerek buraya haber göndermeye başladı.
Vatandaşlar için de soru işaretiydi
Kapıların açılıp açılmayacağı bütün vatandaşlar için de soru işaretiydi. Kimse inanmıyordu. Uluslararası camianın temsilcileri, ısrarla beni arayarak, gerçekten bunun olup olmayacağını öğrenmeye çalışıyordu. Muhalefet partisi, o dönemde Cumhuriyetçi Türk Partisi, Bakanlar Kurulu kararı çıkmış olmasına rağmen, hala daha bunun olabileceğine olasılık vermemekteydi. 23 Nisan 2003 günü, 9.30-9.40 civarı ilk geçişler başlamış oldu.
Rum tarafı hazırlıksız yakalandı
Rum tarafı son derece hazırlıksız yakalandı bu olaya. Yapabileceğimize inançları yoktu. Kapılar açıldığı andan itibaren Papadopulos, hemen, vatandaşlarına, “sakın ha sakın kuzeye geçmeyin. Bunlar yine bir oyun oynuyor. Bu oyuna gelmeyin” çağrısı yapmaya başladı. Ogünlerde yaptığım tüm beyanatlarda gerek Ledra Palace çevresinde veya sonrasında şunu söylemiştim. "Evet, bu gerçekten çok büyük bir adımdı. Hatta devrim niteliğinde bir adımdı.
Bu toplum için yaptıklarınızdan dolayı size müteşekkiriz Sn.Denktaş..Ancak partinin başına oturttuğunuz şu beceriksiz şu siyasi komedi sayesinde herşeyi kaybediyorsunuz.Kimse hizmetlerinizi görmek dahi istemiyor,partinize karşı olan ilgi grafiğiniz devamlı düşüyor..Bir an evvel karabulut gibi partinin başındaki şu koltuk değneğini başkanlıktan alınız..Göreceksiniz ki parti nefes alacak ve ilgi artacaktır...