Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu,“Rum-Yunan ikilisinin attıkları her türlü adımın Anavatan Türkiye ile birlikte takip edilmekte olduğunu, gerekli değerlendirmelerin anı anına yapıldığını” belirtti. Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Rum tarafını bir kez daha gerilim ve bundan menfaat sağlanması politikası izleme yerine çözüm için masaya dönmeye” çağırdı. KKTC ile Türkiye arasında Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması bulunduğunu hatırlatan Eroğlu, Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin çalışmalarının, hükümetin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na devrettiği yetki devri çerçevesinde olduğunu; Rum tarafının bunu gayri yasal ilan etmesinin gerçeklerle bağdaşmadığını kaydetti.
“Halkımız rahat olsun” diyen Eroğlu, Kıbrıs Türk halkının güvenliği, refah ve mutluluğunun gözetildiğini, barışçı, anlaşmadan yana vizyonlarından asla bir sapma olmadan haklarını koruma çabalarının devam ettiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu aracılığıyla yazılı açıklama yapan Eroğlu, “Kimse merak etmesin, son gelişmeler diplomatik ve askeri açıdan sürekli takip edilmekte, en ince ayrıntısına kadar her nokta üzerinde titizlikle durulmaktadır. Barışçıyız, tavrımız, antlaşma istekliliğimiz ve önerilerimiz ortadadır ama hakkımızın, hukukumuzun çiğnenmesine de rıza gösteremeyiz” ifadelerine yer verdi.
“Takibimizdedir”
Cumhurbaşkanı Eroğlu açıklamasında şunları kaydetti:
“Rum Ulusal Konsey toplantısı, İsrail ve Rusya’nın Doğu Akdeniz’de yapacakları arama-kurtarma çalışmaları, Rumların bunları kullanarak yaratmak istediği gerginlik, diplomatik girişimleri, alacaklarını iddia ettikleri tedbirler takibimizdedir.
“Yapabileceklerimiz elbette vardır”
Hükümetimiz ve siyasi partilerimizle geçen hafta yapılan toplantı, Meclisimizde ortaya konulan düşünce ve görüşler ışığında Rum tarafının atacağı olası adımlara, yaptığı ve yapabileceği diplomatik girişimlere karşı bizim yapacaklarımız elbette vardır ve arkadaşlarımızla birlikte, Anavatan Türkiye ile istişare halinde bunlarla ilgili sürekli çalışma halindeyiz.
“Tek sorumlu Rum tarafı”
Konunun bu noktaya gelmesinin, görüşme sürecinin durmasının tek sorumlusu Rum tarafıdır. Kıbrıs Türk tarafı daha önce iki kez Rum tarafına hidrokarbon yatakları konusunun ortak bir komite çalışmasında ele alınmasını önermiş ama olumsuz yanıt almıştır.Rum tarafının masadan kaçma gerekçesi olarak gösterdiği egemenliğinin ihlal edildiği iddiası, müzakerelerde anlaşılan hususlar ve Türkiye ile KKTC’nin 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf olmadıkları dikkate alındığında bu konuda bir anlam ifade etmez.
Rum tarafı ile yapılan müzakerelerde denizlerdeki doğal kaynakların ve petrolün Kıbrıs Türk ve Rumlarının ortak malı olacağı, bunların işletilmesinin federal devletin yetkisinde kalacağı, işletme ile ilgili antlaşmaların parlamentodan nitelikli oyla geçmesi koşulu getirileceği yani Türk tarafının mutlaka söz hakkına sahip olacağı konusunda uzlaşmış durumdayız. Hal böyleyken Rum tarafının tek yanlı egemenlik iddiasında bulunması bir samimiyetsizlik göstergesidir.
“Yaptıkları doğru değil”
Ayrıca, yerleşmiş Deniz Hukuku prensipleri Doğu Akdeniz gibi yarı kapalı denizlerde, deniz alanlarının sınırlandırılmasının ancak ilgili kıyı devletlerinin bir birleri ile anlaşarak deniz yetki alanlarını belirlemeleri ile söz konusu olabilir. Rum tarafının Türkiye ve bizimle arasında böyle bir anlaşma olmadığına göre yaptıkları doğru değildir.
Kıbrıs Türk tarafı Rumların öteden beri bu konuda uzlaşmaya yanaşmaması dolayısı ile hak ve hukukunun korunması için Anavatan Türkiye ile Kıta Sahalığı Sınırlandırma Anlaşması imzalamış, hükümetimiz Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na yetki devrinde bulunmuştur.
Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin çalışmaları bu bağlamdadır ve Rum tarafının bunu gayri yasal ilan etmesi gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Halkımız rahat olsun. Kıbrıs Türk halkının güvenliği, refah ve mutluluğu gözetilmekte, barışçı, anlaşmadan yana vizyonumuzda asla bir sapma olmadan haklarımızı koruma çabalarımız devam etmektedir.”
Güncelleme Tarihi: 22 Ekim 2014, 10:00