YASAL SORUNLAR
KKTC Yargısının Saygınlığı (5)
Yazan:
Taner ERGİNEL
Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı
Adversarial ( Karşılıklı Mücadele ) yargılama yönteminin henüz bozulmadığı ilk yıllarda Mahkeme kararları genellikle hazırladığımız örnek taslağa benzer şekilde yazılıyordu. İki tarafın iddiaları özetlenip hangi görüşün Mahkemece kabul edildiği gerekçeleri ile izah edildikten sonra bir sonuca varılıyordu.
Daha sonra sistemin bu özelliğinden uzaklaşmalar başlayınca bir usul tartışmasına bağlanarak sonuçlanan kararlar görmeye başladık. Bir süre sonra yargının Kontinental kuralların etkisinde kaldığını ve yargıçların inisiyatifi ele alarak otoriter bir tutumla dava dinlediğine tanık olduk. Usul kuralları, tarafların eşit koşullarda iddialarını serbestçe öne sürebilmeleri ve kanıtlayabilmeleri için değil, taraflardan birinin bir usul engeline takılıp davayı kaybetmesi için konmuş gibi değerlendirmeler yapılmaya başlandı. Bu nedenlerle avukatlar karşı tarafta bir usul engeli bulmaya odaklandılar.
Bu değişimlerin sonunda Mahkemelerde bitmez tükenmez usul tartışmaları başladı. Bu nedenle Mahkemelerin işi uzadı. 1 günlük iş 10 günde yapılır hale geldi. Hukukçular arasında Kontinental anlayıştan etkilenerek ne kadar sert ve beklenmedik karar verilirse o kadar iyi olur diye bir düşünce oluştu. Bu sıkıntılara “Case Management” kurallarının yani Kontinental kuralların sistem içine kabul edilmesi de eklenince bugün yapılan şikayetler ortaya çıkmaya başladı.
Yargıçların tarafsız pasif konumdan uzaklaşıp daha fazla inisiyatif ele alarak otoriter bir konumda gerçeği aramaya çalışmaları sosyal veya siyasi görüşlerini kararlarına katmaları sonucunu doğurdu. Bu nedenle yargıcın görüşlerini paylaşmayan kişiler ülkede adalet olmadığını söylemeye başladılar.
Yanlış anlaşılmaması için vurgulamak gerekir ki siyasi görüş sahibi olmak herkesin hakkıdır. Ancak bir yargıcın siyasi görüşlerinin bilinmemesi daha doğrudur. Çünkü siyasi görüş sahibi olmak tarafsızlıkla bağdaşmaz. Siyasi görüşler yargıçları kamuoyunda eleştiri konusu hale getirecektir. Aynı nedenlerle ülkemize Adalet Bakanlığının gelmesi de hatalı olacaktır. Adil olmasını istediğimiz yargıyı siyasetten uzak tutmak gerekir.
Son günlerde siyasi görüşlerini önündeki davaya yansıtan bir yargıcın tehdit edildiğini öğreniyoruz. Bir başka yargıcın verdiği karardan sonra yuhalandığına gazetelerde okuyoruz. Bunlar geçmişte bizim işittiğimiz olaylar değildi. Kontinental sistemde görülebilecek olaylardı.
Uyguladığımız sistemde hata yapmamış olsak böyle olaylar karşımıza çıkmayacaktı. Bu durum Anglosakson hukukun temel ilkelerinin dışına çıkıldığını göstermektedir. Kontinental usul kuralları şu veya bu şekilde sistemimiz içine girmiş ve sorunlar çıkarmaya başlamıştır.
Anglosakson sistemi uygulamanın kolay olması
Önceki bölümde birlikte çalıştığım arkadaşlarla hazırladığımız örnek dava taslağını bilginize getirdik. Bu taslakta temel yargılama yöntemine bakarak Anglosakson sistemde bir davanın nasıl olması gerektiğini anlattık.
İngiliz yargıçların bulduğu kurallardan oluşan bu sistem o kadar kolay uygulanabilir bir sistemdir ki dünyanın yarıya yakın ülkesinde tercih edilerek uygulanmaktadır. ABD, Kanada, Avustralya, Hindistan, Pakistan gibi İngiltere ile hiç ilgisi kalmayan birçok devlet sistemlerini değiştirmeyerek Anglosakson sistemi uygulamaya devam etmektedirler.
Ancak zamanla bu ülkelerde de sorunlar çıktığını gördük ve nedenini bulmaya çalıştık. Analiz ettiğimiz zaman genellikle sistemin temel ilkelerinden uzaklaşmanın sorunlara neden olduğunu saptadık. Bazen Kontinental ilkeleri Anglosakson sistem içine almanın buna neden olduğunu anladık. Genelde diğer Anglosakson ülkelerde yaşanan sorunların benzeri KKTC yargısında da yaşanmaktadır.
KKTC sorunların bir nedeni de genellikle genç hukukçuların sistemin temel ilkelerini öğrenmeden mesleğe katılmalarıdır. Örnek taslağı onlara bilgi verme amacıyla hazırladık. Sanırım bu taslağa bakarak herhangi bir hukukçu veya Mahkemeye işi düşen herhangi bir vatandaş davasında sistemin temel ilkelerinden uzaklaşma olup olmadığını saptayabilecektir. Böylece bugün yargıya yönelik medyada gördüğümüz şikâyetlerin nedeni de anlaşılmış olacaktır.
Mahkemelerimizde davaların gecikme sorunu
Mahkemelerimizde temel şikâyetlerden biri gecikme sorunudur. Geciken adaletin adalet olmadığı herkesin bildiği ve tekrarladığı bir gerçektir.
Davalarda zaman kaybının bir nedeni de sonucu etkilemeyecek dava konusu ile ilgisi olamayan konuların tartışılmasıdır. Hâlbuki sistem, bu gereksiz tartışmaları önleme fırsatı vermektedir.
Örneğin bir çapraz sorgulamada davayla ilgisi olmayan ve gerçeğin bulunmasına yardımcı olmayan sorular soruluyorsa yargıç “Bunları niye soruyorsun? Biz şimdi olayın nasıl meydana geldiğini araştırıyoruz. Konumuzla ilgisi olmayan sorular sorarak zaman kaybetme. Bizim zamanımızı da boşuna harcama ” diyebilir. Buna karşı avukat soruları niçin sorduğunu ve bu soruların dava konusu ile ilgili olduğunu anlatması halinde soruların sorulmasına izin verecektir. Amaç gerçeği net bir şekilde ortaya çıkarmak olduğu için yargılama bu çerçevede sürdürülebilir.
Anglosakson sistem doğru uygulandığı zaman Mahkemelerdeki davaların süratle sonuçlandığını ve davaların azaldığını görürüz. İlgisiz konuların tartışılmaması için biraz özen gösterilirse ve gerçeğin bulunmasına yardımcı olmayan usul tartışmalarından uzak durulursa KKTC Mahkemelerindeki davaların sanıldığı kadar çok olmadığı anlaşılacaktır.
Adversarial sistemde davalar nasıl yönetilmeli?
Adversarial yargılama yönteminde taraflardan biri davanın dinlenmesi için erken gün verilmesini ister ve diğer taraf kabul ederse yargıç buna uygun hareket etmekte sakınca görmemelidir. Karşı taraf erken gün verilmesine itiraz ederse yargıç tarafların gerekçelerini dinleyerek “adil ve uygun” bir gün tespit edecektir. Bazen davaların uzun süre beklemesi adaletin gereğidir. Bazen ise son derece erken dinlenip sonuçlanması gerekir. Bu durumlarda yargıç adaletin gereğini yerine getirecektir. Kontinental sistemde ise tarafların istekleri ikinci plana itilir ve yargıç önceden belirlenmiş kendi programına göre davayı yönetir. Kendi programına bakarak bir gün tespit eder.
Anglosakson sistemde davaların nasıl yönetileceğini belirleyen ayrıntılı kurallar yoktur. İçtihatlar eşliğinde “adil ve uygun” kararlarla davalar yönetilir. İngiliz yargıçlara “adil ve uygun” kararın nasıl bulunduğunu sorduğum zaman “common sense”, “sağduyu” yanıtını alırım. Daha açık ifadeyle burada herkeste olan adalet duygusu devreye girmektedir. “Şöyle karar verirsem tarafların kazançları ve zararları ne olur?” diye düşünmek gerekir. Daha sonra “Farklı karar verirsem tarafların yarar ve zararları ne olur?” diye düşünmeli ve iki durum kıyaslanmalıdır. Adalet daha büyük zarardan kaçınarak bulunur. Her aşamada daha adil olan tercih edilerek Adversarial yargılama yöntemi doğru bir şekilde uygulanabilir.
Rauf R. Denktaş Bey’in bir anısı
Geçmişte yargıya ne kadar fazla saygı duyulduğunu anlatan bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Emekli olduktan sonra Denktaş Bey’i emeklilik ofisinde ziyaret ederdim. Ülkemizdeki yargı sorunlarını konuşurduk.
Denktaş Bey İngiltere’de hukuk tahsili yaptıktan sonra bir süre Kıbrıs’ta avukatlık yapmıştı. O tarihlerde Rumlar dahil tüm Kıbrıs hukukçuları onun Kıbrıs’ın en iyi avukatlarından biri olduğunu söylerlerdi. Bazı Rum sanıklar çok önemli cinayet davalarında onu avukat olarak tutmayı tercih ediyorlardı. Bu onun tüm adanın en iyi hukukçusu olduğunu teyit eden bir durumdu. Ancak tüm bu başarısına rağmen her davayı kazanıyor değildi. Bir gün ofisinde bana şöyle bir olay anlattı.
Avukatlığa yeni başladığı yıllarda haklı olduğuna inandığı bir davayı kaybetmişti. Müvekkili yakından tanıdığı birisi idi. Müvekkiline “Yargıç bu olayı anlayamadı. Bu nedenle davayı kaybettik ” diye açıklama yapmak istedi. Ancak açıklamasında başarılı olamadı. Müvekkili kendisine “Kabahat samur kürk olsa kimse giymez” dedi. Bu sözlerin anlamı şuydu. “Kusur bizdedir. Yargıçta değil. Kusuru yargıca atmaya çalışmayalım.”
Kıbrıs’ta geçmişte uygulanan sistem halka o kadar güven vermekteydi ki yargıda kusur olsa bile bu gerçeği kimse kabul etmiyordu. Bugün maalesef herkes yargıda kusur bulmaya hazır hale gelmiştir. Yargıçların yuhalanması söz konusu olmaktadır. Bu duruma bir çözüm bulmaya çalışmamız gerekir.
Devam edecek
6 bölümden oluşan bu yazı dizisinde KKTC yargısının sorunlarını tartışacak, yargının toplum içinde eleştirilmesini önlemek ve saygınlığını artırmak için görüşler üretmeye çalışacağız.