Mert ÖZDEŞ
İsviçre’nin ‘Mont Pelerin’ bölgesinde yarın başlayacak tarihi Kıbrıs zirvesi öncesinde Diyalog’a konuşan 3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Türkiye’nin garantörlüğünün devamını öngörmeyen bir anlaşmaya “evet” demeyeceğini söyledi.
Garantörlük ve toprak konusunun önemine dikkat çeken Eroğlu “Garantörlük, Türkiye’nin vereceği bir karardır ancak Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden bir kalıcı üs karşılığında vazgeçebileceğini düşünüyorum. Böyle bir garanti sistemine ‘Evet’ diyemem. Ortadoğu’da yaşananları ve Türkiye’nin kendi menfaatlerini de hesaba katarak değerlendirdiğimizde, Türk hükümetinin mevcut garanti sisteminin statüsünün değiştirilmesine onay vereceğini zannetmiyorum” dedi.
3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “ beşli zirve tarihi belli olmadan harita ve rakamları konuşmanın Anastasiadis’in elini güçlendireceğini” belirtti.
Eroğlu, “beşli zirve konusu açıklığa kavuşmadan önce toprak, harita ve rakamların konuşulması bana göre yanlıştır. Bu zirvede böyle bir görüşmeye de gidilebileceğini düşünmüyorum. Bu nedenle Cenevre’de olumlu sonuç alınacağı ve referanduma gidilebileceği gibi bir düşünce içerisinde değilim” dedi.
“Geldiğimiz noktadan umutlu değilim…”
Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Diyalog TV’de Odak Noktası programında Kıbrıs Müzakerelerine ilişkin soruları yanıtladı.
Eroğlu şöyle konuştu:
“Geldiğimiz noktadan bir sonuç alınabileceği konusunda pek umutlu değilim. Rum tarafı harita ve rakamları konuşacağını zannederek İsviçre’ye gidiyor. Halbuki daha önce Sayın Hristofyas ile yapmış olduğum Cenevre zirvesinde aldığımız bir karar vardı. Beşli zirve tarihi belli olduktan bir hafta önce toprak konusu görüşülecekti ancak şu anda beşli zirve için herhangi bir tarih belirlenmedi… Hatta beşli zirve konusunda da bir anlayış birliği yok. Rum tarafı çoklu zirveden bahsediyor.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın Barış Burcu’nun açıklamalarını dikkate aldığınızda karşılıklı bir mutabakat olmadığı anlaşılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bütün başlıklar birbiriyle bağlantılıdır derken Anastasiadis kesinlikle beş başlık ile beşli zirvenin bağlantılı olduğunu kabul etmiyor.
Demek ki beşli zirve konusu açıklığa kavuşmadan önce toprak, harita ve rakamların konuşulması bana göre yanlıştır. Bu zirvede böyle bir görüşmeye de gidilebileceğini düşünmüyorum. Bu nedenle Cenevre’de olumlu sonuç alınacağı ve referanduma gidilebileceği gibi bir düşünce içerisinde değilim. Beşli zirve tarihi belli olmadan harita ve rakamları konuşmaya başlarsanız Anastasiadis “ben alacağımı aldım diyerek” masadan kalkabilir veya “çoklu zirve konusunda” eli güçlenir.”
Anastasiadis nereleri istiyor?
Derviş Eroğlu, Maraş’ın verilmesi, Güzelyurt’un Rumlara iadesi gibi konularla ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine ise şöyle konuştu:“Sayın Akıncı seçim kampanyasında seçilmesi halinde Maraş’ın iadesi konusunda güvence vermişti. Kapalı Maraş kapsamlı çözümün bir parçasıdır. Ben Anastasiadis’in toprak konusunda ne istediğini bilirim. Müzakere masasına harita getirmeye çalışmıştı. Biz onu yok saymıştık ancak neticede içeriğini biliyoruz. Mağusa Belediye hudutlarından Haspolat’a, Alayköy’den Güzelyurt’a, Kumyalı’dan Karpaz’a kadar bölgeler, ayrıca Değirmenlik ve Yeni Boğaziçi civarındaki üç köy ile birlikte tarihi ve dini yerlerin de kesinlikle iadesini şart koşmuştu. Şimdi bunlar farklı bir şekilde formülize edilmeye çalışılıyor. Güzelyurt ve Karpaz’ın özel statülü federal bölge olması konuşuluyor. Bu iki kesimliliğin sulandırılmasıdır. Zaten iki bölgelilik Rumların yüzde 20’ye kadar Kuzey’deki yerleşiminin kabul edilmesiyle sulandırılmıştır. Sayın Espen Barth Eide ise bu oranın kalıcı bir oran olmadığını, zaman içerisinde Rumların Kuzey’deki çoğunluğunun söz konusu olabileceğini söylemiştir. BMGK kararlarından biri olan toprak ve nüfusta sarih çoğunluk yok sayılmaya çalışılıyor. Kuzey’de de Rumların çoğunlukta olabileceği fikrini ne yazık ki Sayın Eide de destekliyor.”
“Garantörlüğün devamı şart”
3’ncü Cumhurbaşkanı bir başka soruya karşılık ise, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamının şart olduğunu vurguladı.
Eroğlu, “Bu Türkiye’nin vereceği bir karardır ancak Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden bir kalıcı üs karşılığında vazgeçebileceğini düşünüyorum. Böyle bir garanti sistemine ‘Evet’ diyemem. Ortadoğu’da yaşananlar ortada. Herkesin gözü Doğu Akdeniz’de. Böyle bir konjonktürde Türkiye’nin kendi menfaatlerini de hesaba katarak değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin mevcut garanti sisteminin statüsünün değiştirilmesine onay vereceğini zannetmiyorum” şeklinde konuştu.
“Doğal takvim var, o da işliyor”
Eroğlu bundan sonra ne olacağına ilişkin bir başka soru üzerine de, “Doğal takvim var. O da işliyor” demenin yeterli olmadığını, bunun önem ve değer kazanması için doğal takvimin sonuna gelindiğinde ne yapılacağının da ortaya konulması gerektiğini” söyledi.
Eroğlu bu konudaki düşünlerini de şöyle açıkladı:
‘Doğal Takvim’ demenin tek başına bir manası yok. Yılsonuna kadar anlaşma olmazsa ne olacağını ortaya koyduğunuzda bunun bir anlamı olur. Yılsonuna kadar bir anlaşma olmazsa bir müddet sonra yine Genel Sekreter devreye girecek ve müzakereler yine başlayacak. Bu bir doğal takvim değildir. Güneydeki seçimler Anastasiadis’i etkileyeceğinden Rum tarafı seçimlerden sonra yine masadayız diyecektir. Dolayısıyla yılsonuna kadar bir anlaşmaya varılamazsa, Rum tarafı anlaşmaz tavrını sürdürse bu iş burada biter diyemiyoruz, doğal bir takvim var diyoruz. Doğal Takvim sonunda bir anlaşma olmazsa ne olacak? Bunu kim söylüyor? Hiçbiri…Cumhurbaşkanlığı Seçim kampanyası sırasında yılsonuna kadar müzakerelerde bir sonuca ulaşılamazsa halka gitmeyi önerdiğimi belirtmiştim. Yılsonuna kadar bir anlaşmaya ulaşılamazsa bu kez müzakereler konusunda halka gidilmeli.”
Güncelleme Tarihi: 06 Kasım 2016, 04:40