Teoman TURAN
Günlük yaşamda kullandığımız bazı eşyalar, zaman içerisinde değişime uğruyor ister istemez. Önüne geçemiyorsunuz bir türlü… İşte “yorgan” da bunlardan biri…
Çocukluğumuzda evlerde kullanılan yorganları bir hatırlayalım… Çoğu pamuktandı,yünden olanları da mevcuttu. Rengarenk, adeta birer tablo gibiydi o günlerin yorganları… Bugünlerde ise hemen hemen birçok markette satılan yorganların çoğu elyaf… Sadece yorganlar değil, yastıklar da elyaf…
Ülkemizde yorgan dikenlerin, hallaç yayı ile pamuk dövenlerin olup olmadığını merak ettik. Araştırmalarımız Lefkoşa’nın Selimiye bölgesindeki Mahmut Yağmur ustanın dükkanınayöneliyor ve kendisini ziyaret ediyoruz.
Mahmut Yağmur 1953 doğumlu. Malatya’da dünyaya gelmiş. Mahmut Yağmur, ilkokul sonrası çobanlık yaparken babasının teşvikiyle yorgan işine girmiş. 1969 yılında başladığı bu mesleği askere gidene kadar sürdürmüş.“İlkokulu orada okudum. Daha sonra oradan göçtük Mersin’in Tarsus kazasına geldik. Biz 13 kardeşiz. Babam fakir bizi okutamadı. Hepimiz sanata gittik. Aşağı yukarı 50 yıldır bu sanatı devam ettiriyorum” diyor hayatını anlatırken…
1974’ten sonra asker olarak gelmiş Kıbrıs’a
1974 Mutlu Barış Harekatı’ndanhemen sonra asker olarak gelmiş Kıbrıs’a Mahmut usta. Askerden sonra da Türkiye’ye dönmüş. 1979 yılında yeniden ver elini Kıbrıs demiş Mahmut Yağmur. 1979’da Adana’da evlenmiş. Öğretmen olan eşini bundan 4 sene önce kaybetmiş. Bir de kızı var Mahmut Yağmur ustanın. Kızı da hukuk fakültesini bitirmiş. Ancak annesinin vefatı nedeniyle morali çok bozulmuş ve mesleğini icra etmemiş.
“Pamuk dövülmeli”
Pamuğun yorgana konmadan önce hangi işlemden geçirildiğini soruyoruz: "Pamuğun dövülmesi gerekir" diyor Mahmut Yağmur usta. Duvarda asılı olan pamuk tarama yayını ve sopasını eline alıyor.
Selimiye Camii karşısındaki dükkanındakendine has üslubuyla anlatıyor Mahmut Yağmur usta hayat hikayesini: “Askerlikten sonra Türkiye’ye döndüm. Bir müddet Tarsus’ta çalıştım. 1979’da Kıbrıs’a geldim. Param olmadığı için inşaatlarda çalıştım. Birkaç kuruş biriktirdim. Gönyeli’dedükkan açtım. 13 yıl Gönyeli’de yorgancılık yaptım. Daha sonra arkadaşlar burayı devrettiler.
“En sağlıklısı yün”
Sipariş üzerine de yorgan yapıyorum. Şu anda piyasaya çıkan silikonlu yorganlar bizim mesleği öldürdü. Pamuk yorgan, yün yorgan arayan yok… Yünü işlemek lazım. O makine bende yok. Yün açma makinesi yok. Ülkemiz sıcak onun için yün pek tercih edilmiyor. Genellikle pamuk tercih ediliyor.
Sağlık yönünde bir numara pamuk yorgandır. Aslında en sağlıklısı yündür.Bunları ancak 50 yaşın üzerindekiler, bir başka ifadeyle canının kıymetini bilenler yaptırıyor. Neden mi? Silikonlu yorganda yatan sabahleyin yorgun kalkar. Terleme yapar. Ter vücutta kurur. Kireçlenme yapar. Pamuk yorgan terletir ama teri emer. Tavsiyem, sağlıklı yaşamak isteyen herkes evinde pamuk ya da yün yorgan ve yastık kullansın. Eski yorganları varsa, atmasınlar; ikiye katlayıp, şiltelerinin üzerine yaysınlar.
“Elyaf sağlıklı değil”
Hazır yorgan ve yastıklar kanserojen madde içeren elyaftan yapılıyor. Ama insanlar ucuz diye onu alıyorlar.Biz de kısmet neyse geçiniyoruz. İş yapıp çalışıyoruz.
Müşteri genellikle eski yorganlarını getirir. Eski yorganları pamuk açma makinesi ile açarım. Beğendikleri kumaşla dikerim. Değneğimle düzeltirim. Yeni bir yorgan meydana getirir ve onu getirenlere teslim ederim.
“Turistler sadece resim çekiyorlar”
Turistler geliyor sadece resim çekiyorlar. Turist bu büyüklükteki yorganı alamıyor. Ufak yorgan yaparak turiste satmayı da bugüne kadar düşünmedim. Benim imkanım olsa turizme yönelik daha güzel işler yaparım.
“Bu sanat öldü”
Bu sanat bir nevi öldü. Ada’da bir ben kaldım. Ben de artık can çekişiyorum. Yıllardır yanımda bir çırak yetiştiremedim. Kimse gelmiyor. Okumayan çocukları yetiştirmek istedim ama gelmediler. Devletin de bu konuda yardımcı olması lazım. Birkaç yıl sonra bu meslek biter.
“Kazanmadığım paranın vergisini istiyorlar”
İki yastık yapıyorum yok belediyeciler gelecek, yok vergi memurları gelecek. Ben pamuk satmıyorum. Bez satmıyorum. Müşteri kendisi getiriyor. ‘Mahmut usta sen yorgan dikiyorsun. Vergi ver’ diyorlar. Ben sadece emek harcıyorum. Varsa vereceğim. Yoksa neyi vereceğim?
Allah yattığı yeri nur etsin… Atatürk’ün ‘sanatkarı olmayan bir ülke çökmeye mahkumdur” deyişini hatırlatırım. Ama Mahmut ustayı kim dinler?
“İyi ki emekliliğim var”
Vergi Dairesi diyor ki, ‘Kazanmıyorsan kapat’. Gel araştır, yaptığım işi gör, ondan sonra kapatayım. Böyle düşünceye anlam veremiyorum. Emekliliğim olmasa ayakta duramam. Kendi yağımızla kavrulmaya çalışıyoruz.
Kahveye gitmeyi sevmem. Benim kahve hayatım 10 dakika. Bir arkadaşımla 10 dakika çay içerim. Evde oturursam ölümü beklerim. Bu işler artık bitmiştir.Getir Anadolu’dan 10 liraya, 50 liraya sat. Ülkende üret. Ben ilkokul mezunum ama üniversite bitiren ekonomistler bunu bilmiyor mu? Sanatkar yetiştirmek kolay değil.Bu sanat can çekişiyor.”
Güncelleme Tarihi: 02 Ağustos 2017, 02:34