Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, BM Genel Sekreteri ile yapacağı görüşmede, sonuç alıcı noktaya gelinmesi için daha aktif bir şekilde müzakerelere müdahil olmasını, bu amaçla bir veya iki Kıbrıs zirvesi düzenlemesini talep edeceğini açıkladı. New York’ta bir tv kanalının sorularını yanıtlayan Eroğlu,“Türk tarafı olarak daha önce iki taraf arasında sağlanan yakınlaşmalardan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Dünyada Kıbrıslı Türklerin haklılığı ve yaşadıklarını dinlememe ve dikkate almama gibi bir ön yargının olup olmaması sorusuna Eroğlu, “Maalesef dünya bizi tanımıyor. Türkiye hükümetleri bizi nereye kadar tanıtabildiyse, sorunlarımızı ve yaşadıklarımızı nereye kadar götürebildilerse dünya o kadar biliyor. Biz tanınmamış bir devlet olduğumuz için sesimizi duyuramıyoruz. Ekonomik olarak da yeterince gücümüz olmadığı için etkili lobicilik faaliyeti yapamıyoruz. Güçlü ülkeler kendi çıkarına bakar.
Örneğin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden adaya geldiğinde Rum Yönetimi için ‘siz bizim stratejik ortağımızsınız’ diyebilmiştir.
Bilgisizliğimizden değil ama imkansızlıklarımızdan dolayı Rum lobisinden geriyiz.”
“Türkiye’nin önemi arttı”
Şu an Orta Doğu’daki istikrarsızlık nedeniyle Türkiye’nin öneminin arttığına dikkat çeken Eroğlu, “Bu noktada Türkiye hükümetlerinin de yapması gerekenler var. Çünkü Kıbrıs Türk halkının kabul edebileceği bir anlaşma Türkiye’nin menfaatinedir. Bunun için Türkiye, KKTC gerçeğini ve yapılan haksızlıkları da bu iş birliği çalışmaları içerisinde gündeme getirebilir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
“Bana haksızlık ediliyor”
Eroğlu ayrıca, kendisinin Cumhurbaşkanı seçildikten sonra BM Genel Sekreteri’ne mektup yazıp müzakerelerin kaldığı yerden devam edeceğini belirttiğini hatırlatarak, “Anastasiadis’in Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ortaya koyduğu tavırla, benim seçildikten sonra ortaya koyduğum tavra tarafsız bir gözle bakılırsa, bana karşı zaman zaman kendi içimizde de söylenen sözlerle, bana ne kadar haksızlık edildiği anlaşılır” dedi.
“Anastasiadis 1 yıl müzakere masasına yaklaşmadı”
Anastasiadis’in seçildikten sonra ekonomik sıkıntıları bahane ederek 1 yıl müzakere masasına yaklaşmadığını ifade den Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 30 Mayıs’ta bir araya geldiklerinde ise Ekim’in ilk yarısında müzakerelere başlama kararı aldıklarını anımsattı.
Eroğlu konuşmasına şöyle devam etti:
“Ekim’de başlayamadığımız gibi, Eylül’de ise ortak açıklama şartını ortaya koymuştur. Bu da 6 ayda ortaya çıkmıştır. Bu nokta da bizim esnek davranışımızla 6 ayın sonunda ortaya çıktı. Anastasiadis 6 ay ortak metin ortaya çıksın diye zamana oynamıştır. Ama gelin görün ki Anastasiadis’i suçlayan kimse yok. Ama kendi içimizde bazı çevreler benim uzlaşmaz olduğunu söylüyor. Ama karşı tarafa suçlama yapılmıyor. Müzakerelere başlamak için gerekli esnekliği gösteren de biz olduk. Kendi kendimizi suçlayarak bir yere varmak mümkün değildir. Rum’un uzlaşmaz olduğunu müzakere masasında bulunan biri olarak en iyi ben bilirim. Zamana oynadıklarını söylediğim zaman gerçeği söylüyorum. Ama buna rağmen içimizde ‘Eroğlu uzlaşmazdır’ dendiğinde, dünya başka türlü değerlendiriyor. Bu konuda hepimizin, özellikle şimdi üçüncü safhaya geçtiğimiz bu dönemde, önerilerin tartışılacağı, karşılıklı al-verlerin olacağı bu dönemde, hassasiyetlerimizi birbirimize anlatabiliriz. Ama basın yoluyla dünyaya kendimizi uzlaşmaz gösterip, Rum’un uzlaşmazlığını göz ardı etmemeliyiz.”
“Eide’ye söyledik”
“Ortak açıklama metniyle bu aşamaya gelindi. Bu açıklama da Kıbrıs Türk tarafının söyledikleriyle örtüşüyor. Ama Anastasiadis’in ısrarla bunun uzağında durmaya çalıştığı da görülüyor. Anastasiadis bu noktaya kolay geldi mi? Bu ortak açıklamadan aynı şeyi mi anlıyor?” şeklindeki soruya ise Eroğlu, Anastasiadis ve Özel Danışman Eide ile bir akşam yemeği yediklerini hatırlattı. Söz konusu yemekte ortak açıklamayı bir kez daha kendi aralarında tartıştıklarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Eroğlu, daha önce sağlanan yakınlaşmaları bir kitap halinde Eide’ye verdiklerini de vurguladı.
“Eide’ye biz bundan vazgeçmeyiz. Vazgeçeriz demek sıfırdan başlamaktır dedik” şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Al-Ver ve taviz kelimelerini yazdırmak istemedi”
“Ertesi gün liderler görüşmesine geldiğimizde, Sayın Anastasiadis üç sütundan bahsetmeye başladı. Biz ise özellikle Yönetim ve Güç Paylaşımından başlayarak müzakereleri sürdürmeye hazırız dedik. O gece epeyce tartışmalar oldu. O akşam okunan açıklamanın da yazılması 1 saat sürmüştü. Al-ver olmadan anlaşma olmayacağını Sayın Anastasiadis kabul ediyor ama ‘Ben bunu metne yazılmasını istemem’ diyor. Çünkü yıllardan beridir gelmiş geçmiş bütün Rum liderler hep alacaklarından bahsettiler. O zaman ‘Karşılıklı tavizlerle müzakereleri sonuçlandıracağız yazalım’ dedik. Onu da kabul etmedi. ‘Ben de anlaşmanın bir al-ver olmadan yapılamayacağını biliyorum’ dedi, ama yazalım dediğimizde de kabul etmedi. O günkü açıklamaya yazılmadı ama bu konu kayıtlara geçti.”
“Sadece tek taraflı kazanım olmaz”
“Anastasiadis Kıbrıslı Türkleri düşünse, siz de Kıbrıslı Rumları düşünerek bir ortak çözüme katkı koyabileceğinize inanıyor musunuz?” yönündeki bir soruya ise, her iki halkın da menfaatlerini düşünerek bir çözüm bulunması gerektiğini çoğu kez söylediğini ifade eden Eroğlu, “Sadece Kıbrıs Türkünün hakları vardır. Rumların yoktur gibi bir düşüncede değiliz” dedi.
1974 öncesi yaşananların gerekçelerinin ne olduğu ve 1974’ten bugüne 40 yılda yaşananları da dikkate alarak bir yere varılabileceğine dikkat çeken Eroğlu, sadece Rumların kazanacağı hususların masaya gelmesi halinde buna ‘evet’ diyemeyeceğini vurguladı. Kilisenin bir süre önce “Biz bir şey almadık ki verelim” şeklindeki açıklamasını hatırlatan Eroğlu, 1974’e kadar yaşanan bütün olayların sorumlusunun Güney Kıbrıs olduğunu, hatta 1974’ün de sorumlusunun Güney Kıbrıs olduğunu söyledi. 1974’e gelinceye kadar da bütün sıkıntıyı Kıbrıslı Türklerin çektiğinin altını çizen Eroğlu şöyle devam etti: “Benim neslim gençliğini yaşamadı. 1974’ten önce bizim göçmenlerimiz olmuştur. Rum’un göçmenleri ise Barış Harekatı ile göç yaşamıştır. Daha sonra nüfus mübadelesi yaşanmıştır. Şimdi herkes malına dönsün diyorlar. Biz bu nüfus mübadelesine bağlı olarak göç eden Kıbrıslı Türkleri iskan ve rehabilite ettik.”
“Eide umutlu görünüyor”
Yeni özel danışmanın sürece bir katkı sağlayıp sağlamayacağına olan inancının sorulması üzerine, her gelen danışmanın bir heyecanla geldiğini ifade eden Eroğlu, Eide’nin iyi bir diplomat olduğunu söyledi.
Eide’nin Kıbrıs sorununu bilmeye ihtiyacı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Yeni atanmıştır. Kıbrıs sorunuyla daha önce ilgilenmemiştir. Herhalde dosyaları incelemeye başlamıştır. Zaten bizimle görüştüğünde biz kendisine dosyaları verdik” dedi.
Eide’nin umutlu göründüğünü anlatan Eroğlu, görüşlerini ve düşüncelerini mekik diplomasisiyle Kıbrıs Türk tarafıyla paylaşabileceğini de söylediklerini ifade etti.
“İİT Genel Sekreteri ile samimi görüşme yaptık”
Eroğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın yeni Genel Sekreteri ile yaptığı görüşmenin sorulması üzerine, görüşmenin samimi bir havada geçtiğini söyledi.
Başlatılan bu diyalogun devam ettirilmesi temennisinde olduklarını anlatan Cumhurbaşkanı, “Hatta kendisi, ‘Bizimle temaslarınızı sürdürün.İİT üyesi ülkelerle de temas edin’ demiştir” şeklinde konuştu.
Yeni İİT Genel Sekreterinin, Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan farklı davranmamasından dolayı memnun olduğuna dikkat çeken Eroğlu, İİT Genel Sekreteri Madani’nin de her türlü desteğe hazır olduğunu söyledi.
“Davutoğlu’nun bizim için şans”
Türkiye Başbakan’ı Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri kökenli bir başbakan olduğu ve bunun, sorunun çözümü için bir şans olarak görüp görmediğinin sorulması üzerine ise Eroğlu; “Sayın Davutoğlu’nun yıllarca dışişleri danışmanlığı ve daha sonra bakanlık yapması, şimdi de başbakanlık yapması , Kıbrıs konusuna hakimiyeti bizim için bir şanstır.”
Güncelleme Tarihi: 26 Eylül 2014, 09:32