Rahme ÇİFTÇİOĞLU
Türkiye Organ Nakli Vakfı Koordinatörlüğünde 2015’ten beri yürütülmekte olan Uluslararası Organ Nakli Ağı (International Transplant Network) projesi kapsamında dünya ülkelerinden basın mensupları, medyanın organ bağışı ve nakli üzerindeki etkisini İstanbul’da düzenlenen çalıştayda ele aldı.
KKTC, Azerbaycan, Mozambik, Türkmenistan, Kazakistan, Tacikistan, Moritanya, Pakistan, Malezya, Kırgızistan, Özbekistan, Uganda, Afganistan, Nijer, Somali’den basın mensuplarının katıldığı çalıştayda organ bağışında ve naklinde medyanın rolü, basında çıkan haberlerin organ bağışçısını ve nakil bekleyen hastaları nasıl etkilediği, basın mensuplarının bu konudaki sorumlulukları masaya yatırıldı.
Çalıştay kapsamında hem sağlık profesyonelleri hem Türkiye’de görev yapan gazetecilerle bir araya gelen 15 ülkeden basın mensupları 3 günlük program dahilinde organ nakil merkezlerine de ziyaretler gerçekleştirdi.
Ayrıca çalıştaya canlı vericiden ve kadavradan nakil olan hastalar da katıldı ve organ bağışı beklerken yaşadıkları süreci, nakilden sonra değişen hayatlarını konuk basın mensuplarına anlattı.
Çalıştayda söz alan sağlık profesyonelleri ise organ nakli konusundaki gelişmeleri, Türkiye’deki ve dünyadaki durumu değerlendirdi. KKTC de konuşulan ülkeler arasında oldu.
Kahveci : Kadavradan organ bağışını artırmamız lazım
Türkiye Organ Nakli Vakfı (TONV) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eyüp Kahveci, geçtiğimiz yıl Türkiye’de 5 bine yakın organ ve doku nakli yapıldığını kaydederek, Türkiye’nin kadavradan donör konusunda yavaş ilerleme kaydettiğini söyledi.
Geçtiğimiz yıl Türkiye’deki yoğun bakımlarda toplam bin 969 beyin ölümü tespiti yapıldığını ve bu kişilerin ailelerinin tümüyle görüşme gerçekleştirildiğini söyleyen Kahveci, 472 ailenin yakınlarının organlarını bağışladığını ifade etti, “Bu, yüzde 24’lük kabul, yüzde 76’lik ret oranına denk geliyor. Bu da bizim zayıf yönümüz” dedi.
Söz konusu rakamın yüksek bir klinik tecrübenin göstergesi olduğunu da aktaran Kahveci, “Avrupa’da beyin ölümü rakamlarında küçük ölçekli 10-15 ülkeyi topladığınızda Türkiye’deki rakamlara ancak varılıyor. Ülkemizde klinik tecrübe oldukça fazla ama tabii bağış ayağı farklı bir yoldan yürüyor” ifadesine yer verdi.
“Çalışmanın faydalarını Kıbrıs’ta gördük”
Ülkelerde organ nakli yapılmasa bile, buralarda organ nakli koordinatörlerinin bulunmasının ve süreci yönlendirmesinin en önemli adım olduğunu da söyleyen Kahveci, Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirinin sorusu üzerinde KKTC’deki durum hakkında da değerlendirme yaptı.
Eyüp Kahveci, geçtiğimiz mart ayında ülkedeki yoğun bakım uzmanlarıyla bir araya geldiklerini ve bir eğitim programı gerçekleştirdiklerini söyledi.
Kadavradan ilk organ naklinin de KKTC’de kısa bir süre sonra gerçekleştirildiğini anımsatan, böbreklerin ülkede kullanıldığını, kalp, karaciğer, kornea gibi organların değişim programına tabi tutularak Türkiye’de kullanıldığını belirten Kahveci, “Yapılan çalışmanın faydalarını Kıbrıs’ta bariz şekilde gördük” dedi.
“Proje uluslararası işbirliği ve teknik yardım içeriyor”
Konuklara geçtiğimiz yıl başlatılan ve Uluslararası Organ Nakli Ağı (International Transplant Network) projesi hakkında da detaylı bilgi veren Kahveci, ağa 70 ülkenin dahil olduğunu söyledi.
Projenin organ bağışında ve naklinde uluslararası işbirliği ve teknik yardım içerdiğini belirten Kahveci, resmi, ulusal ve uluslararası bazı kuruluşların projeye çeşitli seviyelerde finansal destek verdiğini kaydetti ve konuk gazetecilere detaylı bilgi verdi.
Din otoriteleriyle de toplantı yapılması gerek
Din otoriteleriyle de toplantı yapılması gerektiğini dile getiren Kahveci, “Şu ana kadar ITN’ye katılan 70 ülkenin 39’u İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi, çoğunda dini noktada organ bağışının önünde ciddi engeller var. Bu konuda belki deklarasyonlara ihtiyaç olacak. Diğer dinlere mensup ülkelerden gelenlerin bu konuda çekinceleri var. Nasıl hareket edeceğimiz konusunda müzakere edeceğiz” dedi.
Bozoklar: Organ bırakılabilecek en büyük miras
Uluslararası Organ Nakli Ağı Koordinatörü (International Transplant Network –ITN) ve Türkiye Organ Nakli Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Cemal Ata Bozoklar da çalıştayda bir konuşma yaptı.
Bozoklar, “Organ bağışı denilince insanların aklına korku filmleri, kabuslar geliyor. Aslında organ dünyanın en kutsal hediyesi, insanın bırakabileceği en büyük miras. Milyarlar bıraksanız neye yarar? Bir karaciğerle, bir kalple arkanızda hayat bırakabilirsiniz” dedi.
“‘Caizdir’ denilen bir şeyi sürekli sormak ne kadar doğru?”
Din konusunda da bir değerlendirme yapan Bozoklar şunu söyledi:
“En yaygın dinleri konuşacak olursak hep bir sorun varmış gibi görünür. İşte...Katolikler, Museviler, Müslümanlar organ bağışını nasıl yapıyor? Vatikan’ın bu konuda deklarasyonu olmasına rağmen toplumdaki yansıması farklı mı? Hayır. İslamiyet’te farklı mı? Aynı. Peki gerçekten dini bir sorun var mı?
Bütün İslam ülkelerinde, İslam dünyasının en muhafazakar kesimlerinin bile fetvalar organ bağışının dinen caiz olduğu açıklıyor. Caizdir denilen bir şeyi sürekli sormak ne kadar doğru bilemiyorum. Bunlar gereksiz ve popüler tartışmalar. O popüler tartışmalarda olan hastalara oluyor.”
Dayangaç: Organ nakilleri ihtiyacın yüzde 10’u…”
Türkiye’de Organ Nakli Merkezi’nde çalışan Doç. Dr. Murat Dayangaç, ise organ nakli konusunda küresel bir değerlendirme yaptı.
Organ naklinin tıp tarihinin en önemli gelişmelerinden biri olduğunu kaydederek söze başlayan Dayangaç, şöyle devam etti:
“Yeteri kadar organ ve bağış olmaması, bazı etik problemler, hem bölgesel ve hem de etnik sorunlar, organ naklinin maliyetleriyle ilgili sebepler organ naklinin önündeki problemler gibi duruyor ancak biz yerel deneyimlerimizi bir araya getirerek bunu çözebileceğimizi düşünüyoruz.” 2014 yılında dünyada yaklaşık 120 bin organ nakli gerçekleştiğini kaydeden Murat Dayangaç, 2013’e oranla bu sayının yüzde 1.8’lik artış sağladığını belirtti, “Gerçekleştirilen organ nakilleri dünya genelindeki ihtiyacın yüzde 10’unundan azını karşılıyor” dedi.
Güncelleme Tarihi: 04 Eylül 2016, 10:09