Sonuç CEVİZCİ
Kuzey Kıbrıs’ın tarihi köylerinden İnönü ve civardaki köylerde yaşayan vatandaşlar su kabusu görüyor. Anamur suyunun, altyapı eksiklerinden dolayı henüz bu bölgelere ulaşmadığını belirten İnönü Belediye Başkanı Ali Öncü “Vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayan 4 kuyudan 3’ü kurudu. Bir sabah uyandığımızda 4’üncü ve son kuyunun da kuruduğunu göreceğiz ve işte o zaman çaresiz kalacağız” dedi.
Diyalog’a konuşan Belediye Başkanı Öncü ile İnönü sakinleri, Anamur suyunun bölgedeki evlere ulaşabilmesi için 2 milyon TL tutarında altyapı ihtiyacı olduğunu belirterek “Bunu fakir bütçemizle biz yapamıyoruz. Devletin bizlere yardımcı olmasını bekliyoruz” dedi.
İşte İnönü’den yükselen sesler:
İnönü Belediye Başkanı Ali Öncü: Bizim en büyük sorunumuz su. Maalesef İnönü’de belli bir noktaya kadar su geldi. Tüm İnönü’ye su veriyoruz ancak Dörtyol ve diğer bölgelere veremiyoruz. Bu suyu almak yetmiyor, dağıtmak için de sıkıntıları olduğu gibi suyun kayıpları var. 27 bin 500 TL’lik su almışım 29 bin TL’lik su satmışım görünüyor. Korkuteli köyü bizim kuyumuzdan su alıyor. Yatırım yapacak çok gücümüz yok, öz kaynaklarımız ancak küçük girdileri karşılıyor. Su altyapısı ile ilgili devletten acil yardıma ihtiyacımız var. Devletin yapmayacağını biliyorum. Yaz başlıyor, bölgede olan kuyular da kurumaya başladı. Daha açıkçası 4 kuyudan 3’ü kurudu. Sadece bir kuyu kaldı. Bir sabah uyandığımızda motor tık deyip duracak. Yani sonuncu kuyunun da kuruduğunu göreceğiz. O zaman ne olacak?. Binlerce insanı susuz mu bırakacağız? Sesimizi hükümet duysun, 2 milyon TL ile bu iş olabilir. Sosyal yardım alan vatandaşların su kullanımı ile ilgili de devletin bir adım atması gerekiyor. Özel tarife verileceği sözü verilmişti ancak bir şey yapılmadı.
Alkan Sunisi: Özgürce düşünüp özgürce konuşma hakkını bize verdiğiniz için teşekkür ederiz. Hep sorunlar, bitmeyen sıkıntılar, dertleri doğduğum günden beri duyuyorum. 5 yaşındayım, 27 yaşında oğlum var işletme mezunu aynı sorunları o çocuğa da aktardık. Belediyede, devlette, halkta sorun var. Öncellikle üreten bir devlet, üreten bir belediye ve üreten bir halk olması lazım. Biz bunlardan yoksun kaldık. Üretmiyoruz. Devlet güçsüz halk da güçsüz. İş adamı olarak köyde yatırım yapamıyorum. Bütün personelimin sosyal sigortasını hep yatırdım. Belediyelere bakın hiçbir sigorta yapılmamış. 50 yaşında adam emekli oalcak sigortaya gidiyor alamıyor. Bankaya gidiyor ben sana kredi vereyim diyor emekliliğinden alırım diyor. Üretiyor adam veremiyor, köyün içinde satmaya. Kargo olsa verecek gitsin diğer ülkelere. İçimizdeki sorunları üretim amaçlı çözebiliriz. Mesarya’ya bir üretim tesisi kurun kaç kişi iş sahibi olacak. Üretim olmadığı sürece elimiz açık bekliyoruz.
Hüseyin Pehlivanoğluları: Bir Kıbrıs aşığıyım. Yıllardır unutulmuş bir köy İnönü. Bir yolumuz var Vadili yolu 4 tane gencimizi trafiğe kurban verdik. Mazota, benzine, sigaraya verdiğimiz dolaylı vergiye acıyorum. Bizi yönetenler 1974’ten günümüze ne yaptı? Allah’ın yağdırdığı yağmuru, İnönü de 6 milyon metreküp su alan baraj var ve Osmanlı zamanında yapıldı. Bu gölet doğduğunda bölgemizdeki kuyuların suyu bitmezdi. 3-4 kişinin menfaati için gitti açtılar kapılarını yok oldu. Ülkemiz büyük sıkıntı altındadır. Gençlerin bölgemizde yapacağı tek iş hayvancılıktır. Biz zamanında göç ettik, şimdi çocuklarımız da göç edecek. Onlar nereye gidecek başka vatanımız yoktur. Yönetenler bizi iyi yönetseydi, Rum tarafının 4 katı daha iyi durumda olurduk. Geç değildir, tekrar el birliği ile bu ülkeyi kalkındıralım. Çocuklarımıza daha güzel imkânlar, güzel yerler bırakmak lazım. 43 yılda değerlerimizi yitirdik. Önümüz açık değil, gençlerimiz açıkta.
Ratip Zort: Ben de göç konusuna değinmek istiyorum. Bölgemizde mevcut an itibariyle 120 ev var. Göç engellensin diye hepimiz ev yaptık yerleştik ve şu anda hiçbirinin koçanı yok. Belediye Başkanımız bugün sosyal medyadan yazı attı, ‘emlak vergileri’ diye. Ben merak ediyorum, bu iş ne olacak? Bu koçanlar ne olacak, Kaymakamlıkla ne yapacağız? Defalarca söz verdiler hiçbir şey olmadı. Bütün köy 120 hane. Başka yerlerde koçanlar verildi. Rum mallarına dahi koçan çıkarıldı. Bu iş ne olacak? Kimimiz evinin üstüne kat çıkıp çocuğuna ev yapmaya başladı. Bölgede yatırım yatırım üstüne. Köylünün hali ne olacak?
Ahmet Babutsalı: 20 yıldır avlanmak için dağa giderim. Dağın altında derelerin içine kadar evler vardır. Eskiden dağlar bomboştu, bugün gidin, yürünemez hale geldi o dağların altı. Adımınızı nereye atsanız bir evle karşılaşırsınız. Ben merak ediyorum bu insanlara koçanlar nasıl verildi? Ve hala daha Türk malı olan arazilerin koçanları bizlere verilemiyor? Benim de 2 tane oğlum var. Ezildim elendim yıllarca çocuklarıma ev yaptım. Bugün oldu koçanı yok, bir şeyi yok. Gidip bir yerden kredi çekecek olsa çocuk koçanı gösteremiyor. Neden yaptım? Daha iyi yıkalım atalım kendilerini. Eğer hiçbir şey olmadan bu süreç devam edecekse niye yaptık kendilerini? Ayrıca benim başka bir şeye de aklım takılır, niçin bu Lefkoşa’ya yöneliriz hep ve bu trafiği her gün kilitleriz? Bu devlet büyüklerimiz gitmez mi Lefkoşa’ya görsünler oluşan trafiği? Görmezler mi bu sorunları? Yani bu Mesarya’ya neden bir yatırım yapılmıyor? Bir okul, belki bir hastane neden yok? Ben 1974 Harekâtı’na katılmış, Kıbrıslı bir vatandaşım. Bunu da sorayım. Bazen görürüm televizyonda ve rahatsız olurum. ‘Gazilik’ nasıl olur? Bir insan nasıl gazi olur? Biz çaltıyı atlarken ayağı yırtılarak mı gazi olur, yoksa 74 Harekâtı’nda çarpışarak mı gazi olur?
Tarım eski Bakanı, UBP Milletvekili Zorlu Töre: Bu topraklarda tutunmak için ev yapacağız, iş kuracağız, iş kuracağız ki bu toprakların bizim olduğunu anlayalım. Bölgede insanların yaptıkları evlerin koçanlarını almamaları konusunun meclise ve hükümete taşınması gerekiyor. İnsanı yaşat ki devlet de yaşasın. Devlet insanı yaşatacak ki herkes devletine sahip çıksın. Bu konu ile ilgileneceğim sözünü veriyorum.
Mustafa Çelebi: Sosyal yardımlar adil düzenli şekilde mi verilir? Ben fakirim, kimsem yok bana yok başkasının var. Nasıl olacak bu işler? Dayım mı olacak? Bu yasaları meclisteki bakanlar milletvekilleri bilmiyorsa gitsinler. Her şey dalavere işi, gün geçsin.
Hayvancılar Birliği Başkanı Mustafa Naimoğluları: Bu ülkede yerli üretimi artırmak için çalışıyoruz. Koop sütte 47 çeşit ürün üretiyoruz ama Hollanda’dan süt ürünü getiriyoruz. Yasaklasınlar… Eğer bir ürünün alternatifi yoksa gelsin ama muadili olan ürünlerin gelişi yasaklansın. Tarihi geçmeye yakın ürünleri getirip burada ambalajlıyorlar ve halka yediriyorlar. Halkımızın parasını Hollanda’ya gönderiyoruz, onlar da Türkiye’ye bakın neler yapıyor. Bu ülkenin en büyük vergi şampiyonları Hollanda’dan mal getiren tüccarlardır. Üreten insanlar kan ağlıyor, ürettiklerinin karşılığını alamıyorlar, haksız rekabete maruz kalıyorlar.
İnönü Belediye Meclis Üyesi Turgut Çevirgen: Korkuteli’nde kalıyoruz. Su konusunda Mesarya yıllarca susuzluk çekmiş bir bölge. Türkiye’den gelen su Kokuteli’ne ulaşmıyor. Geçici olarak verileceği bir projeden bahsediliyor. Ama borular alınıp döşenmesi gerekir. En kısa zamanda bu suyu köyümüze getirmek zorundayız önümüz yaz. Korkuteli’nde hayvancılıkla geçiniliyor o nedenle suya ihtiyacımız var. Bir de başka bir konuya değinmek istiyorum. Girne’de Mağusa’da limanlar var buraların gelirini oradaki belediyeler alıyor ama tüm vatandaşlar bu limanları kullanıyor. Bence buralardan gelirler bir fonda birikip tüm belediyelere dağıtılmalıdır.
Tarım eski Bakanı, DP Başkan Yardımcısı Kenan Akın: Türkiye’den suyun geleceği 2011’de imzalandı, şimdi 2017’deyiz ve İnönü’ye su gelmedi. 6 yıl geçti teknokratlarımız, bürokratlarımız ne yaptı? Madem ki Kıbrıs’ın her noktasına gidecekti bu su projesi yapılması gerekirdi. Hayvansal üretim konusunda da bir şey söylemek istiyorum. Benim üreticim üretiyorsa muadili olan bir peynir Türkiye’den de gelmesin. Çiftçimiz bin bir zorlukla üretiyor, Türkiye’deki üreticiyle rekabet edemez. Devletimiz bu noktada denge kurması lazım. Proje yapmaktan yoksunuz. Kamu yönetiminde ne yapılacağına yönelik proje yapıldığını göremiyorum. Türkiye’den gelen paralar geri dönüyor. Bu zihniyet devam edemez.
Tarım eski Bakanı – CTP Milletvekili Erkut Şahali: Üretmekten bir şekilde koparılmış ve daha ziyade üretileni paylaşma meşgaliyetine düşmüş bir toplumuz. Genleriyle oynanmış bir toplumuz. Ürettikçe çoğalan ve mutlu olan bir toplum iken 1974 sonrası paylaşım söz konusu oldu. Ayrıca paylaşımda denge hiçbir zaman sağlanamadı. Bugüne kadar yaptığımız yanlışları görüp bir daha yapmamamız gerekiyor. Bir çözümle birlikte ancak ülkenin gerçek sahipleri olabiliriz. Çünkü çözüm bizim hareket kabiliyetimizi artıracaktır. Ama unutmayalım ki olası bir çözümde şimdiki gibi davranmaya yani çözümsüzlük koşullarındaki gibi davranmaya devam edersek bu ülkedeki yaşam şansımızı çok daraltmış olacağız. Çözüm dediğimiz şey sihirli değnek değildir, emek gerektirir. Hem de bugünkünden çok daha fazla bir emek. Türkiye’ye sırtımızı dayadık, nasıl olsa varlığımızı sürdürürüz dersek olmaz. Proje yoksa para yoktur ciddiyeti var, bizlerin de bu çerçevede hareket etmemiz gerek.
Güncelleme Tarihi: 20 Mart 2017, 09:51