banner564

Çok doğru bir tespit

Doğu Akdeniz ve Ege’de yaşanan gelişmeleri değerlendiren Işıksal, “Yunanistan ve Rum Kesimi çözüm değil taviz peşinde” dedi

Çok doğru bir tespit
banner598

Cumhurbaşkanı’nın Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı ve Müzakere Heyeti Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, “Yunanistan ve Rum kesimi çözüm değil taviz peşinde” dedi.
Işıksal, Anadolu Ajansı’na yaptığı değerlendirmede, Doğu Akdeniz ve Ege’de yaşanan gelişmeleri analiz etti.
Bölgedeki yeni dinamiğin ana faktörünün Türk tarafının attığı adımlar ve uzlaşma isteği olduğunu belirten Işıksal, şunları kaydetti: 
“Türkiye’nin Oruç Reis gemisini geri çekmesiyle başlayan bu yeni süreç Adalar denizinden kaynaklanan sorunların teknik bir çerçevede değerlendirilmesi ve olası çözüm yolları konusunda uzlaşmak amacıyla ortaya çıkan fakat 2020 yılında taraflar arasındaki gerilim nedeniyle dört buçuk yıldır yapılmayan istikşafı görüşmelerin 25 Ocak’ta İstanbul’da yapılmasıyla daha da ivme kazandı. Bu görüşmeler sonrası Türk tarafı yine olumlu bir yaklaşımla “Ege dahil tüm sorunların çözümü mümkündür, bunun için irademiz tamdır, bölgesel barış ve istikrar herkesin menfaatinedir” mesajlarını devletin en üst makamları aracılığıyla dünyaya duyurdu. Yine aynı şekilde Kıbrıs meselesinde de gayri resmi beşli konferansın programlanması konusunda bir hayli olumlu tavır takınan Türk tarafı, eğer gerçekten ulaşılmak istenen nokta çözümse bunun yeni ve yaratıcı fikirlerden geçtiği mesajıyla olumlu yaklaşımını sürdürdü.
Madalyonun diğer tarafına bakıldığında, Yunan tarafı sadece deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunu görüşeceğini açıklayarak, yani ön şart koşarak başladığı istikşafı görüşmelerde Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşanan tüm sorunların masada olmasını istemiyor. Oysa iki ülke arasındaki sorunlar Ege ile sınırlı değil. 
Epey büyük bir alanda çakışan deniz yetki alanları, Lozan Antlaşmasına aykırı olarak silahlandırılan Yunan adaları, Ege’de aidiyeti belli olmayan ancak Yunanistan tarafından işgal edilen 152 ada, adacık ve kayalığın yasal statüsünün yeniden ele alınması, karasuları 6 mil olmasına rağmen uluslararası hukuka aykırı olarak 10 mil şeklinde deklare edilen Yunan hava sahası, artan göçmen akınları ile daha da önem kazanan arama kurtarma faaliyetleri, hidrokarbon kaynakları ve Kıbrıs meseleleri iki tarafı devamlı karşı karşıya getirmeye devam ediyor.

Rum-Yunan tarafının Kıbrıs yanılgısı
Bu stratejinin Kıbrıs ayağına bakıldığında ise 1968’den beri süren tüm görüşmelerde Kıbrıslı Türklerle güç paylaşımını, siyasi eşitliği, doğal kaynakları ve zenginliği paylaşmayı kabul etmeyen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), aynı Yunanistan’ın Adalar denizini bir Yunan gölü olarak gördüğü gibi, tüm Ada’yı kendi “vatanı” olarak tanımlayıp sözde yeniden “birleştireceğini” söylüyor. Rum yönetimi aynı zamanda, yabancı asker olarak tanımladıkları Türkiye’nin Kıbrıs’ta sürdürdüğü askeri varlığını kayıtsız şartsız sona ermesini sağlayarak Yunanistan’ın Türkiye’yi çevreleme siyasetinin güney ayağını tamamlama peşinde. Böylece Türkiye’nin son zamanlarda keşfedilen hidrokarbon yatakları ile jeo‐stratejik önemi daha da artan Kıbrıs’ta hem siyasi hem de deniz yetki alanlarında taviz vereceği umut ediliyor.
Özetlemek gerekirse, Türkiye’nin son zamanlarda Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerini yeniden canlandırma çağrısını ve Ege denizi ile Doğu Akdeniz’de iki ülke arasındaki sorunların çözümü için uzatılan dostluk elini zafiyet ve yayılmacı siyasetleri için fırsat olarak algılayan Rum-Yunan tarafı, Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta çözüm değil taviz peşinde. Üstelik uluslararası ve bölgesel konjonktürü iyi okuyamayan bu iki ülke hâlâ AB üyeliği kozunun Türk tarafından taviz koparacağı yanılgısı içinde…” 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner473