Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) Başkanı Ahmet Hüdaoğlu, ülkedeki 27 yıllık deneyimin, imarda emirname düzeninin sürdürülebilir olmadığını gösterdiğini belirtti. Hüdaoğlu, İmar Yasası’nda “ortak akılla hareket edilebilecek bir zeminin yaratılacağı”, yani “yerel yönetim, merkezi yönetim ve sivil toplum örgütlerinin yetki ve sorumluluk paylaşımına gidebileceği” düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
Hüdaoğlu dün yayınladığı açıklamada, Girne 2. Bölge Emirnamesi’nde yapılan değişiklikleri eleştirdi. Hüdaoğlu, emirname değişikliklerinin, ülkedeki çevre ve imar düzeniyle ilgili yaşanan sorunlar ve adaletsizlikler ortada iken, birçok sivil toplum örgütünün, bölge halkının, ilgili belediyelerin ve bu konudaki teknik insanların görüşleri ve karşı duruşları, dikkate alınmaksızın göstermelik danışma toplantılarının ardından aceleyle Resmi Gazete'de yayımlanmasının kabul edilebilir olmadığını söyledi.
Ahmet Hüdaoğlu, “Hali hazırda bölgede yaşanmakta olan, trafik keşmekeşi, yeşil alan ve alt yapı yetersizliği, çevre ve kültürel miras ile ilgili sorunlar çözüm beklerken, 9 günlük Kurban Bayramı tatili öncesinde yayınlanan emirname değişikliği kentsel yaşam kalitesini daha fazla bozacak düzeyde büyük sorunlara yol açacaktır. Bu anlamda geride bıraktığımız bayramın kurbanı ne yazık ki Girne olmuştur” dedi.
Hüdaoğlu, İmar Yasası’nda “ortak akılla hareket edilebilecek bir zeminin yaratılacağı”, yani “yerel yönetim, merkezi yönetim ve sivil toplum örgütlerinin yetki ve sorumluluk paylaşımına gidebileceği” düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
“Rüzgâr eken, fırtına biçer”
Ahmet Hüdaoğlu, şöyle devam etti: “İmar planları hazırlanıncaya dek hızlı ve yaygın gelişmeleri frenlemek üzere, yani geçici süre ile yayınlanması gereken emirnameler ülkemizde kalıcı uygulamalar haline gelmiş ve giderek haksız rant sağlamaya hizmet eder biçimde kullanılır olmuştur. Bu da doğal olarak emirname düzeninin kamu vicdanında sorgulanmasına ve yargılanmasına yol açmaktadır. Hele ki ülkeyi yönetenlerin bunu ‘toplumun iradesinden daha büyük güçler vardır ve siz ne derseniz deyin, bizim için yoksunuz’ der gibi icraat yapması en hafif deyimi ile yönetenlerin kendini inkâr etmesi demektir. Bunun sonucu olarak da toplumun “artık yeter” demesinden ve yönetenleri yok saymasından daha doğal bir sonuç olamaz. Rüzgâr eken fırtına biçer!”
Güncelleme Tarihi: 19 Eylül 2016, 03:32