HK Ajans
Siyasi başarısızlıklardan dolayı yıllar önce batırılan ve elden çıkarılacağı sıralarda çalışanlar tarafından sahip çıkılan Koop Süt, şimdilerde ciddi bir ihracat yapar duruma geldi. Kurumun yeniden ayakları üzerinde durabilmesi için çalışanların maaşlarından fedakarlık yaptığı ve 15 kooperatifin bir araya gelmesi ile oluşturulan yapıda, siyasilerin söz hakkı olmamasıyla kurum bugün iç piyasada yine birinci sıraya oturmuş ve yurt dışına ciddi bir ihracat yapar duruma geldi. Koop Süt Genel Müdürü Salih Yücesoylu, bugün karla çalışan kurumun, 58 çeşit ürünle, hellim ve eritme peynir ihracatı ile ham süt ihtiyacı sıkıntısı çeker hale geldiğini anlatıyor. Yücesoylu, batmış bir kurumunun çalışanların ellerinde ve kooperatif ortakları ile bugün nasıl karla çalışan başarılı, örnek hale geldiğinin hikayesini anlattı.
Soru: Siz burayı nasıl bir yapı ile devraldınız, kurum ne durumdaydı?
Yücesoylu: Burası 1958 yılında kurulmuş. Tamamen Kıbrıs Türkü’nün, Kıbrıs hayvancısının olan bir kurum. O zaman Eylence’de, Rumlarla ortak çalıştırılan bir fabrikada idi. O dönemler Rumlar Kıbrıs Türkünün her şeyine ambargo koyduğu için, bu sektöre de ambargo koyuyorlar ve hayvancılar kendi aralarında bir örgütlenme modeli seçiyorlar.
Soru: Ne idi bu model peki?
Yücesoylu: 20-21 hayvancı, Sütçülük Şirketi adı altında sırf kendi ürettikleri sütü işleyebilmek için bir şirket kurdular. Ancak o zamanlar ülkede ekonomik kriz vardı, para yoktu. Sütçülük Şirketi, birkaç sene zor şartlarda çalıştı. Bu dönem içerisinde Kooperatif Merkez Bankası da kuruldu. Ne zaman ki Sütçülük Şirketi çıkmaza giriyor, Kooperatif Merkez Bankası tamamen devralıyor şirketi ve Koop Süt yani, Kooperatif Süt Fabrikası olarak hayata geçiriyor.
Soru: Bundan sonra neler yaşandı?
Yücesoylu: 1980’li yılların başında, o dönemdeki yöneticiler Kooperatif Merkez Bankası’nın başına seçimle geliyordu. Köy kooperatiflerinin belirlediği bir yönetim modeli vardı, onlar yönetiyordu bütün Kooperatif Merkez Bankası’nı ve bağlı olduğu şirketleri. Bunlar da Süt Fabrikası, Zirai Levazım, Binboğa, Denko, Zeytinyağı Zeyko Fabrikası gibi çok büyük işletmelerin sahibiydi. Kooperatif Merkez Bankası’nın o dönem yöneticilerinin birtakım suistimallere adı karıştı, ondan sonra da siyaset direk müdahale ederek kayyum atadı Kooperatif Merkez Bankası’na. Kooperatif Merkez Bankası hala daha bu sistemle yönetiliyor. Daha sonra Bankalar Yasası çıktı. Bankalar Yasası diyor ki, “Bankacılık yapan kurumlar, bünyesinde işletme barındıramaz ” Bu nedenle iştirak olarak ayrıldı Kooperatif Merkez Bankası bünyesindeki kurumlar. En tepede Kooperatif Merkez Bankası, altta ona bağlı iştirakler Kooperatif Süt Fabrikası, Binboğa Yem Fabrikası, Kooperatif Levazım, iştirak olarak ayrıldı ve 2006 yılına kadar da bu böyle devam etti.
Soru: Süt Fabrikası’nın iflası bundan sonra mı oldu?
Yücesoylu: 2006’dan sonra bir model değişti. Bankanın yönetimine yine siyasiler tarafından atanan kişiler ve buna mukayyitlik onay veriyor. Bu böyle devam etti. Ancak, Bankalar Yasası çok ciddi denetime aldı bankaları ve dolayısıyla Koopertif Merkez Bankası iştiraklerini bünyesinden çıkarması gerekiyordu. 2009’a kadar mükemmel şekilde giden Süt Fabrikası, 2009’dan 2012 yılına kadar çok hızlı bir şekilde düşüşe geçti ve tamamen iflas ettirildi bilinçli olarak. Sonradan duyduğumuz, Türkiye’den bazı firmalara peşkeş çekilmeye çalışılmış. Bunun üzerine çalışanlar aylarca maaş alamadı ve eylemler başladı. Çalışanlar, “Biz fabrikamızı istiyoruz” demeye başladı. Bunun için bayağı eylemler oldu ve dönemin hükümeti, “ birtakım protokoller yapılarak size bu işi devredelim” dediler. Fakat tamamen çalışana devretmek özelleştirmenin bir başka modeli olacaktı. Bununla ilgili sendikamız Koop Sen çok ciddi bir çalışma yaptı. Bu ciddi çalışma sonucunda ortaya bir proje çıktı. Koopetatif Şirketler Mukayyitliği ile ortak bir proje idi bu.
Soru: Projenin detaylarını bize anlatabilir misiniz?
Yücesoylu: Bu projede, Süt Fabrikası’nın hisseleri diğer kooperatiflere de açıldı. Ortaklık büyütülsün ve yeni bir model yaratılsın istendi. Bu ülkede olmayan, ama denenmesi gereken bu modele herkes sıcak baktı. İyi ki de denendi. Sendikamız bayrağı eline alarak bütün kooperatifleri gezdi ve ülkenin en büyük 13 kooperatifi bu işte var olduklarını söylediler. Elimizi taşın altına koyduk ve dedelerimizin mirası Koop Süt’ü torunlarımıza bırakmak için mücadeleye başladık. 13 kooperatifin dışında, Kooperatif Merkez Bankası ve Zirai Levazım bölümü de birer hisse alarak 15 ayrı kooperatif, bir ortaklık kurdu, kendi aralarında bir genel kurul yaptılar ve bu genel kurulda, yönetim kurulunu seçtiler. Yeni yönetim kurulu yönetimi devraldı ancak, bu görevi devralırken öyle bir enkaz devraldılar ki anlatılmaz.
Soru: Sizin bu mevkiye gelmeniz nasıl oldu?
Yücesoylu: O dönemde 2009 yılında ben, kişi olarak çok büyük siyasi kavgalardan dolayı kurumdan istifa ettim. Ben istifa ettikten sonra benim yerime atanan yöneticiler, bu işletmenin batırılması için çok büyük emek koydular ortaya. Günün sonunda bahsettiğim oluşum gerçekleşti, yeni yönetim devraldı. Yeni yönetim bizi tekrar göreve çağırdı. 5 Şubat 2013 tarihinde tekrar burada göreve başladım. Bilançoyu elimize aldığımız zaman düşünmeye başladık. “Biz bu işi nasıl başarırız” diye. Resmi borç 25 milyondu. Bu işi başarabilmek için ham sütün alınıp üretilmesi, satılması ve paranın toplanması gerekiyordu. Kısacası basit de bir yöntemdi ama bugüne kadar da hiç yapılmamış. Süt Endüstri Kurumu’ndan alınan tüm süt hapları dönemde iade edilmiş. Fabrika 8-10 ton günde süt işliyor. Karşılığında 150 çalışan ekmek bekliyor. Bu imkansız. Biz geldikten sonra yeni bir model oluşturduk. Kendi ekibimizi kurduk ve sınırsız yetki aldık. Yönetim Kurulu bize çok büyük destek oldu.
Soru: Halktan destek aldınız mı?
Yücesoylu: Kıbrıs Türk kadını bize sahip çıktı. Kıbrıs Türk anaları bu kuruma sahip çıktı. Biz, ürün çeşitliliğimizi artırmaya başlayıp da pazara girdiğimizde herkes, raflarda Koop Süt’ün ürününü tercih etti. Bir baktık ki, bizim 8-9 ton olan günlük sütümüz 40-50 tona çıktı. Bayağı iyi gidiyoruz. İlk 6 ayın sonunda bir baktık ki, grafik bayağı yükseldi. Resmi borcu bankada yapılandırdık ve her ay 200 bin TL taksit ödemeye başladık. Çalışanı ödüyoruz, yatırım yapıyoruz ayakta durmak için.
Soru: En fazla hangi ürünü ihraç ediyorsunuz?
Yücesoylu: Hellim ve eritme peynir. Arap pazarına hellim gönderiyoruz ve son olarak da eritme peynirimize çok yoğun talep vardır. Türkiye pazarı da eritme peynire talip oldu. Biz süt ihraç edemiyoruz çünkü ihraç edecek sütümüz yok. Şu anda en büyük sorunumuz ham süt. Bizim günlük 120 ton süte ihtiyacımız var ama bize gelen süt 80 ton. Kasım ayına kadar bu böyle devam edecek.
Güncelleme Tarihi: 21 Eylül 2017, 10:06