banner564

“Kıbrıs sorunu” öldü ve gömüldü bile!

Cumhurbaşkanı Tatar, Londra’ya Kıbrıslı Türkleri ziyarete gitmişken, Avrupa Birliği Konseyi Kıbrıs sorununun da ele alındığı toplantıdan sonra konu hakkında özel bir rapor hazırlanmasına karar verdi. Raporu AB Komisyonu ile Dış Politika ve Savunma Yüksek Temsilcisi hazırlayacak. Bu, Kıbrıs sorununun yeniden ısınacak olması demektir. Yüksek Temsilci Borrel ve ekibi çalışacak, AB Komisyonu Başkanı Leyen ve diğer komiserler kontrol edecek.
Bu rapor masa başında hazırlanmayacak tabii… Ankara’ya ziyaretler olacak… Erdoğan ve bakanları Doğu Akdeniz’deki Türk çıkarları ile Türkiye-AB ilişkileri hakkındaki tutumlarını anlatacaklar. Türk-Yunan ilişkileri gündeme gelecek. Miçsotakis, “Türkiye’ye iyi bakalım ki mültecileri üzerimize salmasın” görüşüne uygun öneriler yapacak. 
AB yetkililerinin Lefkoşa’yı ziyaret etmesi de beklenmelidir. Hristodulidis zaten AB Konseyi’nin üyesidir ve tutumunu sıklıkla ifade etmektedir; derdini bir kez daha anlatma olanağı bulacaktır. “Kıbrıs sorununun durgunluğa terk edilmemesi gerektiğinden, bütün Kıbrıs’ın AB toprağı olduğundan ve Kıbrıs sorununun bir Avrupa Birliği sorunu olarak ele alınması gerektiğinden” söz edecektir. Tıpkı Miçsotakis gibi Hristodulidis de “Türkiye’ye iyi davranılmasını ve buna karşılık Türkiye’nin müzakerelerin başlatılmasına destek vermesinin talep edilmesini” isteyecek.
AB yetkililerinin Kuzey Kıbrıs’a geçerek KKTC yetkilileri ile temas yapıp yapmayacağı konusunda kesin bir öngörüde bulunamıyorum. Eskiden olsa, “geçecekler, geçmelidirler” derdim ama artık diyemiyorum. Tatar ve arkadaşlarının “müzakerelerin başlamasını isterseniz KKTC’yi tanıyın” demeye başlamasından bu yana bu tür temaslar çok azaldı. Özellikle “siyasi temsil kabiliyeti yüksek” yetkililer bu temaslardan kaçınıyor. Onların yerine “üst düzey bürokratlar” bu temasları sürdürmeye çalışıyorlar ki onlara da bizimkiler sıcak yaklaşmıyorlar.
Sonuç olarak KKTC yetkilileri ile en az sayıda ve en alt düzeyde temas edilmekle yetinileceğini, bunun yerine Türkiye makamları ile pazarlık edileceğini öngörebiliyoruz.
Bunlar Avrupa Birliği platformunda yaşananladır. Bir de Birleşmiş Milletler Örgütü var… Hristodulidis ve bakanları BM platformunu da benzer şekilde kullanıyorlar.
Buna karşılık bizde “yok” yok!
Tatar’ın Tatar’ı ziyareti sosyal medyada gündem oldu. Londra’da kültür festivali yapılmasına elbette sözüm yok ama orada toplanan 20 bin kişinin parlamentoya yürüyerek KKTC’nin tanınmasını talep etmemesine hayret ettim doğrusu. Artık Karadeniz’den olduğu gibi Limasol açıklarından gaz çıkararak KKTC’nin enerji ihtiyacının karşılanmasını ve “tam bağımsızlığa” destek verilmesinin de zamanı geldi sanırım. Rum tarafı Kıbrıs sorunu ile ilgili tutumunu AB ve BM platformlarında anlatmaya, kendi tutumuna ilişkin kararlar aldırtmaya çalışırken bunları başarabilirsek KKTC’nin tanınması yolunda çok ciddi adımlar atmış olacağız, haberiniz olsun!
Biz zaten “Kıbrıs sorunu” diye bir sorun olmadığını vurgulayıp durmaktayız. Eskiden Kıbrıs sorununun çözümünü her şeyden önemli gördüğünü belirtenler de artık yüzlerini iç politikaya döndüler. Olan biten bunca şeye karşılık onlar da tek bir söz etmiyor; tek bir hareket yapmıyorlar.
Gerçekten öldü yani… 
Biz gaz çıkarıp 20 bin kişilik festivaller yaparken Rum tarafı ölmüş bir sorunla uğraşıyor işte!

Hristodulidis, istediklerini alabilmek için daha çok uğraşacak. Bu arada Türk tarafı, AB Konseyi için hazırlanacak rapora “KKTC tanınmadan müzakere masasına oturmayız” diye yazdırmak için çalışacak…
 

YORUM EKLE

banner608

banner473