banner564

Keşke Sosyal Sigortalar Dairesi de olmasaydı!

Taktık kelepçeye… Utanılacak bir şey yapmayan birinin kanun gereği suçlu duruma düştüğü için ellerine kelepçe takılmasından rahatsız olacağını sanmıyorum. Bugün takılır, yarın çıkarılır. Ama şimdiki durumda insanlarımız yolsuzlukla, Sosyal Sigortalar’ın parasını çalmakla suçlanıyorlar. Asıl buna takmak lazım!
“Masumiyet karinesi” denen bir şey olduğunu; mahkeme tarafından mahkum edilmemiş hiçbir insana suçlu muamelesi yapılamayacağını; gazetelerin bu kişilerin resimlerini basıp onları “suçlu” gibi sunamayacağını sevdiğimiz ve saydığımız insanlar mahkeme koridorlarına düşünce hatırladık. Asıl ayıp olan şeylerden biri budur işte…
Zaten olaylara verdiğimiz isimler bile bir garip… Ben “ilaç yolsuzluğu” diyorum ama yayın organlarının çoğu “reçete yolsuzluğu” diye tekrarlayıp duruyorlar. Reçetelerin neden yazıldığını görmezden geliyor ve hatırına bir reçete yazmak suçmuş gibi davranıyoruz. Asıl ayıp, olayın özünü görememek değil mi? 
Ortada, ilaç yardımı almaya hak kazanan sigortalılar ve bu insanlara ilaç yardımı yapılması için kurgulanan ama başarısız bir sistem var. İlaç yardımını sistemleştirememek çok büyük bir ayıp değil mi?
Sistem kapsamında reçete hazırlamaya yetkili sadece 92 doktor varmış… Hastalar, başka bir doktora muayene olsa bile ilaç yardımı alabilmek için bu 92 doktordan birine başvurmak zorundaydı yani… Hastayı muayene etmemiş ve kendisine başvurulsaydı bile branşı olmadığı için etmeyecek olan doktorlar hastaların ilaç alabilmek için sosyal sigorta reçetesi hazırlamak baskısı altında bırakıldı. Bu arada, iki hastanın ilaçlarını tek bir reçeteye yazan doktorlar veya eczacılar olduğu da söyleniyor. Hastaları, doktorları ve eczacıları böyle bir duruma düşürdükten sonra onları topluma suçlu olarak sunmak ayıpların en büyüğü değil mi?
Bütün sosyal sigortalı hastaların ilaç yardımından eşit şekilde yararlanması sağlanamamıştır.
KKTC’de tababet hizmeti verme yetkisine sahip olan doktorların yazdığı reçetelere eşit muamele yapılmamış; bazı doktorlara ayrıca sosyal sigorta reçetesi yazma ayrıcalığı tanınmıştır. Bundan utanacak birileri yok mu?
Bu ödemeler yapılırken herhangi bir kontrol mekanizması oluşturulmamış, ortada bir hırsızlık varsa bu hırsızlığın yıllardan beri devam etmesine seyirci kalınmıştır. Halkın parasının bu şekilde çarçur edilmesi ayıp değil mi? Daha önce, devlet parası ile alınan ama depolarda unutulan, imha edilmesi için kaynak temin edilemediği için başımıza dert olan ve sonuçta Türkiye yardımı ile imha ettiğimiz tonlarca ilaç bulunmuştu. Bu da büyük bir ayıptı ama kimsenin utandığını, utandığı için istifa ettiğini duymadık.
Bugün sorunun bu yanı ile ilgilenen, hastaların ilaç yardımına ulaşamamasını dert edinen; suçlular ile suçsuzların ayrılmasına dikkat eden; olayın patlak vermesi ile birlikte ilaca erişimde sorun yaşayanların dertleri ile ilgilenen yoktur. Çok büyük ayıp!
KKTC’de hayat işte böyle akıp gitmemektedir. Bu durumda ben, “Keşke sosyal sigortalar da olmasaydı. Keşke primlerimizi bir hayat sigortasına yatırsak ve yaşlılığımızda alacağımız yaşlılık aylığını tehlikeye atmasaydık” diye düşünürsem yanlış düşünmüş olur muyum? Sosyal Sigortalar Dairesi olmasaydı KKTC devletinin giderlerinin ne kadar azalacağını sorarsam haksızlık mı olur?
Meraklı olmak kötü bir şeydir belki ama Sosyal Sigortalar Dairesi olmasaydı, bütün bu sorunların olmayacağını, yaşlanmakta olan insanların yaşlılıkta kullanmak için birikim yapacaklarını veya özel sigorta şirketlerinden poliçe almaya yöneleceğini unutmadan “haksızsın” diyebilecek kaç kişi var merak ediyorum işte…


Halkın parası her durumda çöpe atılıyor. Son durum budur ve bunu düşünen yoktur!
 

YORUM EKLE

banner608

banner473