Sıkça duyduğum söz; “2020 en kötü yıl oldu. Nasıl atlatacağız bunu” oldu. Acaba durum ne?
1963 yılının yıl başını geçirmek için cıvıl cıvıl bir çocukluk içinde gün sayarken, 27 Aralık’ta patlayan silah sesleri arasında kaldık. Sonra Küçük Kaymaklı’da yayılan savaş ve arkasından da can havli ile kimisinin Hamitköy’e, kimisinin Lefkoşa’ya doğru göç edişi başladı. Biz ailece Lefkoşa’ya, silah sesleri arasında kapağı attık. Babamla Moris Manior arabayı, Girne Kapısı’ndaki Şahin Sinemasının önünde durdurdu. Korku içinde biz arabada otururken o indi; baktı, geldi. Sinema salonu bizden evvel gelen Tahtakaleli ve Kaymaklılı göçmenlerle dolu idi. Arabada bekledik. Sonra babam, Lefkoşa’da evi olan büyük dayımızın evinin bodrumunda da bir odada yer buldu. Oraya gittik. 1967 yılında Göçmenköy’den ev verilene kadar; o bodrum katında kaldık. Ne evimiz ve semtimiz, ne de arkadaşlarım kalmıştı. Halk deyimi ile söylersek, herkes bir ovaya dağılmıştı. Üstelik yalnız biz bu halde değildik. Adanın toplamında onlarca köy ve semtte ikamet eden binlerce Kıbrıslı Türk bu halde idi. Bu nedenle daha sonra yılbaşıları hiç sevmedim. Her yılbaşını içimdeki o buruklukla yaşadım. Sevdiklerimi üzmemek için kendimi o günü kutlamaya zorladım. Zoraki kaldım.
Peki 1974 yılının yılbaşısı nasıldı? Savaş; şehit düşenler, Güneyde Baf’ta, Leymosun’da, Larnaka’da kalan insanlarımız; akrabalar, dostlar, arkadaşlar; adını bile bilmediğin insanlar ne halde idi? Tadı bile yoktu yılbaşının. Sonra 1975- 1976 ana dili Türkçe olanların Güneyden Kuzeye; ana dili Yunanca olanların Kuzeyden Güneye geçişi. Yeni göçmenlikler. Kuzeye gelenlerin tarihsel bağlarından kopup, bilmediği bir evde, köy veya şehirde; üstelik o evi ve yeri bırakıp giden Kıbrıslı Rum’un kokusunun ve izinin buram buram tüttüğü yerde, yılbaşının tadı mı olurdu?
Ama bütün bu ciddi travmalara rağmen; insanlarımız yılmadan, yaşama ve memlekete tutunmaya çalıştılar. Sonraki yıllarda kimi zaman bankalar krizi, kimi zaman ekonomik ciddi krizler. Sonra 2002 Kopenhag Zirvesinde yaşanan aldatılmışlıkla dolu olan mücadele yıllarını yaşadık.
Şimdi, 2020’yi geride bırakıp, 2021’yi yol aldığımız ve yılbaşına hazırlandığımız dönemdeyiz. Bu dönemde ise bir yandan Corona nedeni ile sağlık endişesi; öte taraftan bu virüs etkisi ve döviz krizi nedeni ile ciddi olarak bozulan ekonomi. Ayrıca Kıbrıs sorununda ve Doğu Akdeniz ‘de gelişen gerilimler. İç siyasette oluşan ciddi krizler ve cepheleşme gerginliği.
Bütün bunlar moralimizi bozuyor ve 2020 yılını en kötü yıl olarak tanımlıyoruz. Üstelik 2021 yılına da sarkacak bu sorunlar nedeni ile dilimiz; “inşallah yeni yıl iyi olacak” derken; aklımız ve duygularımız bu temenniye denk bir yansıma yapmıyor.
Buna karşın; yaşadığımız siyasi, askeri ve ekonomik yıkımlarla dolu acı geçmiş yılları nasıl ki kurumsal ve toplumsal varlığımızı koruyup geliştirerek günümüze getirmiş bu toplumun bireyleri olarak; 2020’de yaşadığımız çok boyutlu sorun ve yıkımlara karşın, “ Enseyi Karartmadan”; 2021’e girmeli ve geride bıraktığımız yıllara, yeni yıllar ekleyecek enerji ve coşkuyu körüklemeliyiz.
Gülle güle 2020. Hoş geldin 2021. Herkesin yeni yılını kutlar ve coşku ile daha güzel bir yaşamı, demokratik ortamı ve barış dolu günler getirmek için yol yürümeye devam derim.
Karamsarlığı “govcalayın” gitsin.
Karamsarlığı, “Govcala” gitsin
- 31 Aralık 2020, 10:00
- 196
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi